Uçun kuşlar uçun doğduğum yere diye bir şiir var ya.. Onu okudum bugün.. Doğduğum yer altı yüz km uzaklıkta. En son birkaç ay evvel gittim.. İşlerimi ayarlayıp istediğim zaman gidebileceğim bir uzaklıkta ve özgürlükte. Bir de, doğmadığım hatta hiç gitmediğim yerler var özlemini çektiğim.. Bir zamanlar atalarımın doğduğu büyüdüğü. Uğurunda ter hatta kan döktüğü haketmek için.. Atalarımızın kanlarıyla yıkanıp bize yurt olan yakında ve çok uzaklıkta topraklar.. Yurt diye yaşadığımız coğrafyaya demişiz biz. Bir de evlerimize yurt demişiz.. İkisini özdeşleştirmişiz. Dünyada vatanı yurdu olmayan topluluklar var.. Komünistlerin türkülerinde bile vatansızlıktan yakınılır.. Sezen Aksu’nun bir kedim bile yok anlıyor musun şarkısında bir vatanım bile yok diye üzülür aslında.. Tabi nasıl ki evsiz insanların yaşaması pek mümkün olmuyorsa, milletler için de vatansız yaşamak mümkün değildir. Bir de vatanını kaybetmek vardır. Sürgünler vardır mesela.. Bizim soydaşlarımızdan da sürgün edilenler vardır. Sayı ve güç olarak üstünlüğü olan bazı devletler ve milletler, soydaşlarımızı sırf Türk oldukları için sürmüştür vatanlarından.. Mesela Kırım Türkleri..1944 Yılının 18 mayısında ruslar tarafından organize bir şekilde yurtlarından sürülmüşlerdir.. Yine Ahıska Türkleri… bu soydaşlarımız da 1944 yılında ruslar tarafından yurtlarından çıkarılıp sürülmüşlerdir.. Ve yine mesela Balkanlarda da Soydaşlarımız baskılara ve zulümlere dayanamayıp yurtlarını terk etmek zorunda kalmışlardır… Benim dedem ve ninem de Bulgaristan’dan Türkiye’ye göçüp gelmişler. Özellikle de Komünizm Bulgaristan’a geldiğinde çektiklerini zaman zaman anlatırdı dedem ve ninem. Sadece şu kısa kesiti anlatayım: Ninem Bulgaristan’dan gelirken 18 yaşında, dedemle evli olarak Türkiye’ye geliyor. Bir tek ablası var yanında, o da dedemin abisiyle evli. 1951 yılında geliyorlar. O günlerin şartlarında telefon vs şartlar da yok. Sonrasında 70li yıllarda gitme fırsatı oluyor ninemin. Gittiğinde annesinin de babasının da öldüğünü öğreniyor. Düşünün babasını ve annesini en son 18 yaşında görüyor ve bir daha göremiyor… Bu olayları bir de onlardan dinleseydiniz… Türkiye’ye gelmelerinin üzerinden yarım asır geçmişti, ama hala sanki orada yaşıyor gibiydiler. Bir araya geldiklerinde diğer göçmenlerle hep Bulgaristan’dan bahsederlerdi. Memleket onların deyimiyle “Melmeket” bulgaristan’dı… Bütün mallarını mülklerini orada komünist rejime bırakıp gelmek zorunda kalmışlardı… Nice hikayeler, nice anılar var oralarda kalan… Biz istediğimiz zaman gidiyoruz doğduğumuz yerlere, ancak gidemeyenler de var. Tabi memleketlerini, topraklarını yabancılara satarak vatansız kalanlara bir nebze acımıyorum beter olsunlar. Ama Devletlerinin savaşlar sonrasında kaybettiği topraklarda kalan ve sonra sürülmek, göçmek zorunda kalanlar, her zaman içimizi acıtır. Gönlümüzde bir yaradır, Balkanlar, Kırım Türkleri, Ahıska Türkleri, Musul Kerkük - Türkmeneli, ve sahipsiz kalan bütün soydaşlarımız… Tanrı yardımcıları olsun. İnanıyorum! bir gün gelecek ve sürgün edilen Soydaşlarımız, esaret altındaki yurtlarımız soydaşlarımız ve Cihanda atan her Türk kalbi, bir gün yurtlarına, bağımsızlıklarına ve O Güzel Kömen Ülkesine; TURAN’a kavuşacaktır.. Tanrı yardımcımız olsun, Türk’ü, Türk Yurtlarını Korusun!...