Lisans eğitimimin ilk günlerinde “Uluslararası Politika I” dersinde, uluslararası ilişkilerdeki “latince” kavramların işlendiği bir dersteydik. Malum “persona non grata”, “pacta sund servanda” gibi ifadeler... Dersimizin hocası Prof. Dr. Burcu Bostanoğlu mealen şunu söylemişti o derste: “Sizler bu sıralarda oturuyorsanız gelecekte uluslararası ilişkiler terimlerinin Türkçeleşmesi için de bir şeyler yapmalısınız”
Kaç sene olmuş zaman zaman aklıma gelir bu konu... En basitinden her eline kalem alanın “yumuşak güç” değil de “soft power” yazmasını gördükçe hatırlarım.
Bu meseleyi biraz daha geniş değerlendirmek istiyorum. Terminoloji meselesi sadece Türkçe karşılık verme meselesi değil. Aynı zamanda kavramların asıl muhtevasını karşılayacak, yerli ve milli hassasiyetleri olan ve hatta dünyaya kavram ihraç edebilecek kapsamda kelimeler türetilmeli. Bu aslında Türk bilim hayatının genel bir meselesi. Bu yazıda kısaca bu aralar en çok kafama takılan iki kavramı değerlendireceğim.
Malum, El-Kaide, IŞİD, Boko Haram gibi örgütlerin iyice gündeme gelmesiyle – daha öncesinde de – özellikle bir “İslamî Terör” kavramı tartışılmaktaydı. Şimdi IŞİD gibi örgütlerin popülerliği sayesinde bir de “Cihatçılık” kavramı çok kullanılır oldu.
Bilim insanlarının dini, milli duygularını çok ön plana çıkarmaları doğru olmayabilir ancak sosyolojik gerçekleri de göz ardı etmek, bir dine inananlar için bilgi kaynağı olan kutsal metinlerin verdiği anlamları düşünmemek de aynı şekilde doğru değil gibi geliyor bana.
Terörün İslamî’si olur mu?
Bir ara Cumhurbaşkanı Erdoğan “terör ve İslam yan yana” anılmamalı dediğinde baya bir gündeme gelmişti bu mesele. Katılıyorum. Terörün İslamî’si olmaz bence de. “-î” eki yani nispet i’si diye bildiğimiz ek “ait olma, ilgili olma, benzeme” anlamı vermektedir. “İslamî Terör” bu bağlamda “İslama ait terör” ya da “İslamla ilgili terör” anlamındadır. Burada ilahiyat tartışması yapmaya gerek yok. Bu tartışmanın yeri bu yazı değil. İslam’ın hiç bir yeri, hiç bir bilgi kaynağı terörü meşru göstermez. Bu yüzden İslam’la ilgili ya da İslam’a ait terör olması mümkün değildir. Terör saldırılarına fetvalar veren sözde din adamlarını, intihar saldırılarını meşrulaştıran selefi zihniyetli sözde alimleri, İsrail’in sivillerini öldürmek bile cihattır diyen tipleri saymıyorum. Toplumsal ve zihinsel tükenmişliklerini din üzerinden meşru bir zeminde saldırganlaştıran bu insanlar en çok İslam dinine zarar vermekteler.
Bu bağlamda özellikle Müslümanların bilimsel çalışmalarda “İslamî terör” kavramını kullanmamaları lazım. Batının bütün ihaleyi İslam’a yıkma çabalarına hizmet etmemek lazım. Ama bunu yaparken de “Irak ve Şam İslam Devleti”nin IŞİD kısaltması yerine Arapça karşılığı olan “ed-Devlet'ül İslâmiyye fi'l Irak ve'ş Şam” DAİŞ ya da DAEŞ gibi kısaltmalar kullanmak gibi komik şeyler de yapmamak lazım.
Tabi burada “neden teröristlerin büyük çoğunluğu Müslüman” sorusunun cevabını ve buna karşı üretilecek “barışçıl İslam” algısı çalışmasını da düşünmek ve değerlendirmek lazım.
Ben burada öneri “İslamî Terör” kavramını tamamen reddetmeyi, yerine terör örgütlerinin isimlerini kısaltmalarını kullanmayı, genel bir başlık açmak gerekirse de “Müslüman Toplumlarda Ortaya Çıkan Terörizm” benzeri geniş başlıklar kullanmayı öneriyorum.
İslam’ın barış mesajını, ahlak mesajını kurşunlamaya gerek yok.
İkinci kavram ise “Cihatçılık”
Genel olarak özellikle “Afgan Cihadı” olarak bilinen Sovyet işgaline karşı Afganistan’da ortaya çıkan direniş içinde ve sonrasında profesyonelleşmiş, çeşitli dış desteklerle dünyanın farklı yerlerine giderek terör eylemlerinde bulunan ya da direnişlere katılan küresel bir insan ağını karşılayan cihatçılık, bugün tamamen terörizm karşılığı bir manaya gelmektedir. “Jihadist” ya da “Cihatçı” olarak ifade edilen bir kişi muhtemelen El-Kaide, Eş-Şebap ya da IŞİD terör örgütlerinin bir mensubu olan insanlardır.
Burada da İslam’a kötü niyetle yaklaşan kesimlerin “cihat terörizmdir” algısını yaratmaya çalışmasının bir meyvesini görüyoruz. Batıda İslam karşıtlığının ne temel malzemesi “cihat” kavramıdır.
Oysa ki, cihat Kur’an’da “para, mal, can, emek, ilim” gibi pek çok unsurla yapılabilecek bir eylemdir. IŞİD’in ya da El-Kaide’nin yaptıklarının cihat kavramının içinde olmadığını, sivilleri katletmenin, haram yollarla amaçsızca insan öldürmenin asla İslam’ın bir emri olmadığını anlatmak gerek.
Hatta meşhur stratejist ve siyaset adamı Brzezinski’nin Obama’ya konuşmalarında “cihatçı” kavramını tam da bu bahsettiğim noktalardan dolayı kullanmamasını söylediğini okumuştum.
Cihat kutsal bir mücadeledir, terörizm değil. Cihat ve terörizmi yan yana kullanmak ile “namaz terörizmdir” demek arasında pek bir fark görmüyorum.
Bu yüzden İslam’a karşı hassasiyeti olan bilim insanlarının “küresel terörizm” karşılığı olarak “cihatçı” kavramını kullanmaması gerekir.
Bu konuda detaylı birer tebliğ ya da makale ortaya koymak, yeni öneriler sunmak şarttır. Ben sadece bir beyin fırtınası yapmak ya da bu kelimeleri kullananların kafalarında birer soru işareti bırakmayı amaçladım.