Türkiye’de gündemin tepesindeki madde, etnik fitnenin siyasi projeleri, bunları gerçekleştirmek için başvurdukları propaganda ve şiddettir. Herkes, bilhassa iktidar ve muhalefet partileri, öncelikli olarak bunu konuşmalıdır. Türkiye’nin ortak akla ihtiyacı, bugün her zamankinden daha fazladır.
YAŞ toplantılarında, hakkında yargı soruşturması veya kovuşturması bulunan subayların terfilerinde çıkan meseleler, bir rejim bunalımına yol açacak kadar önemlidir. Ama bu bile etnik fitneden daha önemli değildir.
Hal böyleyken bakıyorsunuz referandum tartışmaları zihnimizi de, gönlümüzü de, mesaimizi de, sohbetimizi de kaplıyor. Sohbet YAŞ’tan veya terörden giderken eninde sonunda dönüp dolaşıp referanduma geliyor. Hele bir de “terör bitsin istiyorsanız evet verin, hayır verin” denmiyor mu? Elbette bunlar birbirinden bağımsız konular değildir. Ama referandumun sonucu, bu sonuç ne olursa olsun, Türkiye’nin öteki hiçbir problemini hal yoluna koymayacaktır.
Referandum keşke, siyasi bir kamplaşma vesilesi olmasaydı. Ne kadar da hevesliyiz kamplara ayrılmaya. Oysa değişiklik paketi iyi okunmalı. Neler getiriyor, neler götürüyor; iyice irdelenmeli. O zaman belki de partisinin kararına rağmen “hayır” verecek AKP’liler, ya da “evet” verecek MHP veya CHP’liler çıkabilir. Oysa çoğumuz okumuyoruz. Okuyanlarımız da yanlış okuyor; referanduma sunulacak metni değil de, TBMM’ye sunulmuş olan taslağı okuyor. Nerden mi biliyorum? Ben de aynı hatayı yapıyordum, bir arkadaşım düzeltti.
Meselâ Parti kapatma sürecine TBMM unsurunu ekleyen öneri Meclisten gerekli oyu olamadığı için paketten düştü; referandumda oylayacağımız değişiklikler arasında yok.
Tabii partilerinin kararına aykırı oy kullanacağını açıklayanların disiplin kuruluna sevk edilmesi de ayrı bir bağnazlık örneği, demokratik olgunluğa erişmiş bir toplumda bu tip aykırı davranışlar hoş görülmelidir. Onun için ülkücü beyler, hanımlar bu olgunluğa siz sahip olun, 13 Eylül 2010 sabahı birbirinizin yüzüne bakabilecek durumda kalın.
Tabii siyasi partilerimiz de bu siyasi olgunlukla hareket etmelidirler. Kendi partilisini infaz eden bir zihniyete değil, rakip partilerle diyalog kapısını kapatmayan bir zihniyete ihtiyacımız var. Referandum tartışmaları iktidar ve muhalefetin başka görevlerini unutturmamalıdır. Meselâ Hakkâri/Şemdinli/ Beyyurdu’ndaki üsse baskın yapan PKK’lılardan 11 tanesi öldürülmüştü. Bunu protesto etmek üzere örgütün Van’da yaptığı gösteriye katılan Belediye Başkanı hakkında İç İşleri Bakanlığı yapması gerekeni yapmamıştır. Aynı gösteriye katılan milletvekili hakkında Van’daki Cumhuriyet savcıları soruşturma açmamıştır, dokunulmazlığının kaldırılması için TBMM’ye gerekli yargı mercilerinden fezleke gelmemiştir.
Buna Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’in Tunceli’de Munzur festivalinde yaptığı konuşmayı ve Yüksekova mahallelerinde özerklik provaları yapan yeni yetmeleri ekleyin. Baydemir hakkında soruşturma başlatmak yetmez. O soruşturmanın, idari soruşturma olması ve soruşturmanın selameti bakımından, İç İşleri bakanlığının şahsı derhal görevden alması gerekir.
Bu konularda soru önergesi vermelerini, basına açıklama yapmalarını tanıdığımız bir iki muhalefet milletvekiline hatırlattığımız zaman “Türkiye’nin gündemindeki en önemli meselenin AKP iktidarının bir an önce gitmesi, bunun yolunun da referandumda hayır çıkması olduğunu, ondan sonra bu işlerin kendiliğinden çözüleceğini” söylemişlerdir. Oysa tersine gündemdeki en önemli mesele etnik fitne ve terördür, muhalefetin hükümete sorması gereken en önemli konu da bu meseledeki ihmal ve zaaflardır. Referandumdan çıkan sonuç ne olursa olsun, 13 Eylül sabahı bu problemlerden arınmış bir Türkiye’ye uyanmayacağımız aşikârdır.
Türkiye, siyasi kamplaşmalara değil, problemlerin doğru sıralanmasına, bu problemlerin çözümü için ortak aklı harekete geçirmeye, bunun için de demokratik olgunluğa muhtaçtır. Referandumdan önce hemen yarın sabah uyanabileceğimiz güzellik budur. Referandumda herkes inandığı oyu versin. Ama evetçiler hayırcılara, hayırcılar evetçilere hain demesin. Bu bir ipnotize olma, büyülenme halidir. Silkinip kurtulalım bu büyüden. Uykularımızı kaçıracak olan problem etnik terörün özerklik projesidir. Bunun amacı, Kürtlere özerklik filân değildir; etnik fitnenin bilerek bilmeyerek hedeflediği sonuç, Anadolu’dan Türk’le birlikte İslâm’ın da gitmesidir. Bu tehlikeyi görmenizi engellemesin referandum. Takdim tehir hatası dediğim budur.