13. Türk dünyası gençlik günleri ve kurultayı 5-12 Ağustos tarihleri arasında Makedonya’nın Ohri şehrinde gerçekleştirildi DTGB gönüllü, bağımsız, milletlerarası bir demokratik platform olarak kurulmuştur. Uluslararası normlardan ve anlaşmalardan, insan hakları bildirgesine kadar derin bir zaviyeyi temel alan DTGB, Dünya Türk Gençliği konusunda yapılan organizasyonların en kapsamlısıdır.
Makedonya Türkleri, geçen yüzyılın başlarında yaşadıkları Balkan felaketinden sonra belki de millet olarak ilk kez tebessüm ediyordu. Üsküp hava limanında Dünya’nın dört bir yanından gelen kardeşlerini karşılarken gözlerinde tarif edilmez bir mutluluk hissediliyordu. Henüz 13 yaşlarında bir Makedonya Türk’ü boynuna astığı ay-yıldızlı bayrağıyla, esir düşüp kürek çekmeye mahkum edilen bir Türk askerinin onu kurtarmaya gelen Türk Ordusunu görünce yüzünde beliren sürur, şükran ve daha da önemlisi vakur bir eda misali, ağabeylerini ve ablalarını selamlıyordu. Ev sahibi gençler, sağanak yağmura rağmen kararlılıklarından en ufak taviz vermeksizin sergiledikleri çeşitli gösterilerle gelen soydaşlarını kusursuz bir şekilde ağırlamanın provasını yapıyorlardı.
Üsküp’ten Ohriye hareket yaklaşık üç saat sürdü. Yol boyunca aralıksız yağan yağmur, kurultayın Dünya Türklüğü’ne bolluk ve bereket getirmesi için adeta ilahi bir lütuf olarak takdim edilmişti. Otele geç saatte ulaşıldı. Kısa süren bir yerleşme faslından sonra ev sahibi gençlerle Türkiye’den gelen kardeşleri 40 yıldır tanışıyormuşçasına omuz omuza verip sabahın erken saatlerine kadar kurultay açılış programı için salona bayraklar ve dövizler astılar. Yorgunluktan bitip tükenmelerine rağmen kendilerini salıvermediler. Uğruna baş koyduğu davanın birer kara sevdalısı olarak titizlikle yaptıkları işe yoğunlaştılar.
6 Ağustos 2007… Kurultayın açılış programı için hummalı bir koşuşturma yaşanıyor. Gece boyunca çalışan gençlerde yorgunluğun en küçük bir emaresine rastlanmıyordu. Her biri aynı cevvallikle açılış programını tekemmül ettirmek için bir yarış içine girmişlerdi. Programın takdimini yapan Nuhi ve Selma adındaki Türk gençleri açılıştan önceki gece boyunca heyecandan uyuyamamışlardı. Gece saat üç dolaylarında bana gelip programın takdimi konusunda fikrimi almaları işlerine ne kadar ciddiyetle sarıldıklarını gösteriyordu.
Açılış coşkulu bir şekilde gerçekleşti. Çin Seddinden Viyana’ya kadar uzanan coğrafyayı kanlarıyla vatanlaştıran ecdad yad edildikten sonra her iki ülkenin milli marşları okundu. Proje koordinatörü Türk Ocakları Genel Sekreteri Prof. Dr. Orhan Kavuncu, DTGB Kurucu Genel Başkanı Talgat Ahmedişin, DTGB Yürütme Kurulu Başkanı Ekrem Abdullayev, Makedonya Türk Demokrat Partisi Gençlik Forumu Genel Başkanı Enes İbrahim, DTGB Genel Başkanı Hasan Ali Karasar, Makedonya Meclis Başkan Vekili İvan Atanovski, Ohri Belediye Başkanı Aleksandr Petreski, Makedonya Türk Büyükelçiliği Müsteşarı Hidayet Bayraktar, Türk Demokrat Partisi Genel Başkanı Dr. Kenan Hasib ve Türk Ocakları Genel Başkanı Nuri Gürgür söz alarak, konuşmalarında 13. Türk Dünyası Gençlik Günleri ve Kurultayı Organizasyonunun büyüklüğü, Dünya Türklüğü, Türk gençleri, Balkanlar ve Makedonya Türklüğü açısından taşıdığı öneme işaret ettiler.
Konuşmaların arasında Sibirya’dan, Özbekistan’dan, Kazakistan’dan, Başkurdistan’dan gençler bölgelerine özgü enstrümanlarla adeta milli musıki resitali sundular. Salonda, çapanıyla, kalpağıyla, atlasıyla, kaftanıyla, birbirinden farklı başlık ve mahalli kıyafetleriyle Doğu Türkistan’dan Kosova’ya, Sibirya’dan Afganistan’a kadar uzanan 10 milyon km2’yi aşan Türk Dünyası kiliminin rengarenk nakışları, usta bir nakkaşın sanatını yansıtıyordu. Ardından Türk Dünyası Müzik Topluluğu ve muazzam konseri açılışa damgasını vuruyordu.
