18 Mart 2012 Pazar günü Diyarbakır ve İstanbul’da Kürtçü örgüt yine kanunsuz gösteri yaptı. Polise taş ve sopalarla saldırdı, Diyarbakır’da polis arabası, televizyon arabası, telefon firmasının arabası ayırt etmeden gördüğü her arabayı tahrip etti. İstanbul’da Zeytinburnu’nda daha önce örgütün eylemlerinden zarar gören esnaf eylemcilere saldırdı, eylemcileri linç olmaktan yine polis kurtardı. Ankara’da ve başka bazı yerlerdeki eylemler ise daha küçük çaplıydı.
BDP’nin Nevruz’u erken kutlama girişimlerinin sonucu çıkan olayları kamuoyu bu şekilde okuyor. Kanal D ve benzeri bazı medya organı ise, olaylarla ilgili haberleri, polisin, masumane gösteri isteklerine izin vermediği şeklinde veriyor. Gerekçe olarak da İstanbul’da bazı Belediyelerin Nevruz kutlama törenlerini 21 Mart’tan daha önce yapmalarına bir şey denmemesini, aynı şeyi yapmak isteyen BDP’lilere ise izin verilmemesini gösteriyor.
BDP’nin ve arkasındaki işbirlikçi örgütün niyetini göremeyen veya haklı bulan medya elbette haberleri, Kanal D’nin verdiği gibi verir; Mehmet Ali Birandın dediğini der:”Belediyelere izin veriyorsunuz, aynı şeyi isteyen BDP’lilere izin vermiyorsunuz. Yoksa BDP’lileri insan saymıyor musunuz?”
BDP’yi ve örgütü haklı bulup bulmamak kendi bilecekleri iş, bizim sözümüz örgütün niyetini göremeyenlere:
18 Mart’la 19 Mart arasındaki fark nedir? Örgüt niye kutlamaları 18 Mart’ta yapmak istiyor? 18 Mart, Çanakkale zaferinin yıldönümüdür. Bu münasebetle 27 Haziran 2002 tarihinde TBMM tarafından çıkarılan yasa ile 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü, 19 Eylül de Gaziler Günü ilan edilmiştir. Nevruz’u illâ da 18 Mart’ta kutlamak isterseniz, alternatif bir kutlama arayışı içindesiniz demektir. 19 Mart için, 20 art için aynı şeyler söylenemez ama 18 Mart için bu ısrarın başka bir anlamı yoktur. BDP eş başkanı Selahattin Demirtaş, “bugüne kadar dayatılan faşist tarih yerine kendi tarihlerini yazmaktan” bahsediyor, Aysel Tuğluk “Burası Kürdistan, bilmiyorsanız bilin. Burada yapılması gereken neyse biz onu yaparız” diyor. BDP’nin talebini reddeden ve Nevruz kutlamalarının 21 Mart’tan önce yapılamayacağını söyleyen yönetim keşke “Nevruz 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Gününde kutlanamaz” diyerek BDP’ye cevap hakkı tanısaydı, niyetini açıkça söylemesine imkan verseydi.
18 Mart Çanakkale Zaferi, bu milletin Düvel-i Muazzama’ya karşı kazandığı zaferdir; bu toprakları vatan olarak muhafaza etmek isteyen maşeri vicdanın kazandığı zaferdir. Türkiye Harp Malulü Gaziler Şehit Dul ve Yetimler Derneği Kastamonu Temsilcisi Berat Satıoğlu’nun dediği gibi “tarihin en hüzünlü zaferidir”. Satoğlu’na kulak vermeliyiz: "Şanlı tarihimizde öyle dönüm noktaları vardır ki, sadece bizim için değil tüm insanlık için ibret verici derslerle doludur. Yokluklar içindeki bir milletin çağın en güçlü devlet ve silahlarına top yekûn direnişinin gerçek bir destanıdır. Bu destanın her satırında insanlık onuru vardır. Bu onur, düşmana sadece silahlı mücadelede değil, verdiği insanlık dersi örnekleriyle de baş eğdiren aziz Mehmetçiklerimize aittir". O Mehmetçiklerin arasında Ankaralı, Kastamonulu, Diyarbakırlı, Hakkârili vardı; Yörük vardı, Çerkez, Tatar, Zaza, Boşnak, Kırmanç, Kıpçak vardı. Orada şehit olan 250,000 Mehmetçiğin tamamı Türk’tü. Kutlamayı reddettiğin zafer, İslâm’ın bu topraklarda bekasını temin eden zaferdi. Sen kimden yanasın?
Nevruz günlerce kutlanabilir. Nitekim Özbekistan’da, Kazakistan’da Nevruz kutlamaları 21 Mart’tan itibaren belki de bir ay sürer. Buna kimsenin itirazı yok. Ama sen 18 Mart Çanakkale Zaferini ve Şehitleri Anma Gününü sabote etmek için illâ da 18 Martta Nevruz kutlayacağım dersen devlet de buna izin vermez. Sen 18 Mart’ı engelleyemezsin, senin patronlarının baba dedeleri 1915’de engelleyemedi, sen nasıl engelleyeceksin? Hele Nevruz’la hiç vuramazsın.
BDP’nin bu “Nevruz’u Çanakkale’ye alternatif yapma” girişimini destekleyen, örgüt elemanları dışında, bir tek Kürt vatandaşımız yoktur. Keşke bu yazdıklarıma BDP’liler çıkıp “hayır yanlış değerlendiriyorsunuz. 18 Mart bizim de Anma Günümüzdür, Çanakkale’de müstevlilere geçit vermeyen ruh ortak ruhumuzdu. İslâm’ın bu topraklarda savletini devam ettirmek için bizim de dedelerimiz babalarımız Çanakkale’de şehit oldu” deseler…