Yılmaz Öztuna son yarım yüzyılda Türk tarihinin genç nesiller arasında okunup öğrenilmesinde, sevilmesinde birinci derecede etkili olan sayılı isimlerden biridir. Başka bir ifadeyle, birkaç nesil O’nun eserlerinden yararlandı, şuur kazandı.
Çok yönlü bir insandı. Tarihçiliğinin yanı sıra ilk gençlik yıllarından başlayarak Türk mûsikîsiyle yakından ilgilenmiş, bu konuda sürekli araştırmalar yapmış, “Türk Mûsikîsi Ansiklopedisi” gibi kaynak bir eseri kütüphanelerimize kazandırmıştır.
1950-1957 yılları arasında Paris Üniversitesi Siyasi İlimler Enstitüsü’nde, Sorbonne’da Fransız Medeniyeti Bölümü’nde, Alliance Francaise’deöğrenimini sürdürürken, aynı yıllarda Paris Konservatuarı’na devam etti.
Öztuna’nın tarihe vukûfiyetini, tarihçiliğini ilk keşfeden ve O’nu kamuoyumuza sunan Nihal Atsız’dır. Kolay insan beğenmeyen Atsız bey, Yılmaz Öztuna’yı çok sever ve O’nun bakış açısını, olayları değerlendiriş tarzını, düşünce yapısını beğenip taktir ederdi. Yılmaz Öztuna Fransa’dan döndükten sonra durumu her bakımdan uygun olmasına rağmen, üniversiteyi seçmedi. Bir yerlere bağlı olmak yerine, kendi tercih ve iradesine göre belirlediği program üzerinden çalışmayı, araştırmayı, yazmayı tercih etti.
Çok rahat okunan akıcı bir üslûbu vardı; Türkçe’yi en güzel kullanan yazarlardan biriydi. Akademik kariyer yapmamasına rağmen tarih ve musiki alanlarında kendini kabul ettiren, söylediklerine değer verilen gerçek bir âlimdi. İlmî ve fikrî çalışmalarının dışında, başka alanlarda da faal bir insandı. Ayasofya Hünkâr Mahfili’nin ibadete açılması, Topkapı Sarayı’nda Hırka-i Saadet Dairesi’nde Kur’an okunması, Atatürk Kültür Merkezi’nin Türk Musikisine açılması O’nun girişimleriyle olmuştur. Türk Musikisi Tarihi Kürsüsü’nün kurulmasını sağlamıştır. Bir ara politikayla da ilgilendi. 1969-1973 yıllarında Adalet Partisi Konya milletvekili oldu. Milli Eğitim Bakanlığı’nın yayınladığı Türk Ansiklopedisi’nin Genel Yayın Müdürlüğünü yaptı. Pek çok eseri yabancı dillere çevrildi.
Bir dönem TRT-2’de yaptığı tarih sohbetleri ilgiyle izleniyor ve çok yararlı oluyordu. Ama ekranlar sürekli eş-dost ilişkileriyle ve konularına vakıf olmayan sıradan insanlarla doldurulurken, Yılmaz Öztuna’dan daha fazla yararlanmak her ne hikmetse tercih edilmedi.
Öztuna’nın küçük ama seçkin bir sohbet grubu vardı. Ankara’da bir otelde haftanın belirli günlerinde O’nun misafiri olarak bir araya gelen dostlarıyla tarih ve kültür konularında geç saatlere kadar süren sohbetleri yıllar boyunca kesintisiz devam etti.
2000 yılında Türk Ocakları Kurultayı’nda Türk Kültürüne Hizmet Armağanı verdiğimiz Yılmaz Öztuna’nın vefatıyla Türk Ocakları camiası ve Türk Yurdu Dergisi çok değerli bir yazarını, seçkin bir fikir adamını kaybetmiş oldu. Bir çok toplantımıza konuşmacı olarak katılmış, Türk Yurdu Dergisi’nin belirli konularda hazırladığı özel sayılara verdiği yazılarla faaliyetlerimize büyük katkı yapmıştı. Vefatı fikir dünyamız açısından olduğu gibi, Türk milliyetçileri ve Türk Ocağı için de büyük bir kayıptır.
Yılmaz Öztuna’yı hürmetle, rahmetle, muhabbetle anıyoruz; eşine, çocuklarına ve milletimize başsağlığı diliyoruz. Mekânı Cennet olsun.