Açılış programının sonunda 13. DTGB Kurultayına katkıda bulunanlara şükran plaketi takdim edildi. DTGB delegasyon başkanları bu yıl aldığı bir kararla, manevi şahsiyetleri ve yapmış olduğu hizmetlerle Türk Dünyası ile bütünleşen şahsiyetler arasından her kurultayda bir kişiye “Türk Dünyası Aksakalı” ödülü vermeyi kararlaştırdı. Ödülün ilkine; tavrı, tarzı, üslubu, birikimi ve tecrübesiyle hem Türkiye’nin hem de Türk Dünyası’nın önemli münevverlerinden olan Türk Ocakları Genel Başkanı Sayın Nuri Gürgür layık görüldü. Sayın Genel Başkanımızın ödül takdimi sırasında söylediği “hayatımın en anlamlı ödülü” ifadesi yarım asrı aşkın bir dava adamının hissiyatının ve DTGB’den ümidinin bir yansımasıydı.
DTGB Başkanlar toplantısı 40 ülkeden gelen 45 gençlik teşkilatının temsilcilerinin katılımıyla gerçekeşti. Kurultayın daha etkili ve verimli kılınması için bir beyin fırtınası niteliğinde olan toplantıda;
-kurultayın rutinleşmemesi için ortak bir çabanın gösterilmesi,
-kurultaya katılan bütün delegelerin bu organizasyonun yetkilisi ve sorumlusu olarak görev alması,
-her kurultayda tekrar başa dönülmemesi için alınan kararların takip edilmesi,
-her bir heyet başkanı ülkesinin ve bölgesinin en önemli bireylerinden biri olarak ileri süreceği fikirlerle Türk Dünyasını anlamlandırmasına katkı sağlaması,
- Kurultay arasındaki dönemlerin kültürel ve sanatsal etkinlikler yapılarak değerlendirilmesi,
- Kurultaya gelirken, kurultaya kadar olan dönemde yapılan çalışmaların faaliyet raporu şeklinde hazırlanarak diğer delegasyonlarla paylaşılması,
- Ara dönemlerde diğer delegasyonlarla işbirliğinin ve iletişimin güçlendirilmesi konuları müzakereler sonucunda öne çıkan konular olmuştur.
Başkanlar toplantısında ayrıca, DTGB’nin bu zamana kadar kişisel gayretlerle bu noktalara geldiği ancak bundan sonra kurumsal bir hüviyet kazanma zarureti üzerine görüşler serdedildi. İsmail Bey Gaspıralı’nın “dilde, fikirde, işde birlik” sözünü prensib edinmiş Dünya Türk Gençleri, 14. kurultaydan itibaren en azından delegasyon başkanlarının Türkiye Türkçesine bir aşinalık peyda ederek kurultaya katılmasının bir zorunluluk olduğu hususunda görüş birliğine vardı. Kurultayın rutin bir faaliyete dönüşmemesi için 2 yılda bir yapılması, DTGB’ye katılım konusunda tecrübe kazanan delegelerden bir danışma kurulu oluşturulması, Dünya Türk Gençlerinin lehçe konusundaki problemlerini çözmek için Türkiye Türkçesi kurslarının düzenlenmesi öne çıkan diğer konulardı.
Kurultayın ikinci gününde, “Balkan Türklüğünün meseleleri” konulu bir bilgi şöleni gerçekleştirildi.
