BÜYÜK TÜRK MİLLETİ, AZİZ TÜRK OCAKLILAR
Bu yıl, bütün dünyanın maruz kaldığı Kovid-19 Korona virüsü salgını dolayısıyla şimdiye kadar hiç görülmemiş bir ortamda Ramazan ayını idrak ettik. Ülkemizde de iki aydır âdeta pek çok sektörde hayat askıya alındı. Sağlık Bakanlığı ve sağlık çalışanlarımızın gayretleri, devletimizin ve ilgili kurumların çabalarıyla son günlerde yeni bir aşamaya geldiysek de henüz tehlike geçmedi. Bu ortamda camiler mahzun kaldı. Müslümanlar, Ramazan’ın sevincini evlerinde ve sanal ortamlarda yaşamaya çalıştılar. Belki de bu yeni durum, daha deruni bir nefis muhasebesi yapmamıza da vesile olmuştur. İşini kaybeden veya uzun zamandır iş bulma ümidiyle yaşayıp bu ümitleri iyice kırılan, sokaklarda yaşamak zorunda kalan insanları; savaşlarda mağdur olmuş insanları, zulüm ve baskı altındaki insanları düşünmememize vesile olmuştur.
Bu salgının mahiyeti çok tartışılıyor ve tartışılacak. İyi niyetle işin sağlık boyutu üzerinde emek verenlerin çabası her türlü takdirin üstündedir. Ancak ortada soru işaretleri vardır ve dünyanın geleceğini tasarlamayı vazife edinmiş ve bu çerçevede insanları âdeta kobay olarak kullanan ve rakam olarak gören bir anlayışla karşı karşıya olduğumuz konusunda haklı şüpheler var. Giderek sayısallaşan ve mahremiyet alanlarının ortadan kaldırıldığı, insanların her türlü bilgilerinin kontrol edildiği bir düzeni inşa edenlerin, dünya nüfusunu azaltma yönünde planları olduğu söylenmektedir. Küresel egemenlik savaşında, bu salgın âdeta bir dönüm noktası olarak görülmektedir.
Bu salgın, aynı zamanda millî devletlerin hayatımızdaki önemini de göstermiştir. Salgın küresel ama mücadele millî düzeyde verilmekte; uluslararası dayanışma örnekleri olmakla birlikte ülkelerin sağlık, üretim, dayanışma, ulaşım ve tedarik alanlarındaki güçleri salgınla mücadele kapasitelerini belirlemektedir. Türkiye’nin mücadeledeki nispi başarısında bu etkenlerin rol oynadığı açıktır. Bununla birlikte, bu salgına ve Ramazan ayına rağmen maalesef siyasi rekabet ve mücadele, olağan zamanlardaki gibi devam ettirilmekte; hatta darbe tartışmaları, kamplaşmalar, yardım kampanyalarında bile rekabet gibi milletin çoğunluğunun tasvip etmediği sahneler meydana gelmektedir. Gönül isterdi ki, siyasi rekabetin dozu düşürülsün; aramızdaki görüş farkları ne olursa olsun bu dönemde örnek bir dayanışma ile bu salgının üstesinden gelip daha iyi bir geleceği birlikte inşa edelim.
Türk Ocakları olarak her yıl olduğu gibi bu yıl da gerek Türk yurtlarındaki mazlum ve mağdur kardeşlerimizle dayanışmamızı göstermek için gerekse ülke içindeki muhtaç kardeşlerimize yardım için kampanyamızı sürdürüyoruz. Bu kapsamda Ramazan ayında, Kırım’dan Suriye’nin kuzeyine, Kerkük’ten Makedonya’ya ve Kafkaslara yardım ulaştırdık ve ulaştırmaya devam ediyoruz. Yurt içinde de gerek Genel Merkez olarak gerekse şubelerimizle bu yardımlara devam ediyoruz.
Maalesef bu yıl da Doğu Türkistan’daki kardeşlerimizin maruz kaldığı insanlık dışı zulüm ve post-modern soykırım devam etmektedir. Dünyaya Kovid-19 belasını musallat eden Çin yönetimi, milyonlarca kardeşimizi toplama kamplarında ve hapislerde tutmaya, Uygur ve diğer Müslüman Türk unsurlarının mahremiyetlerini çiğnemeye, çocuklarını ailelerinden kopararak Çinlileştirmeye devam ediyor. Irak’ta, Türkmen kardeşlerimize hükûmette hak ettikleri yer verilmiyor; Suriye’de ABD-İsrail ortaklığı kukla devletçik projelerini hayata geçirmeye çalışıyor; Kırım, Putin Rusya’sının, Karabağ Ermenistan’ın işgali altında. Bütün bunlar ve başka coğrafyalardaki kardeşlerimizin bayramı, elbette mahzun ve kederli bir bayram olacak.
Bizler de salgın şartlarından dolayı değişik bir bayram idrak edeceğiz. Yaşadığımız bu olumsuzluklara rağmen mübarek Ramazan Bayramı’nın hayırlara vesile olmasını diler; hepinizin, bütün Türk dünyası ve İslam âleminin bayramını kutlarım.
Ümit ve temenni ederim ki; Hak şerleri hayreyler. Allah’a emanet olunuz.
Prof. Dr. Mehmet Öz
Türk Ocakları Genel Başkanı