Geçtiğimiz 12 Mart İstiklâl Marşı’nın kabul edildiği gün ve Mehmet Âkif Ersoy’u anma günü olarak kutlandı. 12 Mart’ın milli günlerimiz arasına girmesi 1990’lı yıllardan bu güne kadar gelen uzun bir çabanın sonucudur. Türkiye Yazarlar Birliği başta olmak üzere birçok sivil toplum kuruluşunun çabası sonucu 12 Mart mili günler arasına girebildi. TBMM tarafından 2007’de çıkarılan kanunun nasıl uygulanacağına ilişkin yönetmenlik de bir yıl gecikmeyle 7 Mart 2008’de yayınlanabildi.
12 Mart sabahı TRT 2’de İstiklâl Marşı’nın yazıldığı yerde, Taceddin Dergâhında okunmasına ilişkin bir program dikkatimi çekti. Türkiye Yazarlar Birliği Onursal Başkanı D. Mehmet Doğan Taceddin Dergâhına karşı bu zamana kadar nasıl kayıtsız kalındığını anlatıyordu. Nihayet dergah Vakıflar Genel Müdürlüğünce restore edilmişti. Fakat çevre düzenlemesindeki felaketler ve TBMM başkanına sitemlerini dile getirdiği tören birden sona erdi. Canlı olarak yayınlanacağı düşüncesiyle Taceddin Dergâhı’nı görme ve sonrada Türk Ocakları Salonunda yapılacak programı izleme hevesim kursağımda kaldı diyebilirim.
O an aklıma Akif’in Milli Mücadeleye katılmak için Ankara’ya gelişi geldi. Ev bulmak çok zordu o yıllarda. Taceddin Dergâhın şeyhi ikamet etmesi için Mehmed Akif ‘e bu mütevazi evi tahsis etmişti. Bu nedenle Taceddin Dergâhı, İstiklâl Marşı’nın yazıldığı mekân olarak, Akif’in hatırası. Yalnızca Akif’in şahsi hatırası olduğu için önemli değil Taceddin Dergâhı.
Burası aynı zamanda Akif in dostlarını ağırladığı, ülke sorunlarının, sanatın ve Milli Mücadele ile ilgili konuların konuşulduğu, tartışıldığı ve bağımsızlık mücadelesinin karargâhlarından biridir. Bu açıdan da Taceddin Dergâh’ı önemli ve hatırlanması, korunması gereken bir mekândır.
Ancak Dergâh çok uzun yıllardır kendi kaderine terk edildi. Daha sonra, bazı sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte Mehmed Akif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı’nın çabalarıyla Akif i anma günlerinin yapıldığı bir merkeze dönüştü. Halihazırda da Hacettepe Üniversitesi sit alanı olan bu bölgede kaçak yapılar Dergâh’ın etrafını kuşatmış durumda. Mahkemede yıkım kararı alınmasına rağmen bu binalar her nedense yıkılamıyor.
Uzun zaman kendi kaderine terk edilen Taceddin Dergâhı gibi Akif’te TRT tarafından yalnız bırakılıyordu şimdi. TRT’nin İnternet sayfasında Akif ile ve İstiklal Marşının kabulü ile ilgili bir program aradı gözlerim. Yanlış mı görüyorum diye baktım tekrar tekrar… TRT 1 yayın akışında maalesef Akif yoktu, büyük bir ilgisizlik vardı.[1]
Yalnızca TRT 1’de sabah yayınlanan “Günbegün” eğlence programına sıkıştırılmış bir istiklal marşı karşıma çıktı. Eğlence ve magazin arasına sıkıştırılmış günün anlam ve önemine uygun bir konsept, diye düşünmeden edemedim.
Hadi dedim TRT 2 program akışına bakayım birde, maalesef orda da Akif yoktu.[2] Yalnızca TRT Türk’de 13:20’de İstiklal Marşı'nın TBMM'de Kabulü adıyla bir program gözüküyordu yayın akışında. Her türlü yayına vakit ve maddi destek bulan TRT 12 Mart’ın milli gün olarak kutlanıldığını unutmuş muydu acaba.
Yoksa 12 Mart’ın kutlanması ile ilgili yönetmelik TRT’yi bağlamıyor muydu? 07/03/2008 Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelik ise tam tersini söylüyordu. Yönetmeliğin ikinci bölümünde Yürütme Kurulu ve görevleri başlığı altında Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Genel Müdürlüğü üst düzey temsilcisinin de bu kurulda görevli olduğu belirtiliyordu.
Demek ki orta bir unutkanlık yok kasıtlı bir tercih vardı. TRT 12 Mart’ı çok önemli bir gün olarak görmüyordu, sessizdi, çok daha büyük ve önemli telaşı vardı… Sırada bekleyen kültürel açılımlar vardı…
TRT meslekten Hocam olan Prof. Dr. Mehmet Aydın’a bağlı. Sanırım kendisinin bir zamanlar Türk Ocakları ile de bağı vardı. Şimdi bir İlahiyatçı ve Felsefeci bakana bağlı TRT’nin bu lakaytlığına ne demeli, söz boğazımda düğümlendi….
Türkiye muhafazakârlaşıyor diyen çığırtkanların kulakları çınlasın. Hani nerde muhafazakâr değerler, diye sormak lazım şimdi. Mehmet Akif bu coğrafyada muhafazakâr, mukaddesatçı ve milliyetçi tüm fikir adamların kutbu, yıldızı, kıblesi…
Heyhat! Türkiye ciddi anlamda kamplaşıyor, gruplaşıyor, gettolaşıyor. Türkiye’de insanlar bir birine karşı saygısızlaşıyor, katılaşıyor, duvarlar örüyorlar aralarına. Akıl erdiremediğim şu bekâ hırsı kaplıyor her kesi.
Kin, öfke tohumları içimize akıyor. Birileri bunları muhafazakârlaşmak sanıyorsa yanılıyor. Her devrim kendi çocuklarını yermiş ya, aslında Türkiye uzun zamandır muhafazakârlaşma adına kapitalistleşiyor, çevre kapitalist sisteme daha sıkı bağlanıyor. Coğrafyamızda her an yeni stratejiler doğuyor, biz hala boğazlarımıza sarılıp, ayaklarımıza zincirler vuruyoruz. Hâlâ, hâlâ ihtiras peşindeyiz!
Bir yığın tarla faresi türedi aramızda, harsımızda ekinlerimizi, köklerimizi kemiriyor… Bu arada da entelijanse muhafazakâr değerleri ve milli olan ne varsa onları sırtından atma telaşıyla pazara sürüyor…
Anlaşılan Mehmet Akif bu gün TRT’ye reyting sağlamıyor en iyisi size Hadise verelim.. Baby you’re perfect for me, you are my gift from heaven, this is the greatest story of all times… Düm tek tek…alın size Muhazakarlığın (!) yeni marşı…