Türkiye 7 Haziran’da bir seçim yaşadı. Seçimini tek başına iktidarın sona ermesinden yana kullandı. Ancak siyasi partiler bunu gereğini doğru bir biçimde okuyamadı ve koalisyon kurulamadı. Koalisyon kurma görevini elde eden Başbakan Ahmet Davutoğlu, HDP ile görüşmedi, CHP ve MHP’ye ise uzun soluklu bir koalisyon teklifi götürmedi. İki partiye de benzer seçim hükümeti ya da kısa süreli koalisyon teklifleri götürdü. CHP ile AK Parti arasında yapılan bir aylık görüşmelerden, Kılıçdaroğlu’nun “bize koalisyon teklif etmediler” sözleri çıktı. Koalisyon teklifi olmadan bir ay boyunca neyi görüştüklerini gerçekten çok merak ediyor ve bu sürenin hiç bir teklif olmadan sürdürülmesinin Türk demokrasisinin zamanının çalınması olarak düşünüyorum. Davutoğlu daha sonra MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi ziyaret etti. Bahçeli’nin “dört şartını” kabul etmeyen Davutoğlu, koalisyonun kurulamadığını açıkladı. Ancak basını etkili kullanan AK Parti koalisyonun kurulamama sebebinin MHP olduğuna halkın bir kısmını ikna etti. MHP ise bu süreci kendi haklılıklarını etkili bir şekilde anlatamadan geçirdi. Velhasılıkelam, 1 Kasım’da yeniden seçime gidiyoruz. Siyasi partiler de seçim beyannamelerini açıkladı.
7 Haziran öncesinde “7 Haziran’a Doğru: Siyasi Partiler Türk Dünyası Hakkında Neler Söylüyor?” adlı bir yazı yazmış ve Türk Yurdu Haber sitemizde yayınlamıştık. Daha sonra yazımız seçimin ardından TBMM’ye giren partiler üzerinden bir değerlendirme olarak genişletildi ve Türk Yurdu Dergisi’nde yayınlandı. 7 Haziran’dan bugüne geçen sürede ülke gündemi başta bölücülük ve terör olmak üzere yoğundu. Ben de bu gündem arasında pek yer bulamayan gönül ve tarih coğrafyamızı yine değerlendirdim. 1 Kasım’da siyasi partiler açısından Türk Dünyası adına yeni şeyler söylendi mi diye baktım. AK Parti, CHP, MHP, BBP, SP, VP ve HDP’yi değerlendirdik.
Milli İttifak’tan Sonra BBP, Türk Dünyası’nı Beyannamesine Almış
Milliyetçi damardan gelen Büyük Birlik Partisi, 7 Haziran seçimlerine, Milli Görüş çizgisinin partisi olan Saadet Partisi ile birlikte “Milli İttifak” sloganıyla, Saadet çatısı altında girmişti. “Milli İttifak”ın seçim beyannamesinde ise Türk Dünyası’na ciddi bir önem atfedilmemişti. Bazı temel hususlara değinilmişti. Şimdi ise BBP, 1 Kasım seçimlerine tek başına girme kararı aldı ve beyannamesini de yeniden düzenledi. Beyannamenin tamamına yakını iç politikayla alakalı vaatleri içeriyor. Sonlara doğru ise dış politikaya değinilmiş. Beyannamede Türk Dünyası’na “Dış Türkler, Soydaş ve Akraba Topluluklarımızın Her Daim Yanında Olacağız” başlığı altında değinilmiş. Başlıktaki en somut vaat “Dış Türkler, Soydaş ve Akraba Toplulukları Bakanlığı‟ olmuş. Halen mevcut olan Yurt Dışı Türkler Başkanlığı’nı lağvedip yerine bu bakanlığı kuracaklarını ifade eden BBP, böylece hem Türk Dünyası’nın hem de yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın haklarını koruyacaklarını vaadetmiş. Ancak daha sonra başlığın altında büyük çoğunlukla yurt dışında yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının sorunlarına değinilmiş. Yani Türk Dünyası’na yönelik ciddi ve somut vaatler ortaya konulmamış. “Doğu Türkistan’dan Kerkük’e” gibi ifadelerle coğrafya hatırlanmış. Daha sonra dış politika vaatlerinin sıralandığı bölümde de yer yer Türk Dünyası’na değinilmiş. Kırımi Kıbrıs, Azerbaycan gibi sorunlu bölgeler anılmış. Türk Cumhuriyetleri ile ilişkilerin geliştirileceği ifade edilmiş. Ancak Kırım, Kıbrıs ve Azerbaycan gibi ifade edilen bölge ve ülkelerin sorunlarına dair somut çözümler sunulmamış. Beyannamede Türk Dünyası’na yönelik milli politikalar izleneceği, bu coğrafyaya önem verileceği sonucu çıkmakla beraber milliyetçi damardan gelen bir parti için zayıf kalmış bir beyanname diyebiliriz. BBP’nin coğrafya hakkında çok daha somut vaatler sunması gerekirdi. Yine de “Dış Türkler, Soydaş ve Akraba Toplulukları Bakanlığı‟ vaadi önemli bir başlık olarak karşımıza çıkmakta. Saadet Partisi beyannamesini inceleyince ilginç bir detayla karşılaştım. İki parti bu seçime ittifakla girmeseler de beyannamelerinin bir çok kısmı aynı.
