TÜRK OCAKLARI

GENEL MERKEZİ

Osman Oktay'ın Modern Seyahatnamesi

Kitapları neden severiz? Veya hangi kitapları, neden severiz?

Osman Oktay, kitabın çıkış haberini verdiğinde ona "Issık Köl'de çimdiğimizi de yazdın mı?" diye sormuştum.

Aslında hepimiz ben merkezliyiz. Ben de Modern Seyahatname'yi ben merkezli bir eser olarak okudum. Benim duygularımı yansıtıyor mu? Benim resimlerim var mı, benden de bahsetmiş mi? İşte buradan belli ki kitaba ben merkezli bakıyorum.  Bunlar işin şaka kısmı. Ama gerçek payı var.

Modern Seyahatname’nin bütününe baktığınızda ben merkezlilik yerine, Türklüğün maşeri vicdanına hitabeden bir hasretin, bir heyecanın, bir özlemin kitabıdır, diyoruz. Çünkü orada yazarın hiçbir benlik kaygısı olmadan gezdiği, gördüğü ve yazdığı bir dünya var. Çocukluktan başlayarak beynine kazınan, bir esir kardeşler feryadının yansımalarını görürüz kitapta. Bu feryat, bizim kuşağın kaderlik misyonudur. Eğer ülkücü iseniz ve okuduğunuz kitaplar Atsız, Arif Nihat, Niyazi Yıldırım, Galip Erdem, Serdengeçti vb. imzalıysa bu kader hiç değişmez.

Hele hele Özbekistan gezimizin son durağı Ürgenç'te, Pehlivan Mahmud Türbesi’ni gezerken tesadüfen bulduğu ve hayretle Özbek görevlilerin bile haberi olmayan Ebü’l Gazi Bahadır Han sandukası (mezar taşı) üzerinde onun ismine rastladığında yaşadığı heyecanı, hemen bizi haberdar edip paylaştığı andaki sevinci,  içindeki o kaderlik misyonun işaretiydi diye ifade edebiliyorum. O Ebü'l Gazi Bahadır Han, sadece Özbek Hanı değil aynı zamanda bir tarih yazıcısı olarak Şecere-i Terakime’nin yazarı olup Türk dünyasında Kur'an ve Hadis kitaplarından sonra en çok okunan bir kitabın sahibiymiş bir zamanlar. Osman Oktay nasıl sevinmesin? Bundan büyük ikramiye var mı?

Bizim kuşağın Türkistan Misyoneri Kadir Tosun, on iki yıldan fazla bir zamandır Türk illerine düzenlediği sefer ve gezilerle birçoğumuzda gönül coğrafyamızın kapılarının aralanmasını sağladı. O, seyahatlerini kitaplaştırdıktan sonra onunla birlikte olanlar da bu doğrultuda kitaplar yazdılar. Osman Oktay'ın kitabı da yazılanların son halkasından. İnşallah biz de aynı murada ereriz.

Osman Oktay'ın bu kaçıncı eseri bilmiyorum. Ama Modern Seyahatname adını verdiği 336 sayfalık bu eser, çok güzel. İmzalayıp gönderdiği ve ortak anılarımızı ihtiva eden eseri iki gecede okuyup bitirdik.

Osman Oktay, benim hüzün sayfalarımdan okul ve gönül arkadaşım, kıymetli şehidimiz Dursun Önkuzu'nun kız kardeşiyle evli olduğu için nazarımda başka bir istinai yeri vardır. Çünkü Şehitler, Esir Türkler, parçalanmış Türk Coğrafyası içimizde kor gibi yanar durur. Nitekim Esir Doğu Türkistan'a yaptıkları geziyi Çin Hükûmeti'nin hâlen şu yaşadığımız dünyada bile engellemiş olması, kitabın ve bizim içimizde en hazin parçalardır.

Bizim nesil ülkücülerin bağrında yanan Esir Türk İlleri Turan hasretimizi bir parçacık gideren kitabı, kitaplığımızın mutena bir köşesini şereflendirdi. Sağ olsun.

Osman Oktay ile birlikte olduğumuz günlerde, Atabeyit Mezarlığı’nı, Burana Minaresi’nde okuduğu ezanı, çimdiğimiz Issık Köl'ü, arındığımız Orhun Şelalesi’ni, toprağına yüz sürdüğümüz Orhun Yazıtları’nı, kokladığımız İpar güllerini, içtiğimiz kımızı, tattığımız at kavurmasını, cihanı titreten Cengiz Kağan’ı,  Orta Asya'nın her köşesine mühür vurmuş Emir Timur'u, Buhari'yi, Maturidi'yi, Uluğ Beğ'i, Dukhalar'dan aldığı ve beni kıskandırdığı geyik boynuzlarından yapılmış Kayı boyu damgasını, geyikli mezar taşlarını, mağrur duruşlarıyla yak öküzlerini, tarla faresi avlayan bozdoğanları yeni baştan hatırladık. Bu fırsatı yaratan Kadir Tosun ve gezi arkadaşlarımızı bir daha andık. Bize, o topraklara yazdıkları destanlar, şiirler, romanlarla ruh verip kendileri oraya hasret giden Atsız Hoca’yı, Arif Nihat'ı, Serdengeçti’yi ve daha nicelerini rahmetle, saygıyla yâd ediyoruz.