Kurultayın üçüncü günü Makedonya’daki tarihi mekanlara bir gezi düzenlendi. Önce geçen yüzyılın başlarında Makedonya’nın önemli teşkilatçılarından Niyazi Bey konağı ziyaret edildi. Kafile ardından Üsküpe hareket etti Öğlen vakti dağ yolunda bir mola verdik. Kumanyalar dağıtıldı. Gençler arasındaki sıcak sohbet yemeğin lezzetine lezzet katıyordu. Güzergah üzerinde dağ yolunu aşıp ovaya ulaştığımızda Makedonya Türklüğünün medar-ı iftiharı Gostivar şehri bizi karşılıyor. Gostivar 13.000 dolayında Türkün yaşadığı, meclise iki Türk milletvekili gönderen Makedonya Türklüğünün kalesi bir şehir. Ancak zamanımız sınırlı olduğu için Gostivar’a uzaktan bir selam göndermekle yetiniyoruz. Kalkandelen ve ardından Osmanlının 5,5 asır boyunca hakim olduğu Balkanların tarihi ve kültürel merkezi Üsküp’e vardık. Üsküp için nasıl bir betimleme yapılabilir, kelimelere dökmek zor. Şehrin girişinde Yahya Kemal’in kaybolan şehir isimli şiiri hatırıma geliyor: “Üsküp ki Yıldırım Beyazıd Han diyarıdır/ Evlâd-ı Fatihana onun yadigârıdır…” üstadın bir asır önce yaşadığı derin hüznü döktüğü “Vaktiyle öz vatanda bizimken, bugün niçin/ Üsküp bizim değil? Bunu duydum için için” beyitini düşündüm Üsküp’ü çevreleyen dağların en yükseğine dikilmiş dev haç’ı gördüğüm zaman. O anda Üsküp ziyareti için yaşadığım sevincin yerini buruk bir hüzün kapladı. Etrafımdakilere belli etmemeye çalıştım. Üsküp kalesine ulaştık. Kaleden şehre bakınca çekirgeden Bursa’ya baktığınızı hissediyorsunuz. Vardar üzerinde Türk mimarisinin en güzel örneklerinden taş köprü, köprünün altından çok sular geçmesine rağmen hala tarihe ışık tutmaya devam ediyor. Kalenin eteğinde yıkılmaya yüz tutmuş Mustafa Paşa Camiine yaklaştığımızda hummalı bir inşaatın olduğunu gördük. Caminin TİKA tarafından restore edildiğini duyunca yüreğimize su serpildi. Biraz ileride Murat Paşa Camii ve yanındaki kapalı han asırlara meydan okurcasına ayakta durmaya devam ediyor. Han’ın çevresindeki esnafın Türk olması bir Anadolu şehrinin mahallesi intibaını veriyor. Kafile Üsküp’ün dört bir yanına dağılarak şehri keşfe çıktılar. Günbatımına doğru hızlı adımlarla Sultan Murad Camiine doğru birkaç arkadaş ilerledik. Caminin girişinde bizi yaşlı amcalar karşıladı. İçeri girdiğimizde 6 asrı aşkın süredir ayakta duran caminin duvarlarından halılarına kadar Sultan Murad’a mahçup olmamak istercesine zamana karşı adeta bir direnç sergilediğini gördük. Oradan ayrılıp hemen aşağısında yer alan, İsa beyin fetihte açılmış mezarlığı ve yanında inşa edilmiş camisine doğru ilerledik. Mezarlıkta yer alan kitabe mezar taşları Balkanlardaki tarihî Türk varlığının kimliği gibi duruyorlardı. Tekrar yola çıkıp Ohri’ye yöneldik.
4. günde 2 oturum halinde komisyon toplantıları gerçekleştirldi. Bu yıl ki kurultayda; siyaset, dil-edebiyat, kültür-sanat, ekonomi-ekoloji, din-iletişim-spor komisyonları olmak üzere 5 komisyon toplantısı yapıldı. Siyaset komisyonun da katılımcı delegasyonların ülke ve bölgelerindeki ulusal ve uluslar arası sorunlar dile getirilirken, diğer komisyon toplantılarında da Türk Dünyasında özellikle lehçe, ortak kültürel değerler, Türk topluluklarında işsizlik problemi ve ekonominin iyileştirilmesi, insanlığı tehdit eden çevresel problemler, iletişimin güçlendirilmesi ve inanç konusunda atılması gereken somut adımlar müzakere edilerek karara bağlandı.
