TÜRK OCAKLARI

GENEL MERKEZİ

Çekiç Güçten Kürecik’e Hazırlanan Kürt Devleti

1991’de Birinci Körfez Savaşı sırasında Kuzey Irak'tan Türkiye'ye iltica etmek isteyen mültecilere koruma kalkanı oluşturmayı amaçlayan çekiç güç Türkiye'de İncirlik ve Pirinçlik'e konuşlanmıştı. Hafızası canlı olanlar hatırlar. O zamlar Rahmetli Özal bir koyup üç almaktan bahsediyordu. 1991’de ABD’nin Irak’a ilk saldırısı gerçekleştiğinde Özal Türkiye’yi savaşa sokmak istemişti. Irak’ın kuzeyinden Türkiye, güneyinden ise ABD girecekti. Özal’a göre Irak’ın kuzeyindeki “Kürtler” bizi kucaklayacaktı. Güya ABD Saddam’ı devirince Türkiye’ye Musul ve Kerkük’ü armağan edecekti. Türkiye bir federasyona dönüşecek, “Kürdistan” Türkiye’nin himayesinde kurulacak, bunun karşılığında da sınırlarımız genişleyecek ve petrol de bizim olacaktı.

Özal’ın dediği ve istediği olmadı, Fakat bu süreç içinde Irak’ın kuzeyinde bir bölgesel Kürt yönetimi yavaş yavaş filizlenmeye başladı. Bunun üzerine Özal yine durmadı, Kuzey Irak'ta oluşan fiili Kürt yönetimi ile ilişkiye girmekten çekinmedi. Amaç Kuzey Irak'ta yerleşebilecek PKK ile mücadelede, bölgedeki yerleşik Kürt liderlerinden destek almaktı. Ne oldu destek aldı mı dersiniz? Irak’ın Kuzeyi ile iş birliği politikası mevcut hükümetin de sürdürdüğü hatta daha da ileri götürdüğü bir politika oldu. “komşularla sıfır sorun” politikası ile taçlandırılan iyi niyet stratejisi çerçevesinde Irak’ın kuzeyi ile ekonomik işbirliğinin artırılmasına karar verildi.

“Sıfır Sorun” politikası aslında NATO’nun ABD’nin tek kutuplu hegemonyasını inşa aracı olarak Doğu bloğunu içine alacak şekilde genişletilmesinin bir arıcıydı. Zira NATO’nun 1995’de açıkladığı kriterler bu tek kutuplu dünyanın anlaşılması için oldukça önemlidir. Bu gün Türkiye’de olup bitenleri anlamak açısından da önemli olan bu kriterler şunlardır: 1- yerleşik bir demokrasi, 2- insan haklarına saygı, 3- pazar ekonomisi, 4- askeri gücün sivillerin kontrolü altında olması ve 5- komşularla uyumlu ilişkiler. Görüldüğü gibi Pazar Ekonomisi, Askeri vesayetten kurtulma ve Komşularla uyumlu ilişkiler ya da bizde bilindiği haliyle sıfır sorun stratejileri 1995’de NATO’nun yeni güvenlik stratejisidir. Türkiye böylece kendi eliyle Irak’ın Kuzeyinde filizlenen bölgesel Kürt yönetimine de can vermiş oluyordu.

1991’den sonra Türkiye’de tüm yöneticiler “Irak’ı böldürmeyiz” deseler de, bu gün gelinen noktada Irak merkezi hükümeti Maliki’nin şii politikalarına eklemlenmesiyle Kuzey açıkça Kürt yönetimine terk edilmiştir. Irak artık fiilen bölünmüştür. 1991’de gelen çekiç güç bize üç vermese de üçe bölünmüş bir Irak bırakmıştır.

2012’de İran ve Suriye’den Avrupa’ya gelecek tehditlere karşı Malatya Kürecik'e NATO Radar Savunma Sistemi kuruldu. Türkiye Suriye krizinde aktif bir politika oynamayı tercih etti. Esed ile arabulucu olmaktan çıkan Türkiye Suriye rejiminin düşmesi için muhaliflerle açıktan işbirliği yürütmeyi seçti. İnsani ve vicdani nedenlerden ötürü tercih edildiği söylenen bu siyasetin geldiği nokta da oldukça ilginç. Şimdi Suriye sınırımızda ikinci bir bölgesel Kürt yönetiminin ayak sesleri duyulmaya başlandı. Son gelen haberlere göre Kuzey Irak’ın Kürt Bölgesi’ndeki Zaho kentinin içinden geçen Dicle Nehri kıyısındaki Dera Bir mıntıkasından üzerlerinde üniformalı binlerce Kürt’ün, Suriye’ye geçtiği söyleniyor. Anlaşılan o ki, Barzani çoktandır böyle bir tablo için hazırlanmaktaymış.

Türkiye 1991’den beri Irak için dediğini şimdi Suriye için diyor “Suriye’nin bölünmesine karşıyız”. Uluslararası güçlerden sesimizi duyan var mı hiç sanmıyorum. Hatta Esed yanlılarının ülkenin Batı'sına çekilerek bir Nuseyri devleti kurmaya hazırlandığı, Kuzey’i de Kürtlere bırakacağı konuşuluyor. Böyle bir Suriye’ye ne Mısır ne körfezin Vahhabi Sünni beşlisi ne de İsrail karşı çıkar gibi gözüküyor. Suriye eğer bölünecekse üçe bölünür gibi. Batı'da Nuseyriler, merkezde Sünni Araplar ve Kuzeyde Kürtler. Böylece herkes istediğini almış olur. Ya Türkiye? Sahi Irak’dan üç almış mıydık? Anlaşılan birileri bizi fena halde gaza getiriyor. Bize büyüyeceksiniz dedikçe çevremizdeki bir ülke parçalanıyor ve içinden bölgesel bir Kürt yönetimi çıkıyor. Sıra kimde dersiniz. Biliyorum, biliyorum için rahat, böyle bir şeye asla izin vermeyiz (!)…