Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı’nın 11. si 17-19 kasım 2007 tarihleri arasında kardeş Azerbaycan’ın Hazar’a nazır incisi Bakü’de gerçekleştirildi. Kurultayın ilk kez Anavatan dışında bir Türk coğrafyasında yapılması organizasyonun en önemli özelliği olarak öne çıkıyordu. Atlas Okyanusundan Doğu Türkistan’a, Sibirya’dan Afganistan’a kadar 10 milyon km2 yi aşan Türk Dünyası’nı aynı potada birleştiren kurultayda, Azerbaycan Türkü kardeşlerimizin ifadesiyle “dostluk, qardaşlık ve emekdaşlık” konusunda duygu yoğunluğu üst düzeydeydi. Kurultay, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev’in himayelerinde; Türkiye Başbakanı Sayın R. Tayip Erdoğan, KKTC Cumhurbaşkanı Sayın M. Ali Talat ile Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın bakanlık düzeyindeki temsilcilerinin iştiraki ile yalnızca delegeleri değil devlet ricalini de aynı hissiyat ve amaca teşvik etmesi bakımından önemli bir misyonu yerine getirmiştir.
Kurultay 17 kasım 2007 günü Gülistan Sarayında 800 davetlinin katılımıyla görkemli bir açılışa sahne oldu. Organizasyon adına söz alan TÜDEV Başkanı Prof. Dr. Abdülhaluk ÇAY kurultayların anlamı üzerine bir ufuk çizdi. Ardından söz alan Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın Aliyev, Başbakan Sayın Erdoğan, Cumhurbaşkanı Sayın Talat ve diğer Türk devletleri temsilcilerinin Türk Halkları’nın siyasal, sosyo-kültürel ve ekonomik entegrasyonu ve bazı bölgelerde (Karabağ, Türkmeneli, KKTC) yaşanan problemler konusundaki ortak söylemleri maksadın hasıl olduğuna ilişkin önemli ayrıntılardı. Bu kurultayı öncekilerden ayıran en önemli özellik, Türk devlet ve toplulukları arasındaki ilişkilerin daha sağlıklı bir zeminde yürütülebilmesi için daimi bir sekretaryanın kurulması teklifiydi. Teklifin bizzat Türkiye Cumhuriyeti Başbakanından gelmesi ve bunun genel kabul görmesi, kurultayın yalnızca sivil bir insiyatif olarak değil, bir devlet politikası haline gelmesi ve kurumsallaşması anlamını taşıyordu.
Bir diğer önemli husus, kardeş Azerbaycan’ın üstlendiği sorumluluğun hakkını vermek istercesine, organizasyonu üstlenen Diaspora bakanından en alt kademedeki görevlisine kadar olaya vakıf olarak hareket etmeleriydi. Kurultayın açılış yemeğinde sahne alan sanatçıların okuduğu türküler, musıkinin kimlik ve kültür üzerindeki inşasını çok somut şekilde ortaya koyuyordu.
Kurultayın ikinci gününde 6 ayrı başlıkta komisyon toplantıları yapıldı. Uluslar arası ilişkilerden ekonomi ve turizme, dil-kültür ve iletişimden eğitim-bilim ve teknolojiye, gençliğe kadar hemen her alandaki bilgi alışverişi ve işbirliği imkanları bu komisyonlarda görüşülerek müzakere edildi. Komisyon çalışmaları sonucunda; İşgal altındaki Karabağ ve Türkmeneli bölgesindeki sorunlar, KKTC’ye uygulanan izolasyanların ivedilikle kaldırılması, Türkçe konuşan devlet başkanları zirvesi daimi sekreterliğinin kurulması, Türk halkları arasında ortak alfabenin kullanılması, Türk devletleri üniversiteleri arasında işbirliğinin ve öğrenci değişiminin artırılması, iktisadi yatırımların teşvik edilmesi, Türk halklarına mensup gençler arasında iletişimin güçlendirilmesi konuları öne çıkan başlıklardan bazılarıydı. Komisyonlarda alınan kararların önceki kurultaydaki kararların büyük bir bölümüyle örtüşmesi kurultayın rutinleşmiş bir faaliyet olduğu izlenimini doğurmamalıdır. Aksine problemlerin tekrar tekrar ifade edilmesi bunların çözüme kavuşturulması konusunda ısrarlı ve inatla takip edilmesi şeklinde de yorumlanabilir.
Kurultayın açılışında ve kapanış oturumunda söz alan Türkiye ve Azerbaycan devlet ricalinin kurultay fikrine öncülük eden merhum Alparslan Türkeş’i yâdetmeleri kurultayın kurumsallaşma yönünde önemli mesafe aldığını gösteriyordu. Ayrıca ebediyete intikal eden merhum Haydar Aliyev’in “iki devlet tek millet” düşüncesinin hem Türkiye başbakanı hem de Azerbaycan Cumhurbaşkanı tarafından dile getirilmesi, bir slogan olmanın ötesinde, kurultay fikrinin iki devlet arasında oluşturduğu güçlü bağı göstermesi bakımından dikkat çekiciydi. Türkiye-Azerbaycan arasındaki eğitim, kültür ve ekonomi başta olmak üzere geliştirilen işbirliği ilişkilerinin diğer bağımsız Türk devletlerine de emsal teşkil etmesini canı gönülden arzu ediyoruz. Türk devletleri arasındaki ilişkilerin derinleştirilmesi hem bölgesel dengeler açısından hem de tarihi-sosyolojik şartların tabiatı bakımından ihmal edilmemesi gereken bir süreçtir. Bakü-Tiflis-Ceyhan ham petrol boru hattının işletmeye alınmasıyla Azerbaycan Pazar arayışı konusundaki makûs talihini kırmış gibi gözükmektedir. Azerbaycan’ın kurultayın organizasyonunu üstlenmesi, Türk Dünyası’nın birliği konusunda bu yapının harcında yer almak istemesi ilişkilerin geleceğe dönük projeksiyonları hakkında önemli ipuçlarını barındırmaktadır.
Sonuç olarak, Türkiye ve Azerbaycan’ın kurultay konusundaki arzusunu ve azmini tüm Türklük alemine teşmil etme konusunda sabırlı, titiz ve özverili bir şekilde çalışmaya devam edilmesi zarureti vardır. Bu suretle Bakü kurultayı, Türk kültür coğrafyasının tarihten gelen çağrıya cevap vererek bütünleşme arzusu içinde olması bizi heyecanlandırdığı kadar bu coğrafya üzerinde su-i niyet taşıyanların da uykusunu kaçıracak kadar önemli bir açılım sağlamıştır.