Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı makamını maalesef işgal etmekte olan Mustafa Akıncı’nın zihniyetini, amacını ve dış bağlantılarını ortaya koyan bu hezeyanı, milletimizin vicdanında nefretle karşılandı, büyük tepki topladı. Bu kişi, aynısını Barış Pınarı Harekâtı sırasında da yapmış; Türkiye düşmanlarının ağzıyla konuşmuştu.
Bu konuda, Türkiye’den yükselen tepkilerden ziyade Kıbrıs Türklerinin tavrı önem taşımaktadır. Açıktır ki Akıncı, Türk olmaktan haz duymuyor; millî kimliğin en önemli unsuru olan “mensubiyet şuuru”na sahip değil. Birçok örneği olan “milletim nev-i beşer” diyenlerden biri.
Kendimizden bir parça olarak görüp bağrımıza bastığımız, kem gözlülerden zarar görmemeleri için uğrunda savaştığımız, her konuda yardımda bulunmayı millî sorumluluğumuz saydığımız Kıbrıslı kardeşlerimiz, bir hainin bu makamda olmasını içlerine sindirecekler mi? Önlerinde, ne düşündüklerini gösterecek çok güzel bir fırsat var; iki ay kadar sonra cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacak.
Bu seçim, Kıbrıs Türkleri için tarihî bir sınavdır. Annan Planı Referandumu’nda rahmetli Rauf Denktaş’ı yalnız bırakarak tarihî bir yanlış yapmışlar; Denktaş’ı çok üzmüşlerdi. Bu seçim, Referandum’dan da daha önemli ve belirleyici olacaktır. Çünkü o dönemde, Türkiye’de de Annan Planı taraflısı çok insan vardı; hatta resmî cenahtan da destek buluyordu; o şartlarda Kıbrıs Türklerinin kafalarının karışık olmasının gerekçeleri vardı.
Ama bugün her şey ortada, hainden yana olmak gibi bir zilleti kabul edeceklerine ihtimal vermiyorum. Denktaş gibi bir kahramanın makamını kirletmekte olan bu kişi, hak ettiği cevabı sandıkta almalı; yankısı bütün dünyadan ve Rum kesiminden de duyulacak ağırlıkta bir tokat atılmalıdır. Böylece kendisiyle aynı zihniyet ve meşrepte olanlarla beraber tarihin çöplüğüne atılmış olurlar.
Kıbrıs konusu, sadece Türkiye’nin ve Türklerin meselesi değildir; Ada’nın bilinen stratejik önemi, son dönemde çevresinde bulunan doğalgaz yataklarıyla birlikte daha çok arttı; uluslararası güçlerin pay kapmak için yarıştığı bir alan hâline geldi. Artık karşımızda sadece Rumlar değil, onlarla politik ve ekonomik bir blok oluşturan Mısır, İsrail, Lübnan ile onları destekleyen ABD, AB, Rusya gibi küresel güçler var. Devasa mali imkâna sahip küresel petrol şirketleri de devrede bulunuyor. Böylesine geniş bir menfaat düzeni, Mustafa Akıncı gibi milliyetsiz bir kuklayı ellerinden kaçırmayı asla istemez. Bu nedenle seçim sürecinde her türlü imkânlarını devreye sokarak, büyük çapta paralar saçarak, insanları satın alarak Akıncı’yı yetinde tutmak isteyeceklerdir. Türkiye’deki milliyetsiz ve seviyesizler de “Bu, onların kendi işi; karışmayalım.” diye seferber olacaklardır. Gecikmeden etraflı millî bir plan yapılmalı, doğru bir seçim stratejisi hazırlanıp uygulamaya konulmalıdır. Mesele kesinlikle bir parti ve iktidar meselesi gibi ele alınmamalı, muhalefetle yakın ve samimi bir iş birliği yapılarak hareket edilmelidir.
Şunu unutmayalım: Rauf Denktaş’ın makamına uluslararası güçlerin ve Rumların maşası olacak çakalların oturtulmaması için çalışmak, bir kişinin yahut grubun değil; millet olarak hepimizin görevidir.