Türkiye 23 Haziran’da yenilenen İstanbul seçimleriyle birlikte, dört yıldır aralıksız sürüp gelen seçim ve referandum sürecinden çıkmış görünüyor. Olağanüstü bir gelişme olmadığı takdirde, halkımız dört yıl süresince sandık başına gitmeyecek. Her seçimin ekonomimize ve devlet bütçesine getirdiği büyük yükün yanısıra, toplum psikolojisini sarsan, ülkenin acil sorunlarının konuşulmasını erteleten olumsuz etkileri düşünüldüğünde, bu dört yıl bir fırsat olarak değerlendirilebilir. Son dört yılda sekiz defa sandık başına gidip ortalama yüzde seksen beş gibi rekor düzeyde katılım oranıyla oyunu kullanan bir toplum olarak hem yorulduk hem de birçok bakımdan hırpalandık. 31 Mart’tan sonra ekonomi ve dış politika başta olmak üzere, esas gündem konularına dönülmesi beklenirken YSK’nın 7 üyesinin İstanbul belediye başkanlığı seçimini iptal edip 23 Haziran’da yenilenmesine karar vermesi sadece bu kentin seçmeninde değil, ülkenin tamamında bir buçuk aya yakın yeniden gerilim yaşanmasına yol açtı. Ekonomide giderek derinleşen sorunlara karşı ciddi adımlar atılmasını bekleyen piyasalarda hüküm süren sıkıntılar daha da ağırlaştı; işsizlik %14'ü geçti.
YSK’nın demokrasi tarihimizde esefle anılacak, siyasetin yargıya müdahalesine örnek olarak gösterilecek bu kararının hukuka, kurulun kendi kararlarına aykırılığını tartışmanın artık bir anlamı kalmadı. YSK Başkanı Sadi Güven’in ve diğer üç üyenin muhalefet şerhlerinde her şey mükemmel anlatılıyor; kararın hukuken savunulacak bir tarafının olmadığı açıkça belirtiliyor. Nitekim iktidarın büyük propaganda gücüne rağmen, kamu vicdanını yenileme kararının haklılığına ikna edememesinin sonucu, Ekrem İmamoğlu kendisi ve partisi dahil, kimsenin tahmin edemeyeceği oranda büyük farkla seçimi kazandı. Sekiz yüz altı bin oy farkını sıradan bir seçim sonucu olarak değerlendirmek yanlış olur. Bu orandaki fark Türkiye siyasetinde doğal olarak kırılma etkisi yapacak ileriki yıllara da yansıyacak, yeni gelişmeleri tetikleyecektir.
23 Haziran seçim sonuçları herkesin ve özellikle siyasi liderlerin üzerinde dikkatle durmaları gereken bir tablo ortaya koymuş bulunuyor. Bu seçime kadar Türkiye’de tabanını konsolide eden, liderin çevresinde kenetlendiren, onları bir iç yahut dış tehlikenin varlığına, manevi değerlerinin tehdit altında olduğuna inandıran sert ve suçlayıcı üslubun, rakibini sürekli kendini savunmaya iten psikolojik baskının artık etkili olmadığı görüldü. İmamoğlu sakin ve soğukkanlı tarzıyla polemiğe girmeyerek sempati topladı. Toplum hırçınlık ve kavga değil sorunlara birlikte çözüm aranmasını, ortak akılda buluşulmasını bekliyor.
Bu seçimler yazılı ve görsel basınımızın büyük bölümünün hem mesleki olarak hem de ahlâken tükenmişliğini gözler önüne serdi. Okunmayan, satılmayan, normal şartlarda hemen kapanması gerekirken iktidara sırtını dayayarak, kamu kaynaklarından beslenerek ayakta kalabilen gazetelerin halk nezdinde itibarlarının bulunmadığı, büyük paralar alan köşe yazarlarının önemli bir propaganda ve dezenformasyon gücü olmadıkları, fanatik particiler dışında ciddiye alınmadıkları görüldü.