Saadet Partisi Milli İttifak’tan Sonra da Türk Dünyası’ndan Uzak
BBP ile ittifak kurarak 7 Haziran seçimlerine giren Saadet Partisi, Milli İttifak beyannamesinde Türk Dünyası’na özel bir önem atfetmemişti. 1 Kasım’a giderken pek bir şey değişmediğini görüyoruz. Saadet Partisi Türk Dünyası’na özel politikalar üretmemiş, Azerbaycan, Kırım, Kıbrıs gibi güncel dış politik meseleler olarak atıflarda bulunmuş. Çeçenistan, Bosna, Afganistan gibi örneklerle birlikte Doğu Türkistan’a da atıf yapılması olumlu ve önemli bir detay. Parti genel İslam coğrafyası anlayışıyla Türk Dünyası’nı içine alan bir coğrafyada huzur, adalet gibi eksiklikleri tamamlamayı vaat etmiş. Dış politika vaatleri 7 Haziran’ın ve BBP’nin 1 Kasım beyannamesinin aynısı. 7 Haziran beyannamesinde olan “kardeş Türk Cumhuriyetleri” ifadesi bu seçimde Saadet Partisi’nin gündeminde yok. Kısaca BBP Milli İttifak’tan sonra Türk Dünyası perspektifini yeniden ortaya koyarken, Saadet Partisi yerinde saymış diyebiliriz.
HDP Etnikçi Siyasetiyle “Yine” Türkiye Partisi Olmaktan Uzak
“Bölücü terör örgütünün siyasi uzantısı konumunda olan HDP’nin programına ve seçim beyannamesine baktık. HDP Kıbrıs ve Azerbaycan’ı gündemine almış. Kıbrıs’ta “adanın bölünmüşlüğü”nün sona ermesi için Türk ve Rum tarafının destekleneceği ifade ediliyor. Özellikle parti programında Türkiye’nin Kıbrıs’ı askeri üs, gladyo merkezi, kara para aklama istasyonu olarak kullandığını, Kıbrıs’a nüfus aktararak kolonileştirme yaptığını yazarak açıkça belirtmese de Türkiye’nin işgalci olduğunu ima etmişler. Azerbaycan ve Ermenistan’ı birlikte değerlendiren HDP, Ermenistan’la koşulsuz olarak sınırların açılması gerektiğini, Karabağ sorunun çözümü için de destek verecekleri ifade edilmiş. Karabağ’da bir işgal olduğunu ifade etmiyorlar. Burada daha çok Ermenistan lehine konuşmak isterken mecburen Azerbaycan’ı katmış oldukları seziliyor. HDP’nin “Türkiye partisi” olma tezine buradan baktığımızda “etnikçi siyaseti” açıkça görüyoruz. Programının büyük bir kısmını “Kürt meselesine” ayıran HDP, Türkiye’nin tarihi coğrafyasına hiç değinmemiş. Kendilerince Türkiye’deki “Kürt gerçeği”nden bahseden HDP’nin, koskoca bir coğrafyadaki “Türk gerçeği”ni görmezden gelmiş olduğu aşikardır” demiştik 7 Haziran öncesinde... Değişen bir şey yok. HDP, PKK ile arasına mesafe koyamayan etnikçi bir parti konumunda. Sol bileşenleri nereye kadar HDP içinde kalır orası bile meçhul.
