Dinlerde Oruç Ve Perhiz Uygulamaları Üzerinden Nefis Terbiyesi
36 senedir Ramazan’ın her pazarında devam eden ve artık bir Ramazan geleneği haline gelen
“Ramazan Konferanslarının” bu sene ikincisinde Osmangazi Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Aynur
ÇINAR Hocamızın “Dinlerde Oruç ve Perhiz Uygulamaları Üzerinden Nefis Terbiyesi” konulu yaptığı
konuşmasında özetle:
“Oruç, istisnasız bütün din, inanç ve felsefe okullarında önemli yer tutan bir hayat felsefesidir.
Özellikle kişisel gelişim, insanın benliğini ortaya çıkarma ve eğitme uygulamalar ve Tanrı’yla kurulan
doğrudan bir bağlantı aracı olarak oruç pek çok kültürde farklı şekillerde tarih boyunca uygulanmıştır.
Kimi dinlerde oruç doğrudan kişinin aç kalması ve cinsel isteklerine gem vurmasına yönelik, senenin
belirli dönemlerinde tekrar edilen rutin bir ibadi boyut iken, kimilerinde de hayatın tümüne yayılmış
perhize dayalı bir yaşam tarzı olarak dikkati çeker. Sonuç olarak oruç şekli ne olursa olsun dinlerin
asketik ve mistik boyutunu temsil eden bir yaşam biçimi olarak görülebilir.
Oruç ibadetinin en temel felsefesi “nefsi terbiye etmek” ve “benlik üzerinde hâkimiyet kurmak”
anlamında tarif edilebilir. Bu bağlamda kişi, öncelikle iştah ve cinsellik dürtüsüne gem vurmaya
çalışmalıdır. Bilhassa bu iki dürtünün kontrol altına alınması orucun en temel prensibidir. Çünkü iştah
ve cinsellik dürtüleri, insanoğlunun dünyevi yaşamında kendisini hayata bağlayan, hayata tutkuyla
bağlanmasını sağlayan ve ileri düzeyde tamamen sekülerleşerek Tanrısal bağın kopmasına sebep olan
ilkel istekler olarak görülür. Dinler iştahına ve cinselliğine hakim olamamış kişiyi, atlarının eğerini
kendisi değil de atlara bırakan ve tamamen onların gittiği yöne savrulan yani hayatta var olma sebebini
unutmuş amaçsız bir varlık olarak tanımlarlar. Bu kişi, hayatta neye sahip olursa olsun aslında
kendisine sahip olamadığı için fakirdir. Sürekli bir şeyler isteyecek kadar açgözlü, doymayacak kadar
aç ve sapkındır. Buna mukabil bu iki dürtüsüne oruç ve perhiz ile gem vurmuş insan, ayakları yere
basan bir sabiteyle yaşayan, gerçekliğe gözlerini açmış, sükûnet sahibi ve olgun bir kişiliktir.
Kanaatimizce Bakara 2/183-184 ayetlerde Müslümana da farz kılınan orucun aslında
kökenlerine vurgu yapılması, orucun kadim köklerinin inanç sahibi insana hatırlatılması ve seküler bir
hayattan en azından belli bir süreliğine koparak Allah’la bağını yeniden kurmasıdır. Bu vesileyle
insan, hüşu duygusu içerisinde gerçek hikmet ve bilgelik boyutuna ulaşabilecek, hayatını disipline
edecek ve dünyanın değişken doğası içerisinde öteye beriye savrulmayacaktır. Bu bakımdan orucu salt
otuz günlük bir ibadetin yanı sıra insanı ruh-beden dualizması içinde bir bütünlüğe kavuşturmayı
amaçlayan bir yaşam tarzı olarak görmek manevi bakımdan oruçtan daha fazla faydalanmayı
sağlayabilir.“ Dedi.
Soru ve cevaplardan sonra Eskişehir Türk Ocağı Başkanı Prof. Dr. Nedim Ünal’ın teşekkür
konuşması ve şükran beratı takdimi ile program sona erdi.