TÜRKLER’İN VİYANA ZAFERİ
Dr. Bülent AKSOYCumhuriyeti Türk Milli Takımı Cuma akşamı milletimizi yeni bir coşku seline sürükledi. Genci, yaşlısı, kadını erkeği tek yürek oldu ve Cuma akşamı 21.45’de Avrupa’daki ilerleyişe kilitlendi. İsviçre ve Çek Cumhuriyeti zaferinden sonra bu defa rakip Hırvatistan’dı. Türk Milli takımı İsviçre ve Çek Cumhuriyeti maçlarında olduğu gibi maça yine tutuk başladı. Özellikle ilk yarıda pas hatalarının fazla olması, defanstaki anlaşmazlıklar ve kademe hatalarına bir de hakemin milli takım aleyhine verdiği ucuz sarı kartlar eklenince zihinlerde acaba buraya kadar mı? şüphesini uyandırdı.
İlk yarının sonlarına doğru Hırvatistan’ın bir kanat organizasyonuyla gelişen atağını ileri uç oyuncuları kale önünden üst direğe nişanlayınca yüreklerimize su serpildi. Belki de maçın kırılma noktası bu pozisyondu. İkinci yarıda A milli takımımız daha derli toplu bir görüntü verdi. İlk yarıdaki çekingen ve dağınık takımın yerinde daha istekli, oyunu rakip sahaya yaymaya çalışan, daha çok koşan, alan daraltan bir takım vardı. İkinci yarıda oyunu dengeleyen millilerimiz güvenlerini yeniden kazandılar. Ancak bu yarıdaki mücadele maçı lehimize çevirmek için yeterli olmadı. Bu yarıda Hırvatların füze gibi frikiğinde kalesinde devleşen Rüştü maçın bu yarıdaki kırılma noktasına imza atıyordu.
Maç uzatmalara gidince hafif endişeli ve heyecanlı bekleyiş arttı. Fakat o da ne uzatma dakikalarına millilerimiz fırtına gibi başladı. Az önce sanki 90 dakika koşan, mücadele eden bu çocuklar değildi. Uzatma bölümünde topa daha çok sahip olan, rakip kaleyi daha fazla yoklayan ay yıldızlılarımızdı. Özellikle Hamit’in bitmek tükenmek bilmeyen enerjisini yüreğiyle birleştirerek ortaya koyduğu mücadele maçı seyreden taraflı tarafsız herkesin takdirini kazandı.
Uzatmaların ilk bölümü golsüz geçilince ikinci yarıya her iki taraf da daha kontrollü başladı. Zira bu dakikalarda yenilecek bir golün telafisi olmayabilirdi. Turnuvanın başından beri bizi zaman zaman tedirgin eden defansımız bitime bir dakika kala 119. dakikada konsantrasyonu kaybedince Modric topu takip edip olmayan pozisyonu var ederek kale önündeki Klasnic’i gördü ve kafa golüyle öne geçtiler.
Bu mücadelenin karşılığı bu olmamalıydı. İsviçre ve Çek Cumhuriyeti maçlarında da geriye düşmüştük ancak her iki maçta da skoru çevirecek zaman vardı. Bu defa deniz bitmiş kara görünmüş gibiydi. Golden sonra 6 futbolcumuz yıkılmış ve kendini yere atmıştı. Fakat oyuna uzatma dakikalarında giren Gökdeniz yerdeki arkadaşlarını kaldırarak oyunu başlatmaya çalışıyordu. Hareketlerinden “her şey bitmedi bir atak şansımız daha var” dediği anlaşılıyordu. Oyuna tekrar başlayan millilerimiz Hırvat ceza sahasına uzun bir top gönderdi. Bu karambolde seken top Semih’in önünde kaldı, düşünecek zaman yoktu, düdük her an çalabilirdi. Ve semih bekletmeden vurdu. İki Hırvat oyuncu arasından, adeta iğne deliğinden, geçen top kalecinin bakışları arasında 90’a takıldı.
Daha 3 dakika öncesinde attıkları golden sonra Fatih Terim’e sus işareti yapan Hırvat teknik adam Biliç ve oyuncuları adeta taş kesildiler. Biliç’e sus işareti yapma sırası bu defa Semih’teydi. O anda Dünya’nın dört bir yanına dağılmış olan Türklerin coşkusuyla yeryuvarlağı küçük bir sarsıntı geçirdi. 120+2 Türk tarihinin altın sayfalarına çoktan geçmişti bile.
Çanakkale savaşlarında Türk ordusunun imkânsızlık içinde neleri başarabileceğini anlatan Avrupa’lı bir askeri muharrir “başka ordularda müdafaanın dahi terk edileceği şartlarda Türk ordusunun taarruzu başkadır” ifadesini kullanmıştı. Bu sözü Türk milli takımı için uyarlamak abartılı olmasa gerekir. Golden sonra penaltı atışlarına geçildi. Türk futbolcuların yüzlerinden bir inanmışlık ve kararlılık ifadesi okunurken, daha birkaç dakika önce sevinçten kendilerini yerden yere atan Hırvat oyuncuların yüzlerinden derin bir endişenin izleri okunuyordu. Hırvat oyuncuların endişeleri penaltılarına da yansıdı ve iki penaltıyı dışarı attılar. Üçüncü penaltılar sonunda 3-1 önde olan millilerimizin Avrupa’yı sallaması için Rüştü’nün bir kurtarışı yeterliydi. 4. penaltıda kalesinde adeta uzayarak devleşen Rüştü Hırvat oyuncuya geçit vermedi. İşte o anda Avrupa kıtası viyana merkezli bir depremle sarsıldı. İnancın zaferi bu olmalıydı.
Zafere Türkler kadar sevinen başka milletler de vardı. Avrupa’nın kibrinden rahatsızlık duyan Asya’lı milletler Türk milli takımının yarı finale yükselmesini kendi televizyonlarından coşkuyla seyircilerine aktardılar. Tarih yeniden yazılmıştı. Asırlar öncesinde Cihan Padişahı döneminde kapısına kadar dayandığımız Viyana bu defa Türklerin zaferine tanıklık ediyordu: Türkler yeniden Viyana’da!
Milli takımımıza, milletimizin bu zor günlerinde “millet” olduğumuzu yeniden hatırlatan zaferlerinden dolayı sonsuz teşekkürle