CHP’de ‘Yine’ Göze Çarpan Maddeler: Batı Trakya ve Kırım
CHP’nin 1 Kasım beyannamesi genel olarak 7 Haziran’ın aynısı. Özellikle Dış Politika ve Türk Dünyası’nı ilgilendiren kısımlar tamamen aynı. 7 Haziran öncesi yazdığımız kısmı aynen yayınlıyorum: “Bu noktada dış politika vaatleri de çok detay verilmese de nokta atışlar yapılarak ve özellik AK Parti döneminde yaşanan dış politika problemlerine çözümler arayan bir karakterde görünüyor. Bu vaatlerin içinde CHP Türk Dünyası’na da değinmiş. Sırayla gidersek genel bilgilendirme yapılan bölümde, AK Parti’nin Ortadoğu’ya gömüldüğünü ve bir kaç bölgeyle birlikte Orta Asya’ya da sırt döndüğü ifade edilmiş. Metinde “Orta Asya”, “Orta Asya Cumhuriyetleri” ve “Orta Asya Türk Cumhuriyetleri” kavramları kullanılmış. Batıyla ilişkilerini güçlendiren bir Türkiye’nin Orta Asya Türk Cumhuriyetleri için de bir ekonomik fırsat olacağı ifade edilmiş. AB üyeliğini kesin hedef olarak koyan ve medeniyet hamlesini Avrupa üzerinden dizayn eden CHP, Ortadoğu coğrafyasına geldiğinde Irak, Suriye, Mısır ve İran’a özel birer başlık açmış. CHP Irak maddesinde Türkmenlere değinirken Suriye’de Türkmenlere değinmemiş. CHP “Türkmenlerin sorunlarının adil biçimde çözümlenmesine katkıda bulunacağız” derken Bölgesel Kürt yönetimiyle ilişkilerini Irak Hükümetiyle birlikte zikretmiş. Buradan Türkmenleri doğrudan sahiplenen değil ama görmezden de gelmeyen bir politika seziyoruz. Ancak çoğu partinin zikretmediği bu sorunu seçim beyannamesine koyması önemli bir adım.
CHP Yunanistan ile ilgili planlarını anlatırken, bir alt başlık olarak bütün partilerden farklı bir biçimde “Batı Trakya Türkleri”ne değinmiş. Lozan vurgusu yapılan bölümde Batı Trakya Türkleri’nin sorunları için yapıcı müzakereler yapılacağı ve Lozan’da kazanılan hakları kararlılıkla koruyacaklarını ifade ediliyor. Bu noktada müftü meselesine CHP’nin sahip çıktığı ve seçimi destekleyeceği sonucuna varıyoruz. Batı Trakya’ya özel bir başlık açılması CHP’nin Lozan’a sahip çıkması, bölgede sol ve sosyal demokrat siyasetin Türkler arasında etkili olması, Türkiye’deki Yunanistan göçmenlerine yönelik bir siyaset, Doğu Trakya’daki CHP etkisi, Atatürk’ün dış politika anlayışı gibi pek çok saikle açıklanabilir. Her ne sebeple olursa olsun bu konunun burada gündeme getirildiği için CHP’yi tebrik etmek lazım.
CHP Kıbrıs konusunda iki alternatifli çözüm öneriyor. Kıbrıslı Türklerin kazanılmış haklarının korunduğu eşit iki siyasal yapının olduğu birleşik bir Kıbrıs hedefleyen CHP, bu olmazsa da KKTC’nin uluslararası alanda tanınması için çalışacaklarını ifade ediyor. Burada “makul sürede” ifadesi kullanılmış. İlk planın “makul sürede” gerçekleşmemesi durumunda ikinci plana geçileceği ifade edilmiş. Bu sürenin ne olduğu meçhul olduğu için bir şerh koymakta fayda var. CHP’nin AB kararlılığıyla bu yan yana koyulduğunda her ne kadar açıklamalar getirilse de gerçekçilik biraz yitirilmiş durumda. Akıncı’nın seçilmesinden sonraki CHP tavrı da bu tezimizi destekleyici durumda. Burada ayrıca KKTC-Türkiye ilişkilerine de değinilmiş. Sanki Erdoğan-Akıncı polemiğine karşı yazılmış maddeler gibi duruyor tamamen. Özgünlükten uzak.
