İpekyolu (İpekyolu Atlası) isimli kitap 2015 yılında Türk Kültürüne Hizmet Vakfı tarafından bastırılmıştır. Kitap gerçekten İpekyolu’nun geçtiği coğrafyadaki önemli yerlerin ve devletlerin atlası şeklinde hazırlanmıştır. Baskısı, kâğıdın kalitesi, cildiyle çok güzel, atlas ismine uygun bir kitap olmuş… Toplam 527 sayfa olan kitap, 34*24 cm ebadında büyük boy olarak tasarlanmış. Normal okuma boyundaki kitaplar ise 24*16 cm civarında. Yani bugünkü mekân anlayışımızın okuma ortamına uygun değil, okumak oldukça zahmetli oluyor. Ama bunu kitabı hazırlayanların hatası olarak değerlendirmek yerine, bugün yaşadığımız mekânların okuma ortamının uygunsuzluğuna yormak daha doğru olacak.
Türk Kültürüne Hizmet Vakfı Başkanı Şerafettin Yılmaz’ın Önsözünden sonra kitapta 25 yazarın yazdığı tam 26 makale var. Eski Çağ Türk tarihi uzmanı Prof. Dr. Ahmet Taşağıl’ın editörlüğünü yaptığı kitapta bu makaleler, alanında özgün akademisyenler tarafından yazılmış. İpekyolu’nun katladığı coğrafyadaki bölgelerin İpekyolu ile ilgili dil, yaşayış biçimi, mekân gibi kültürel özellikleri yanında, İpekyolu’nun tarih içinde değişimini gözler önüne sergileyen ve günümüz bakımında İpekyolu’nun yeniden önem kazanmasını değerlendiren makaleler var. Bunları inceleyince, baştan savma, gelişigüzel yazılmış sıradan makaleler olmadığını, her birinin bu kitap için özel olarak ve özenle yazıldığını anlıyorsunuz. Kaynakların topluca en sona konması da, makalelerin kesintisiz okunmasını sağlayan bir düzenleme olmuş.
* * *
İpek, asırların ürünüdür. Bir ziraatçı gözüyle baktığınız zaman, İpekyolu üzerinde Çin’den Edirne’ye kadar bir güzergâh üzerinde ipek böceği yetiştiriciliğinin ve ipek üretiminin yayıldığını görürsünüz. Fergana vadisinde, Buhara ve Semerkant’ta, Tebriz’de, Bakü ve Gence’de, Tarsus’ta ve Rumeli’nde ipek üretimi ile meşgul olan insanlar tanıdım. Kitaptaki ilk makalede Ahmet Taşağıl, ipeğin Çin’de tarih içindeki gelişmesini çok güzel anlattığı gibi, 1295’te İtalya’ya dönen Marco Polo ile ipek böceği yetiştiriciliğinin İtalya yarımadasının hemen her yerine yayıldığını ve bir sanat halinde geldiğini belirtmektedir.
İpekyolu, ipek kadar hatta ondan da önemli mallara yol olmuştur. Caner Karavit’in kitaptaki makalesinden öğrendiğimize göre dün İpekyolu’na Bloom “Kâğıt Yolu”, Zarcone “Yeşim taşı Yolu” denilmesini teklif ediyordu. Üniversiteliler Kültür Derneğinde biz gençlerin yetişmesine yönelik eğitim çalışmalarında rahmetli Kösoğlu’nun da İpekyolu’nu “Buhara’daki bir risaleyi iki üç ay gibi kısa bir zamanda Bağdat’a ulaştıran kervanların yolu, yeni bilgi ve fikirlerin nakledildiği yol” olarak tanımladığını hatırlıyorum. Bugünün bazı gelecek yorumcuları da, İpekyolu’na, “modern doğalgaz-petrol yolu” gibi isimler teklif etmektedirler. Sadece enerji nakil hatları değil, ucuz işgücüyle Çin’de üretilen malların batıya daha çabuk ve ucuz ulaşması için de Yeniden İpekyolu Projesi gündemdedir. Bilgisayarların, sanal belleklerin, cep telefonlarının taşınacağı bir yol olarak da İpekyolu, 12.asırlardaki bilgi-fikir yolu işlevini bir şekilde yapıyor olabilir; o zamanlar doğrudan fikir-bilgi taşınıyordu, şimdi bilgi saklama ve bilgiye erişim araçları. Bu gibi projelerle İpekyolu Asya’yı Sibirya’dan Hindistan’a, İstanbul’dan Pekin’e geçecek modern kara ve demir yollarıyla, adeta yeniden önem kazanmaya hazırlanmaktadır.