Onlar oraları sadece duyguları ile yaşadılar da biz gözlerimizle görüp toprağına, gözyaşlarımızı akıtıp suyundan içtik. Atlarına bindik, huzurlarında iki rekât şükür namazı bile kılabildik. Onların bütün bunlara hasret gittiğini bilmek de ayrı bir acıdır içimizde.

Seyyahlar olmasaydı biz eski dünyayı nasıl tanırdık bilmiyorum. Bu yönü ile seyahatnameler çok yönlü malzemeler sunar okuyucuya. Hem tarih ve kültür hem coğrafya ve etnoloji hem de edebiyat  ve sanat iç içedir seyahatnamelerde. Kitaplar, yazarın elinden çıktıktan sonra bir parça da kamunun malıdır da seyahatnameler tam anlamıyla öyledir. İbn-i Fadlan Seyahatnamesi olmasaydı ve onu büyük Türk Âlimi Zeki Velidi Togan, bir kütüphanenin depolarında bulup okumasaydı, X. yüzyılda ilk Müslüman Türk Devleti Bulgarları, Başkurtları nasıl bilecektik? Oysa biz, ilk Müslüman Türk Devleti'nin Satuk Buğra Han önderliğindeki Karahanlılar olduğunu zannederdik. Onlarca seyyahın İç Asya seferleri (Marko Polo, Rubruck, Carpini, El-Ömeri, Mesudi vb. ) olmasa Cengiz Kağan'ı, Kubilay Hanlığı’nı, Altın Orda'yı yeteri kadar tanıyabilir miydik? Evliya Çelebi yazmasa Erzurum soğuğunun damdan dama atlayan kedileri havada dondurduğunu (?) nasıl öğrenecektik?

Osman Oktay'ın kitabında sık sık tekrarladığı " Alp Er Tunga Öldü mi?" mısrasını içeren Dîvânu Lugâti't-Türk, Sirkeci'de bir sahafa satılmak üzere iken Ali Emirî Efendi tarafından ele geçirilmeseydi, nasıl haberdar olurduk Alp Er Tunga'dan?

İşte bunun için seyahatnameler, kamuyu bilgilendirir ve kamu malıdır.

Osman Oktay, eskiden develer, kervanlar ile seneler süren yolculuklarla gezilen yerleri; birkaç günlük turlarla ve uçakla gezdiği ve kitabın kapağına da uçak kanadının resmini koyduğu için kitap Modern Seyahatname olmuş.

Nuh oğlu Yafes oğlu Türk'ün yurt tuttuğu Issık Köl-Kırgızistan ile başladığı kitabı, Türkmenistan, Kazakistan, Moğolistan,Doğu Türkistan, Can Azerbaycan, İran-Güney Azerbaycan, Bin Atlı Akınlar Diyarı Tuna Boyu, Balkanlar, Suriye ve Son Direnişçi Rauf Denktaş'ın kalesi Kıbrıs’la bitirmiş. Ömür biter, yol bitmez; daha görülecek çok yer var. Gördükleri de var, zaten biliyoruz. İnşallah onları da kaleme almak kısmet olur.

Yazıya başlarken ben merkezliyim dedim ya… Laf boşta kalmasın...

Emir Timur yadigârı Semerkand şehrinden ayrılırken hemen otobüste kaleme alıp arkadaşlarıma okuduğum ve Osman Oktay'ın da kitabının 29. sayfasına koyduğu Elveda Semerkand serenadı ile bitireyim.

Elveda Semerkand

Şimdi gidiyorum selametle kal,

Gönlüm sende kaldı yahşı Semerkand.

Meydan meydan gönülleri fethettin,

Uluğ Beğli, Maturidili Semerkand.

Beş bin yılı bir şehre sığdıran,

Şah-ı Zinde ile rahmet yağdıran,

İmanını Buhari’yle yoğuran,

Türklük bereketi Özbek Semerkand.

Yıllarca ağıtlar yaktık adına,

Şu bahtsız Türklüğün şanı adına,

İçten dileğimiz er muradına,

Emir Timur yadigârı Semerkand.

Ellerine sağlık sevgili arkadaşım. Kâğıtların bitmesin, hasretin sönmesin, mürekkebin kurumasın.

 

İSTEME ADRESLERİ.

1- BENGÜ YAYINEVİ: bilgi@benguyayincilik.com  Tel: ( 0312) 3117052

2- İnternetten kitap siteleri