CHP, Azerbaycan ve Karabağ meselesine “Kafkasya” başlığı altında değiniyor. Azerbaycan’ın Karabağ’da toprak bütünlüğü vurgulanıyor ve ilişkilerin önemi de belirtiliyor. Hemen ardından da Ermenistan’a değiniliyor.
Rusya başlığı altında güzel bir madde var: “İlhakını tanımadığımız Kırım’da Tatarların haklarının korunması konusunda ısrarlı olacağız.” Burada CHP’nin en başında beri takındığı net tavrın devamını görüyoruz. CHP Rusya ile ilişkileri çok önemsemiş görünse de Kırım’da ilhakı tanımadıklarını net bir biçimde ifade ediyor. Buna değinilmiş olması da güzel bir durum.
CHP “Orta Asya Cumhuriyetleri” başlığıyla Türkistan coğrafyasına değiniyor. Başlık altında somut bir öneri yok. Genel olarak ilişkileri iyi tutacakları, işbirliğini artıracaklarını ve özellikle enerji noktasında Avrupa’ya bağ kuracakları ifade ediliyor. Tarihsel ve kültürel akrabalıktan bahsedilse de bu bölümde “Türk” kelimesinin bir kez dahi kullanılmaması ilginç geldi. Halbuki önceki bölümlerde “Orta Asya Türk Cumhuriyetleri” ifadesi vardı. Bu biraz samimiyetsizlik ya da sol cenahtan tepki gelmesine karşı bir kalkan olarak mı nitelendirilir henüz söylemek güç.
Bu bölümün hemen peşinde ise “Balkanlarda Yaşayan Türkler” başlığı “Balkanlar” ana başlığı altında yerini almış. Batı Trakya’dan sonra Balkan Türklerine de ilgi gösterilmiş olması bir bütünlük arz ediyor. Burada hakların korunması, eşit yurttaşlık ve demokrasiye katkı vurgusuyla Balkan Türklüğünün yaşadıkları ülkelere entegrasyonu destekleniyor.
Bunun sonrasında Türklerle ve Türk Dünyası ile alakalı bir plan yok. Türk Dünyası’nın bütüne dair herhangi bir projenin olmadığı metinde daha çok Türk Dış Politikası’nın geleneksel ilgi alanlarındaki ve ek olarak Kırım’daki Türk nüfusla ilgilenilmiş. Genel olarak CHP yekpare bir Türk Dünyası hassasiyeti göstermese de olaydan uzak kalmamış Türkiye merkezli dış politikada yeri olan Türk topluluklarına dair sözlerini söylemiş. Mevcut siyasi partiler arasında da bu noktada en başarılılardan biri diyebiliriz.
Vatan Partisi’nden Rusya ve Çin Merkezli bir Avrasya Siyaseti
Genel Başkanlığını Doğu Perinçek’in yaptığı eski İşçi Partisi şimdinin Vatan Partisi, 1 Kasım seçimlerine daha gözden geçirilmiş bir seçim beyannamesiyle giriyor. Beyannamede Türk Dünyası hakkında daha detaylı ifadeler var. Özellikle Perinçek 1 Kasım seçimlerine İsviçre ile AİHM’de süren ve Perinçek lehine sonuçlanan Ermeni meselesi hakkındaki “ifade özgürlüğü” davasındaki başarı ile gidecek ve bu bakıldığında Türk Dünyası’nın önemli meselelerinden olan Ermeni meselesi açısından kayda değer bir kazanım olarak görülecek. Önceki yazımızda incelemediğimiz Vatan Partisi Programı yani “Milli Hükümet Programı”nı da inceledik. Bu programda özellikle göze çarpan mesele KKTC’nin statüsü hakkındaki “bütünleşme” projesi oldu. “Birleşik Kıbrıs” fikrine karşı çıkan Vatan Partisi, KKTC ve Türkiye’nin birleşmesi gerektiğini, iktidarlarında bunu sağlayacaklarını vaat ediyor. Reel politik olarak pek mümkün görünmese de, bu proje Kıbrıs noktasında siyasi partilerin vaatleri arasında, şahsi kanaatimizce, en somut ve en kökten çözüm olarak karşımızda çıkıyor. Ancak reel politik olarak böyle bir girişimin Türkiye’yi düşürebileceği zor durumları nasıl göğüsleyeceğine dair çözüm önerilerinde “Avrasya devletlerinin desteği” ifadesi var. Burada Rusya ve Çin ima ediliyor. Rusya’nın Kıbrıs meselesindeki tarihi konumu düşünülünce