Kosova Parlamentosu 17 Şubat 2008 tarihli olağanüstü toplantısında, Rusya ve Sırbistan’ın sert uyarıları ve Kosovalı Sırpların protesto gösterilerine aldırış etmeksizin Kosova’nın bağımsızlığını ilan etti. 1999 NATO operasyonundan bu yana BM denetiminde bulunan Kosova’nın bu kararı, Dünyayı adeta soğuk savaş dönemine benzer bir şekilde ikiye böldü. Her ne kadar, ABD ve AB bayrakları eşliğinde kutlanan bağımsızlık bildirgesinde Kosovalılara ve tüm dünyaya "Kosova, demokratik ve çok etnik unsurlu bir cumhuriyet olacak, Sırplar dahil tüm azınlıkların hakları garanti altında olacak” mesajı verilse de, Rusya ve Sırbistan gelişmeleri çok sert bir şekilde karşıladı ve Kosova’nın bağımsızlığını hiçbir zaman tanımayacaklarını ve bu karardan vazgeçilmesi çağrısında bulundu. Nitekim, Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da, Sırpların dev bir gösteri yaparak ABD, Türkiye, İngiltere ve Hırvatistan büyükelçiliklerine saldırmaları ve taşkınlıklarda bulunmaları gösteriyor ki, önümüzdeki dönemde Kosova ve Sırbistan’ı sancılı günler beklemektedir.
Avrupa’nın 49 uncu ve Dünyanın en yeni Müslüman Devleti olarak bağımsızlık ilanının ardından, Sırbistan ve müttefiki Rusya BM Güvenlik Konseyini acilen toplantıya çağırmış ancak iki defa toplanan Güvenlik konseyi uzlaşmaya varamadığı gibi ne bir ortak açıklama ve ne de bir karar tasarısı kabul edebilmiştir.
Diğer taraftan, Kosova’nın bağımsızlığı, AB’yi de ikiye bölmüş görünmektedir. Mesela, 21 Şubat itibariyle bağımsız Kosova’yı tanıyan 17 ülke arasında yer alan Almanya, İngiltere, Fransa, Belçika, Avusturya ve Finlandiya gibi ülkelere karşılık, İspanya, Yunanistan Kıbrıs Rum Yönetimi, Romanya, Moldova gibi ülkeler bağımsız Kosova’yı tanımayacaklarını ilan etmişlerdir.
Türkçe’nin üç resmi dilden birisi olduğu, Sultan 1’inci Murad’ın 1389 yılında Kosova Meydan Muharebesi’nde uğrunda canını feda ettiği Kosova ile Türkiye’nin tarihi, kültürel bağları bulunmaktadır. Bu nedenle Türkiye’nin bağımsızlığı ilk tanıyan ülkelerden olması anlamlı bir hareket olarak görülmektedir.
Peki Kosova’nın bağımsızlığı Türkiye’yi nasıl etkileyecektir?
Türkiye, Kosova’nın bağımsızlığını ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya ile birlikte ilk tanıyan ülkeler arasında yer almış, buna karşın Sırbistan bu ülkelerdeki büyükelçilerini Belgrad’a çağırmıştır. Türkiye’nin bu kararına karşılık,19.02.2008 itibariyle Türkiye’ye nota veren Sırbistan’ın geri çağrılan Büyükelçisi Vladimir Curgus, “Ankara-Belgrad ilişkisi bundan sonra eskisi gibi olmayacak" ifadesini kullanmış ve kırgınlığını açık bir şekilde ifade etmiştir.
Ayrıca, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Avrupa ülkelerini, KKTC ile Kosova’ya yaklaşımları konusunda çifte standart uygulamakla suçlayarak KKTC’yi gündeme getirmesine karşın, Türkiye’nin Kosova’yı ilk tanıyan ülkeler arasında yer almasının Türkiye-Rusya ilişkilerini olumsuz yönde etkileyebileceği endişesi hasıl olmuştur. Ancak, bağımsızlık ilanından kısa bir süre sonra ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın Moskova’da bulunduğu sıralarda, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, KKTC konusunda tutumlarının değişmediğini, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin aldığı kararlar çerçevesinde ve her iki ülkenin de rızasına uygun olarak çözümü desteklediklerini ifade etmiştir. Böylece Türkiye, KKTC yaklaşımı nedeniyle Rusya’ya teşekkür etme fırsatını bile bulamadan, bağımsız Kosova’yı ilk tanıyan ülkeler arasında yer almış olması nedeniyle bu ülke ile ilişkilerinin zor bir dönemece girebileceği endişesine kapılmış ancak Türkiye’nin girişimleri ve Rusya’nın olumlu yaklaşımları neticesinde bu tedirginlik kısa sürede bertaraf edilebilmiştir.
Kosova emsal teşkil eder mi?