İpekyolu kitabında önemli makalelerden birisi Kazakistanlı Prof. Dr. Darhan Kıdırali tarafından kaleme alınmış. Darhan Kıdırali, doktorasını Türkiye’de tamamladıktan sonra bir süre Türk Konseyi Genel Sekreter Yardımcısı olarak İstanbul’da görev yapmıştır. Daha sonra Astana’daki Uluslararası Türk Akademisi Başkanlığına gelmiş olup halen bu görevdedir. Kıdırali bulunduğu görevler itibariyle İpekyolu üzerinde kimlerin hangi ulaşım ve bağlantı projeleri üzerinde durduğunu biliyor ve bu projelerin Türk Dünyası bakımından önemini idrak ediyor. Bu yüzden de makalesi son derecede önemli bilgiler veriyor. Türk İşbirliği imkânları İpekyolu projeleriyle artacak. AB’nin TRANCECA projesi ve Bakü-Tiflis-Kars demiryolu bu projelerden sadece iki tanesi.
Editör Prof. Dr. Ahmet Taşağıl’ın son söz olarak yazdığı makalesi de ilk makalesi kadar önemli; Türk Cumhuriyetlerinin işbirliği içinde İpekyolu projeleri etrafında birçok iş yapabilecekleri anlaşılıyor. Taşağıl İpekyolu’nun canlanması halinde insanoğluna sağlayacağı faydayı ekonomi, siyaset ve sosyal hayatta olmak üzere üç ana konuya tasnif etmiş: Ekonomik canlanma sayesinde refah seviyesinde artış; Uluslararası ilişkilerin gelişmesi sayesinde barış ve huzur; kültürel etkileşim.
Taşağıl, Türkiye’nin, Çin’de ucuz işgücü ile üretilen malların Avrupa’ya ulaşmasının bizim üretimimize zarar vereceği endişelerine karşılık, güzergâh üzerindeki Türk Cumhuriyetleriyle geliştireceği işbirlikleri ile rahat bir rekabete girebileceğini hesap etmesi gerektiğine isabetle işaret ediyor. Taşağıl’ın makalesinden Amerika’nın Yeni İpekyolu projesi ile ilgisinin 1999’da Amerikan Senatosunda kabul edilen bir stratejik eylem belgesiyle zirveye çıktığını öğreniyoruz. Kıdırali de ABD dışında, diğer devletlerin ve uluslararası örgütlerin Yeniden İpekyolu Projesi ile ilgili çalışmaları hakkında çok önemli bilgiler vermiş.
* * *
İpekyolu’nun yeniden canlanması halinde, ipek, yeşim taşı, kâğıt ve baharat gibi mallar yerine bilgisayar, yapay bellek, cep telefonu, oyuncak, araba yedek parçaları, araba gibi daha pek çok yeni ürünün taşınacağı bir güzergâh olacağı öngörülüyor. Enerji nakil hatlarını da buna eklersek İpekyolu’nun önümüzdeki yıllarda ne kadar önem kazanacağı daha açık anlaşılır. Bu kadar önemli bir konunun, tanıttığımız bu kitapta ele alınması şüphesiz büyük bir hizmet. Ancak Türk Dünyası bakımından da ele alınınca İpekyolu daha birçok disiplinin ve disiplinler arası çalışmanın konusu. Meselâ ekolojik dengesizlik ve çevre kirliliği gibi problemler, uluslararası güvenlik ve hukuk açısından da İpekyolu’nun irdelenmesi gerekir.
Çevre meselesi Amerika, AB ve Rusya menfaatleri bakımından önemli olmayabilir ama Türk Dünyası için son derece önemlidir. İnsanlık bu yeni dönemde faaliyetlerini düzenlerken “nasıl yaparsam daha çok kâr ederim” gibi tabii bir ekonomik perspektif kadar, “nasıl yaparsam çevreye zarar vermem?” gibi bir ekolojik perspektifle faaliyetlerini düzenlemelidir. Ekolojiyi koruma bilinci eğitim konusu olmalıdır.
Eskiden kervanları soyanlar vardı. Bugün teröristler var. Devletlerarası işbirlikleri kadar, anlaşmazlıklar da hukuk konusu problemler meydana getiriyor ve getirecek.
Şüphesiz 527 sayfalık bir kitabın hacmini daha da büyütecek ilaveler yapılamazdı. İnşallah bu kitabın devamı niteliğindeki bir kitapta, güvenlik, hukuk ve ekoloji perspektifinden de İpekyolu mercek altına alınır. Bu naçiz beklentimi de ifade ederek Türk Kültürüne Hizmet Vakfını ve esere katkıda bulunan araştırmacıları, bu güzel eseri düşünce hayatımıza kazandırdıkları için, değerli Başkan Şerafettin Yılmaz’ın şahsında tebrik ediyorum.