Kurultayın 5. ve 6. gününde 4 oturum şeklinde Kurultay gerçekleştirildi. Kurultayın açılışında Türk Dünyası Aksakalı Sn. Nuri Gürgür kurultayın anlamı üzerine bir ufuk çizdi. Türk Ocakları Yöneticileri ve DTGB Genel Başkanının konuşmalarından sonra delegasyon başkanları sırayla söz alarak ülke ve bölgelerindeki sorunların muhtevası hakkında görüşlerini serdettiler. Kurultayda dile getirilen; Ermeni lobisinin faaliyetleri sonucu Dünya kamuoyuna taşınan sözde ermeni soykırımı ve bu nedenle Azerbaycan ve Türkiye üzerinde kurulmak istenen baskı, Ahıska Türklerinin vatanlarına dönüşü için gerekli uluslar arası girişimlerin yapılması, Kıbrıs Türklerine uygulanan uluslar arası ambargo ve izolasyonların kaldırılması, Rusya Federasyonu içinde özerk cumhuriyet ve topluluk olarak yaşayan Türklerin nüfus ve asimilasyon problemi, Batı Trakya Türklerinin uluslar arası anlaşmalardan sağlanan haklarının iade edilmesi, işsizlik, eğitim problemi, kurultayın hangi sıklıkta yapılması gerektiği ve Dünya Türk Gençleri arasında ortak bir iletişimin sağlanabilmesi için lehçe birliğinin sağlanması öne çıkan konular olarak müzakere edildi. Ayrıca 1821 yılından günümüze Dünyanın farklı bölgelerinde yaşayan Türklere yapılan katliam ve sürgünlerin tarihlerinin anma günü olmasına karar verildi. Birleşmiş Milletlerin 1948 yılında kabul ettiği soykırım yasasının günü ise “tarihte Türklere yapılan katliam ve sürgünler”i anma günü olarak kabul edildi. Kurultay komisyon raporlarının teker teker okunması ve oylanmasıyla devem etti. Komisyon raporlarının müzakere edilmesinin ardından sonuç bildirgesi açıklandı. Delegasyonlardan gelen teklifler ve müracatlar alınarak bunların oylanmasına geçildi. Kurultayın son bölümünde ise bir sonraki kurultayın yeri ile ilgili teklifler alınarak yeni yönetimin belirlenmesi konusu görüşüldü. 13. DTGB kurultayında Mevcut Genel Başkan Dr. Hasan Ali Karasar ve Yürütme Kurulu Başkanı Ekrem Abdullayev yönetime tekrar aday gösterildi. Yapılan oylama sonucunda Dr. Hasan Ali Karasar DTGB Genel Başkanlığına, Ekrem Abdullayev ise DTGB Yürütme Kurulu Başkanlığına tüm delegasyonların oybirliğiyle yeniden seçildiler.
Kurultay bu organizasyonun yalnızca bir vechesini oluşturmaktadır. Diğer veche ise gençlik günleridir. Organizasyonun ilk gününden itibaren her akşam birkaç delegasyon kendi ülke ve bölgeleriyle ilgili milli folklor ve müziğin en güzel örneklerini sundular. 5000 yıllık Türk kültürünün derinliğinin ve zenginliğinin sunulduğu bu eğlence/kaynaşma akşamlarında delegasyonlar arasında önemli bir kültürel paylaşım yaşandı. Bu paylaşımın kurultay arası dönemlerde de artarak devam etmesi en büyük arzumuzdur.
Türk ocakları Genel Merkezi Yöneticilerinin ve Hanımlar Kurulumuzun Makedonya’daki Türk okulları ve köylerine gerçekleştirdiği ziyaret, yıllardır susuz kalan toprağa yağmurun düşmesi kadar olumlu bir etki yaratmıştır. Bu ziyaretler sırasında karşılıklı hediyeleşmeler ve muhabbet zaman zaman duygusal anlara dönüşerek yerini sevinç gözyaşlarına bıraktı. Ziyaretler sırasında Türk Devletinin Makedonya’daki kültür elçilerinden olan TİKA’nın yapmış olduğu çok faydalı çalışmalar da müşahade edilmiştir. Üsküp’de Tefeyyüz adlı Türk okuluna Türk öğrencilerin devam edebilmesi için Üsküp’ün dört bir yanından servis imkanının sağlanması, içme suyu olmayan bir Türk köyüne su şebekesinin sağlanması, Mustafa Paşa camiinin onarımı bunlardan sadece bir kaçını oluşturmaktadır. Bu olumlu çalışmalarından dolayı TİKA Başkanı nezdinde buraya hizmet götüren tüm çalışanlarına kalbî şükranlarımızı sunarız.
Ve ayrılık vakti… Çocukluğu balkan şehirlerinde geçen Yahya Kemal’in “artık demir almak günü gelmişse zamandan” mısrasını hatırladım bu kez. Kafilenin yarısı sabaha karşı hareket edip Tiran’a yöneldi. Geri kalan yarısı ise Pazar gün öğlen vakti Ohri’de otelden ayrılıp Üsküp’e gitmek üzere lobide ve otelin önünde geride kalanlarla vedalaşmaya başladı. O anı ölümsüzleştirmek için Fotoğraflar bir bir çekildi. Makedonya’ya ayak bastığımızda bizleri karşılayan Türk gençlerinden ikisi Nuhi ve Selma’nın ayrılık vakti gözleri nemleniyor, Tıp eğitimi gören Nuhi’ye ihtisasını gel Türkiye’de yap teklifinde bulununca memnuniyeti gözlerinden okunuyor “ama gelemem, çünkü benim buradaki Türk kardeşlerime hizmet götürmem gerekiyor” cevabını alıyoruz. Evet Nuhi, sen ve senin gibiler varoldukça Türklük ateşi sönmeyecek ve “Türkçe’nin çekilmediği yerler vatan” kalmaya devam edecektir.