Siyasi iktidarla olabildiğince yakın ilişki içerisinde olmaya, liderin çevresinde görünmeye çalışan, kalemini tehdit, hakaret ve hatta şantaj silahı gibi kullananların ipliği pazara çıkmış durumda. Siyasi iktidar basın dünyasını kirleten bu asalaklardan kurtulduğu takdirde toplumla daha sağlıklı ve gerçekçi ilişkiler kurabilecektir. Bu seçimlerde caminin ve okulun siyaset dışında tutulmasının ne kadar önemli ve gerekli olduğu, diyanetin ve cami görevlilerinin itibarlarının korunmasının, İslâm'a gerçek anlamda hizmet etmelerinin buna bağlı olduğu bir kere daha görüldü.
Türkiye’de hukuk ve yargı alanında yaşanan sıkıntılar toplumsal bir sorun haline geldi; yargıya güveni ortadan kaldıran yanlış uygulamalar, haksız kararlar, itiraz kanallarının aksaması, kültür ve medeniyetimizin omurgasını oluşturan “adalet” kavramını temelinden sarsıyor. Siyasi tarihimizde şimdiye kadar CHP’ye oy vermemiş olan muhafazakâr ve milliyetçi kesimden bu defa beş puana yakın bir oy kaymasının yaşanmasında hukuk ve adalet sorunlarının vicdani bir tepkiye yol açmasının önemli payı oldu. Adalet Bakanı'nın açıkladığı yargı reformunun genişletilerek, yargının siyasetçinin gölgesinden kurtulmasını, bağımsız ve tarafsız hale gelmesini, devletin hukuka bağlılığının kâğıt üzerinde kalmayıp kurumsal işlerlik kazanmasını sağlayacak adımların bir an önce atılması gerekiyor. Adaletin ve hukukun tartışılmadığı, yargının güven verdiği bir Türkiye’nin saygınlığı, kredibilitesi süratle yükselir; yaşamakta olduğumuz siyasal ve ekonomik sorunlara çözüm bulmamız kolaylaşır.
İstanbul seçimini CHP parti kimliğiyle değil gösterdiği adayın kucaklayıcı ve güven verici üslubuyla, milletin değerlerine saygılı duruşuyla kazandı. Çeşitli sıkıntılardan bunalmış, bir “umut” arayışında olan toplum İmamoğlu’na siyasal bir kredi açmış oldu. O’nun bu kredinin karşılığını ne ölçüde verebileceğini, aldığı desteği kalıcı hale getirip getirmeyeceğini yapacağı icraat gösterecektir. Bu seçim sürecinde geride durma basiretini gösteren CHP’nin ideolojik damarları aynı sabrı gösterecek mi? Parti içi fraksiyonlar bu sonucu kendi zihniyetlerinin başarısı sayıp harekete geçerlerse, ideolojik bağnazlık ve kıskançlıklarla ipleri ellerine almaya çalışırlarsa İmamoğlu’nu kısa sürede siyasi enkaz haline getirebilirler. Yeni ve güven veren yüzlere ihtiyacı bulunan milletimize böylelikle kötülük yapmış olurlar.
23 Haziran’da hem iktidar hem de muhalefet açısından yepyeni bir sayfa açılmıştır. Toplum siyasetçilere, partilere ve liderlere çok anlamlı bir mesaj vermiştir. Bunu doğru okuyan, üçte biri otuz yaş altındaki seçmenin tercihlerini, başta giderek ağırlaşan bir yük haline gelen sığınmacılar konusu olmak üzere temel iç ve dış meselelerimizi, ekonomik ve sosyal sorunlarımızı objektif şekilde değerlendirip önerilerle milletimizin huzuruna gelen siyasetçiler ve partiler kazanacaktır. Altı boş hamasetin, öfke ve nefret saçan ötekileştirici dilin geçerliliği artık kalmadı. Siyasetçinin kendini hesaba çekip derlenip toparlanması gereken bu yeni dönemin Türk milletine yeniden şahlanış fırsatı olmasını dileriz.