bu çözümün gerçekliği havada kalıyor. Ayrıca milli hükümet programında Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne ve Avrasya Birliğine de vurgu var. Partinin seçim beyannamesinde Türk Dünyası’nı ilgilendiren iki adet “birlik” projesi var. “Batı Asya Birliği” ve “Avrasya Birliği”. Batı Asya Birliği’nin ilk adımı olarak Esad’lı Suriye ile Türkiye’nin ittifakı savunuluyor. Bu İttifak’ta Azerbaycan da var. Ayrıca Irak, İran ve Lübnan da var. Bu birliğin Türk Dünyası merkezli olmadığı aşikar. Ancak Azerbaycan’ı içerdiği için değerlendirmeye aldık. İttifak Türkiye’nin Batı karşıtı bir cephede yer almasını hedefliyor. Bu birliğin ikinci adımı ise Avrasya Birliği. Partinin bölgeye bakışı bu noktada ortaya çıkıyor. Parti Türk Cumhuriyetleri’ni saydığı bu birlikte Rusya ve Çin’e güveniyor. Ayrıca Hindistan ve Pakistan gibi bölgede kendi aralarında sorunları olan ülkeler de katılmış. Partinin bu noktada ABD emperyalizmine karşı çıkarken Rus ve Çin emperyalizmini görmezden geldiğini görüyoruz. Kırım’In işgali, Doğu Türkistan’daki Çin zulmü gibi meselelere hiç değinmeden bir Çin ve Rusya birliğine Türkiye sokulmak isteniyor. Özetlersek, Vatan Partisi 7 Haziran’a göre daha derli toplu bir beyanname hazırlamış. Türk Dünyası coğrafyası hakkında da daha fazla proje sunmuş. Ancak bu projelerin Rusya ve Çin merkezli olması, milli bir Türk Dünyası siyasetinin izlenmediğini açıkça gösteriyor. Vatan Partisi iki emperyalizmden birini tercih etmeyi seçmiş.
AK Parti’nin Türk Dünyası’na Bakışında Değişiklik Yok: Türk Dünyası Kavramı Yok
AK Parti’nin 7 Haziran seçim bildirgesinde yer alan meseleler dışında ek olarak sunduğu her hangi bir husus 1 Kasım beyannamesinde yok. Meitnde “Türk Cumhuriyetleri” ya da “Türk Dünyası” (tek bir yer hariç) kavramları kullanılmamış. Genel olarak Türk coğrafyalarına yönelik siyasetleri olsa da parti bunları belirtirken hiç bir şekilde “Türk” vurgusunu yapmamış. Bu yüzden 7 Haziran’ı değerlendirdiğmiz metni aynen yayınlıyorum: “İktidar partisi AK Parti, Türk Dünyası konusunda en çok eleştirilen partilerden. Türk dış politikasını Ortadoğu’ya hapsetmesi, Türk Dünyası’na gereken önemi vermemesi noktasında ciddi eleştiriler alıyor. Bu noktada biz AK Parti’nin neler vadettiğine bakacağız. AK Parti’nin bunların ne kadarını somut kurguladığı ya da yürürlülüğe koyacağı ayrı bir tartışma konusu olacaktır. AK Parti seçim beyannamesinde dış politikaya yönelik hususlar ve genel diğer meseleler “Neler yaptık, neler yapacağız” şeklinde iki bölümde aktarılmış. AK Parti’nin “Neler yaptık” noktasındaki en somut icraatı “Türk Keneşi”. Ayrıca Yurtdışı Türkler Başkanlığı ve TİKA faaliyetleri de burada sayılanlar arasında. Ancak bunların etkinliği ya da Türk Dünyası’na yönelik çalışmaları tartışılır seviyededir. Özellikle TİKA’nın daha çok Ortadoğu ve Afrika’ya yönelmesi ciddi eleştiri alıyor. Yurtdışı Türkler Başkanlığı ise kalifiye eleman eksikliği yaşayan ve çok aktif olamamış genel olarak öğrenci değişimleri ve öğrenci meseleleri noktasından öteye gidememiş bir kurum. Türk Keneş’i burada başarılı bir kurum olarak görünüyor. Avrasya coğrafyasındaki dengeler gözetildiğinde daha gayretli çalışmaların yapılmasıyla bir kaç adım daha ileri gidebilecek bir uluslararası örgüt. Ancak bu adımlar pek atılacak gibi durmuyor. Çünkü AK Parti’nin Ortadoğu Afrika vaatleri yine yoğunlukta ve pratikte daha da ağırlıkta olacağa benziyor.