Diğer taraftan, Kosova’nın Sırbistan’dan bağımsızlığını ilan etmesinin bölgede ve dünyada emsal teşkil edip etmeyeceği hususu da önemli tartışma konusu olarak Dünya gündeminde yerini almıştır.
1945 yılında Tito’nun kurduğu Yugoslavya Federasyonu, yine 1980 yılında Tito’nun ölümü ile çözülme sürecine girmiş ve günümüze kadar Bosna-Hersek, Makedonya, Slovenya, Hırvatistan, Karadağ ve son olarak Kosova bağımsızlığını kazanmıştır. 2 Mayıs 1990 da bağımsızlığını ilan eden Özerk Kosova Meclisinin Sırbistan Meclisi tarafından feshedilmesi ve bu tarihten itibaren giderek ağırlaşan Sırp baskısı 1999 yılında NATO’nun müdahalesine yol açmış, Kosova BM denetimi altına girmiş ve nihayet 17 Şubat 2008 tarihinde, Kosovalı Arnavutlar kendileriyle hiçbir ortak değeri olmayan farklı dindeki Sırplarla yollarını ayırmışlardır.
Bununla birlikte, bağımsızlık ilanının, Balkanlarda ve Dünyada öngörülemeyen sonuçlar doğuracak bir emsal teşkil edeceği, ayrılıkçılığın yasallaşacağı, ülkelerin bundan böyle etnik olarak ayrılıp parçalanmasının mümkün olacağı endişeleri ortaya çıkmıştır. Nitekim, İspanya etnik yapısı nedeniyle endişelenmekte ve bu nedenle Kosova’nın bağımsızlığına karşı tavır almaktadır. Ayrıca, Rusya Çeçenistan, Çin ise Doğu Türkistan bölgesinde yaşanan ayrılıkçı hareketleri kışkırtacağı düşüncesiyle bu bağımsızlık kararına şiddetle karşı durmaktadırlar. Öte yandan, Yunan Dışişleri Bakanı Bakoyanni, Kosova’nın KKTC için emsal teşkil etmeyeceği şeklinde ilgisiz bir açıklama yapma gereğini duymuştur. Bazı ülkelerin bu tür tereddütlerini gören ABD Dışişleri Bakanı Rice, Kosova’nın bağımsızlığı hiçbir ülkenin bağımsızlığına emsal oluşturmaz diyerek endişelerin yersiz olduğunu vurgulamış ve tansiyonu düşürmeye çalışmıştır.
Her ne kadar, Kosova’nın bağımsızlığı, emsal oluşturacağı düşüncesiyle, etnik ayrılıkçı hareketlere maruz kalan Devletler tarafından endişe ile karşılansa da bu tedirginliğin yersiz olduğunu düşünmekteyiz. Zira, her ülkenin koşulları birbirinden oldukça farklıdır. Mesela Kosova, Federasyon içerisinde sınırları belli bir özerk eyalet statüsünde iken federal devlet tarafından hakları tanınmış özerk cumhuriyete dönüştürülmüş, BM denetimine girmiş ve nihayet bağımsız bir devlet olarak dünya coğrafyasında yerini almıştır. Kosova’nın bu noktaya gelmesinde ABD, uluslararası toplum ve uluslarasası kurumların katkısı yabana atılamayacak derecededir. Bu nedenlerle, Kosova’nın bağımsızlığı belki diğer ülkelerdeki etnik ayrılıkçı hareketleri kışkırtabilecek, ancak özellikle ABD, Rusya ve Çin’in ve uluslararası kamuoyunun desteğini almamış bu tür hareketlerin bağımsızlık kazanmalarına emsal teşkil etmeyecektir.
Sonuç olarak, Kosova’nın bağımsızlığının, etnik ayrılıkçı hareketlere emsal teşkil ettiğini ve KKTC ile doğrudan bir ilişkisi bulunduğunu söylemek doğru olmayacaktır. Zira, KKTC 1983 yılında bağımsızlığını tüm dünyaya ilan etmiş ve halen Türkiye tarafından tanınan egemen bir Devlettir. Kosova ise KKTC’nin bulunduğu aşamaya henüz ulaşmış durumdadır ve bundan sonra her iki devlet de aynı kulvarda yoluna devam edecektir. Kosova’dan farklı olarak KKTC’nin ihtiyaç duyduğu şey, ABD, AB ve uluslararası kamuoyunun desteğini kazanmak ve dolayısıyla Dünya devletleri tarafından resmen tanınmak olacaktır. Zira, Türkiye’nin potansiyel gücünün farkına varması ve bu gücü gerek bölgesinde ve gerekse dünya sahnesinde harekete geçirebilmesi halinde, Kosova’nın gördüğü desteği KKTC için de sağlaması ve Batı’nın bu konuda uyguladığı çifte standarda son vermesi mümkün olabilecektir.