AK Parti’nin dış politika vaatlerini sıraladığı bölümde ilk maddede Kıbrıs var. AK Parti Kıbrıs’ta temel hatlarıyla bir politika çizmiş ama şimdiye kadar incelediğimiz partiler gibi net bir sonuca varmamış. AK Parti Kıbrıs Türklerinin eşit toplum olacağı müzakere edilmiş ve iki halkın ortak sahibi olduğu bir Ada düşüncesiyle çalışacaklarını ve BM’yi destekleyeceklerini belirtmiş. Garantörlüğün de altını çizmiş. AK Parti iki devlet mi ortak devlet mi bu konularda belli bir şey söylememiş.
Ortadoğu ile konuların anlatıldığı bölümde Irak ve Suriye’ye iki bölüm ayrılmış. Ancak önceki bölümlerde IŞİD zulmünden kaçan Yezidilere neler yapıldığı anlatışmışken, AK Parti Türkmenler için ne yapılanları ne de yapılacakları hiç ifade etmemiş. Bu nokrada AK Parti Ortadoğu’da genel bir hat çizerek “etnik gruplar” kavramını kullanmış. Buradan anlayacağımız Türkiye’nin Irak ve Suriye politikalarında Türkmenler yine ilk sıradaki meselelerden olmayacak.
AK Parti, Rusya ve Ukrayna meselesini değerlendirdikten sonra Kırım meselesine değinmiş. Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne vurgu yapan beyannamede “Kırım Tatar Türkleri”nin Kırım’ın asli unsuru olduğu ifade edilmiş ve Rusya ile Ukrayna arasında diplomatik girişimlerle Kırım Tatarlarının haklarının sağlanması için çalışılacağı ifade edilmiş. Beyannamede Kırım’a özel bir başlık açılması olumlu bir girişim olmuş.
AK Parti, Güney Kafkasya’da Azerbaycan meselesinde net ifadeler kullanmış. Azerbaycan’daki Ermenistan işgalinin sonlandırılması için çalışılacağı ve Ermenistan ile ilişkileri geliştirmeye çalışacakları ifade edilmiş. Ayrıca Kafkasya’da oluşturulan Türkiye - Azerbaycan - Gürcistan, Türkiye-Azerbaycan-İran ve Türkiye - Türkmenistan – Azerbaycan üçlü mekanizmalarının çalışmaya devam edileceğinin ifade edilmiş. Ancak bu mekanizmaların çalışmaları hakkında ne basında ne de beyannamede ciddi ifadeler yok. Basını taradığımda yapılan bir kaç bakanlar düzeyinde toplantıdan öteye bir şey bulamadım.
Beyannamede Türkistan coğrafyası ya da Türk Dünyası’nın bütününe dair bir vaat göremiyoruz. Arada bir kaç cümlede “Orta Asya Ülkeleri” ile ilişkilerin güçlendirileceği ifade edilmiş. “Yerinde Burslandırma” dedikleri proje kapsamında Ahıska Türkleri ve Türkmenler başta olmak üzere destek sağlanacağı, Orta Asya arkeolojisine destek verileceği, Orta Asya’daki stratejik araştırma merkezleriyle iş birliği yapılacağına dair olumlu ama kapsamı ve sonuçları noktasında şüpheler barındıran vaatler de beyannamenin çeşitli yerlerinde bulunuyor.
Kısaca değerlendirirsek AK Parti beyannamesinde Türk Dünyası’nın bütününü görmemiş. Türk Dış Politikası’nda geçmişten bugüne yer alan Kıbrıs ve Azerbaycan meselesine 13 yıldır söylediklerinin aynılarını söylemiş buna bir de Kırım meselesini eklemiş. Bu noktada AK Parti’nin Türk Dünyası’na yönelik olumlu fikirleri olduğu görülse de bütüncül bir yaklaşımı ve öncelikli bir planı olmadığı aşikar. Bu noktada olası bir yeni AK Parti hükümetinden beklenecek en iyi şey Türk Keneşi’nin daha aktif olması olacaktır. Parti programında bulunan “Türk Cumhuriyetleri” kavramının beyannamede bulunmaması coğrafi bir tanımlama olan “Orta Asya Ülkeleri” kavramının kullanılması da bir diğer olumsuz detay olarak görülüyor.”
Milliyetçi Hareket Partisi, Ufak Değişikliklerle 7 Haziran Türk Dünyası Ufkunu Korumuş
MHP 1 Kasım’a giderken beyannamesinde Türk Dünyası meselelerini yine en çok değerlendiren parti olmuş. 7 Haziran beyannamesinde çok ufak güncellemeler yapan MHP, ciddi vaatlerini korumuş. MHP’nin Kırım meselesini “işgal” yerine “ilhak” olarak tanımlaması (zulüm ve asimilasyon belirtilmiş olsa da), Doğu Türkistan meselesini beyannameye almaması, İran Türklüğünü değerlendirmemesi gibi eksikler devam etmiş. Kıbrıs meselesinde bir güncelleme yapılmış. 7 Haziran’daki değerlendirmemizi yayınlıyor, değişiklikleri ve önemli yerleri kalın harflerle belirtiyoruz: “Türkiye’de Türk Dünyası dendiğinde ilk olarak akla gelen parti doğal olarak Milliyetçi Hareket Partisi. MHP tarihi sürecinde Türk milliyetçiliği fikriyatı doğrultusunda Türk Dünyası’nı fikir, söylem ve icraat olarak merkeze almış bir parti. MHP beyannamesinde “Türk Dünyası İle İlişkiler” başlığıyla dış politika vaatlerini sıralarken muhtelif yerlerde Türk Dünyası’na yönelik farklı çalışmalarında da bahsetmiş. Dış politikadan başlayarak diğer bölümlere geçelim. “Türk dünyası, dış politikamızın ayrıcalıklı ilgi alanı olacak” diye başlayan bölümde Türk Dünyası’na verilen önemi anlatan bir metinle giriş yapılmış. İlişkilerin geliştirileceği, siyasi bağımsızlıkların ve stratejik ortaklıkların öneminin vurgulanacağı bir siyasi çerçeve çizilmiş. Siyasi ve ekomomik bir iş birliği programından bahseden MHP, bunun işletilmesi için kurulacak bir “Türk Dünyası Genel Konseyi”den bahsetmiş. Bu konseyin altı biraz doldurulsa iyi olacakmış. Türk Keneş’inden farkının ne olacağı ve kapsamı burada belirtilmemiş. “Türk Dünyası Enerji Konseyi” ve “Türk Dünyası Bilimsel ve Teknolojik İşbirliği Merkezi” adlı iki uluslararası yapının oluşturulacağını vadeden MHP bu noktada diğer partilere göre daha detaylı ve kapsayıcı düşünmüş. Bu noktada en önemli çıkış ise “Türk Dünyası Bakanlığı”. Bütün Türk Dünyası politikalarının koordine edileceği bir bakanlığı vaadetmiş MHP.
Kıbrıs meselesini “milli dava” olarak tanımlayan MHP “Kıbrıs’ta tek gerçekçi uygulanabilir ve yaşayabilir çözümün; iki bölgeli, iki milletli ve iki devletli bir ortaklık yapılanmasına dayanması gerektiğine inanmaktadır” diyerek net bir tavır sergilemiş. Ayrıca Rumların uzlaşmaz tavrına da değinen MHP, AB noktasında Kıbrıs’ın ön şart olmasına karşı çıkacaklarını ifade etmiş. “MHP, Kıbrıs’ta yeni başlayacak müzakerelere değinilmiş ve Kıbrıs Türklerinin azınlık statüsüne çekileceği ve 1974 öncesine götürecek hiç bir oldu bittiyi kabul etmeyeceğini yeni beyannemeye eklemiş”
Rusya ile ilişkiler içerisinde Kırım meselesine değinen MHP, “1 Kasım için de yine” “işgal” yerine “ilhak” kelimesini kullanarak olumsuz bir giriş yapsa da sonrasında Kırım Türklerine yönelik “imha, asimile ve sürgün” girişimlerinden bahsederek bunlar karşı durulacağı ve Rusya ile anlaşılmaya çalışılacağını belirtmiş. Bu noktada MHP’nin Kırım Türklüğünün hakları için her şeyi yapacağını ifade ettiğini görüyoruz.
Genel olarak Ortadoğu’daki Türkmen varlığının korunması gerektiğini ve bunun esas mesele olduğunu belirten MHP, ayrıca Irak ile ilişkilerde Türkmen varlığına değinerek “meşru hakların ve güvenliğin” korunması gerektiğine değinmiş. Suriye noktasında özel olarak Türkmenlere değinmeyen MHP’nin genel manada Türkmen meselesine öncelik vereceğini ifade etmesi çok olumlu bir vaat olarak görünmekte.
Bunların yanı sıra MHP bir kaç bölgeyle birlikte milli bir petrol arama şirketi kurarak Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nde de bunu yapacaklarını vaadetmiş.
Türkçe’nin bütün Türk Dünyası’nda kullanılan bir bilim dili olarak gelişmesine çalışacağını ifade eden MHP, Türkiye ve Türk Dünyası gençlerinin bir araya geleceği kamplar yapacaklarını belirtmiş. Olimpiyatlar benzeri “Türk Dünyası Dostluk ve Kardeşlik Oyunları” düzenleyeceğini söyleyen MHP, Türk Dünyasının tüm kütüphane, müze ve arşivlerindeki kültür eserleri tespit ve konularına göre tasnif edilerek yararlanılabilir hale getirilmesi için proje başlatacaklarını da eklemiş.
Gaspıralı’nın “Dilde, İşte, Fikirde Birlik” sloganını programına alan MHP, İktisadî ve kültürel iş birliği geliştirmenin temel unsuru olarak, Türkçe konuşulan ülke ve topluluklara yönelik dil ve kültür araştırmalarına önem verileceğini, Türkçe’nin bütün lehçeleriyle anlaşılabilir ve kullanılabilir olması için şartlar oluşturulmaya çalışılacağını da beyannamesinde ifade etmiş .
Genel olarak baktığımızda MHP, yurt dışına, dile ve kültüre dair bütün vaatlerinde Türk Dünyası’nı ön plana çıkarmış. Somut siyasi ve ekonomik hedefler de ortaya koyan MHP incelediğimiz partiler arasında Türk Dünyası’na en çok önem veren parti olarak karşımıza çıkıyor. Ancak bu noktada söylemek gerekir ki MHP’nin Türk Dünyası’na yönelik her konuda bir vaatte bulunup bunu seçim beyannamesine alması gerekirdi. Örnek olarak tarih eğitimi, ortak üniversiteler, ortak enstitüler, ortak özel sektör teşvikleri, burslar vb. konularda da vaatlerin olması, verilen bazı önerilerin daha detaylı anlatılması yerinde olurdu. MHP’nin bu noktada seçim dışında da mutat olarak raporlar yayınlaması bu noktada çalışmalar yapan merkezlere sahip olması elzemdir. Ayrıca parti programını da bu seçim beyannamesi gibi zengin bir biçimde güncellemesi gerek.”
Sonuç olarak değerlendirdiğimizde, siyasi partiler genel olarak hem dış politika vaatlerini hem de Türk Dünyası’na yönelik vaatlerini değiştirmemiş. 7 Haziran - 1 Kasım arasındaki süreçte gündemin çok farklı yönlerde devam etmesi bunun etkeni sayılabilir. Ancak siyasi partilerin eleştiri mekanizmalarını iyi takip etmeleri ve en ince detayları dahi güncelleme konusu olarak sürekli gündemlerinde tutmaları önemli bir durumdur. Baktığımızda, Milli İttifak sonrası BBP ile Vatan Partisi dışında konuyla alakalı detaylı değişiklikler görülmüyor. Demokrat Parti’nin seçim beyannamesine yazılı olarak ulaşamadığım için değerlendiremedim. Eğer yayınlanırsa yazıma ekleyeceğim.
1 Kasım Seçimi’nin Türkiye ve Türk Dünyası’na hayırlar getirmesini temenni ediyorum.