Moğolistan… Hun, Göktürk ve Uygur Türklerinin at oynattığı, Bozkır İmparatorluklarının vatan tuttuğu eşsiz diyar. Oğuz Destanı’na sahne olan, ilk düzenli Türk Ordusu’nun kurularak onluk, yüzlük, binlik ordu sistemlerinin insanlığa armağan edildiği, ilk Türk Anayasası’nın taşlara kazındığı, bugün dünya ekonomisini ele geçirmeye çalışan Çin’e setler çektirten atalarımızın yaşadığı, Cengiz Han’ın dünyaya nam saldığı ve bizler için ayrı bir yeri olan Ötüken coğrafyası ile Orhun Irmağı’nın yer aldığı güzel ülke, güzel vatan…
Ben o güzel ülkeyi 2014 yılının Ağustos ayı sonları ile Eylül başlarında gezip görme bahtiyarlığına ermiş ve orada çok güzel üç insanla karşılaşmıştım. Biri, Türkiye’nin Moğolistan Büyükelçisi Sayın Murat Karagöz, diğer ikisi de TİKA Temsilcisi Doç. Dr. Ekrem Kalan’la –önceden de tanıdığım dostum, arkadaşım- Turan Can.
Onların gayretleri ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin desteği ile alışılagelmiş yol ağları olmadığı için “Her Moğol’un bir yolu vardır” sözünün bir özdeyiş olarak söylenegeldiği ülkede Bilge Kağan ve Kültigin anıtlarına “Moğolistan’ın en güzel yolu” olarak kabul edilen 46 kilometrelik Bilge Kağan Karayolu ile 11 kilometrelik Tonyukuk Karayolu yapılmış, ecdadımıza ait pek çok tarihi vesika gün yüzüne çıkarılmıştı. Ötüken Uygurları’nın Başkenti olan Karabalgasun yolunun da en kısa zamanda Moğolistan’daki temsilcilerimizin gayreti ve devletimizin desteği ile yapılacağına inanıyorum.
Türkiyemizin iki katı yüzölçüme sahip olan Moğolistan’ın her karış toprağından tarih fışkırdığını yakinen gördük. Orada, bizdeki gibi kaçak kazılar yapılmadığı için her şey yerli yerinde duruyor ve gün yüzüne çıkarılmayı bekliyor.
Biz gittiğimizde Moğolistan’daki görevinde henüz onuncu ayını yeni doldurmuş olan Sayın Büyükelçimiz bu zaman zarfında bile Türkiyemizin tanıtımı ile oradaki Türk izlerinin ortaya çıkarılması konusunda büyük mesafe almıştı. Şimdi, 2,5 yılını doldurduğu günlerde, “Moğolistan’da Türk Ayak İzleri” isimli belgesel nitelikte bir prestij kitabın hazırlanıp yayınlanmasına vesile oldu:
“Bu yıl üçüncüsü düzenlenen Ulanbator Türk Kültür Günleri kapsamında, “Moğolistan’da Türk Ayak İzleri” isimli Türkçe ve İngilizce dillerinde bir prestij kitap kamuoyuna tanıtılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Ulanbator Büyükelçiliği’nin sponsorluğunda Moğolistan Devlet Üniversitesi Asya Araştırmaları Bölümü, Türkoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ts. Battulga ve aynı bölümün Türkiye uzmanlarınca hazırlanan 244 sayfalık çalışmada, geçmişte Moğolistan’da kurulan Türk devletlerinden kalma yazıtlar, damgalar ve külliyeler/kompleks yapılar hakkında bilgi verilmekte; bu eserlere ve bulundukları coğrafyaya ilişkin fotoğraflar yer almaktadır.
Eserin Altay Dağları’nda bulunan eski müzik aleti ve Moğolistan’da bulunan Hulsana Am Yazıtı gibi dünya kamuoyuyla ilk kez buluşan bölümleri özellikle ilgi çekmektedir…”
Türkiye Cumhuriyeti Ulanbator Büyükelçisi Murat Karagöz 29 Nisan Cuma günü Büyükelçilikte düzenlediği basın toplantısında Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu ve eseri yayına hazırlayan kadroya, Moğolistan’ın tanınmış tarihçi ve arkeologlarının da yer aldığı bir ortamda teşekkür ederek plaket verdi.
Biz de Moğolistan seyahatimiz sırasında Sayın Büyükelçimizi ziyaret etmiş ve 1- 1,5 sat kadar görüşmüş, yaptıklarını ve yapacaklarını dinleyip görüş ve düşüncelerimizi arz etmiştik. Gezip gördüğümüz ülkelerde çektiğimiz en büyük sıkıntı Türkçe bir broşür ya da kitabın olmaması idi. Şimdi Moğolistan’da bu eksikliğin büyük ölçüde giderildiğini gördüm ve artık , -çok yorucu bir yolculuk olmasına rağmen- en çok zevk aldığım seyahat olan Moğolistan’a tekrar gidebilmenin hayallerini kurmaya başladım.
2014 yılında yaptığımız o gezi ile ilgili olarak hazırladığım 5 bölümlük yazı dizisi Türk Yurdu Dergisi’nde yayınlanınca büyük ilgi görmüş ve Sayın Büyükelçi Murat Karagöz’le görüşmemiz hakkında şunları yazmıştım:
“… Karşımızda tatlı dilli, güler yüzlü bir diplomat vardı ve göreve başlayalı on ay olmasına rağmen Türk tarih ve kültürü ile ilgili eserlerin bulunduğu mekânlara defalarca gidip gelmiş, Türk kıyafetlerinden oluşan bir defile, Türk yemeklerinin tanıtıldığı bir organizasyon düzenlemiş ve mesela Moğolistan’a bizim Moğol Müzik Grubu’nu getirmiş. İş adamlarımız için iş imkânlarını araştırıp rapor etmiş ve onların gelip yatırım yapmalarını bekliyor.
Moğolistan Devleti’nin, başkentin en güzel caddelerinden birine Ankara Caddesi adını vermesi ve bu cadde üzerine Atatürk İlkokulu adıyla bir okul yaptırıp hizmete açmasından bizi sevdiklerini zaten biliyorduk. Büyükelçimiz de bunu teyit ettiler:
“- Normalde yeni atanan Büyükelçiler ilgili Devlet Başkanı tarafından 10 – 15 gün içinde kabul edilir ve niyet mektupları öyle sunulur. Ama ben daha geldiğimin ertesi günü davet edildim!”
Moğolistan hükümeti, devleti bize böylesine sıcak, yakın, orada gayretli bir Büyükelçimiz, hepsinden önemlisi ecdadımızın hatıraları, bengü taşları, daha doğrusu yüzyıllar önce taşa yazılan ve hala ayakta duran anayasaları, gelip gidene yol gösterecek TİKA temsilcileri var ama gelen giden yok!
Şimdi not alabildiğim kadarıyla Sayın Büyükelçimiz’in söylediklerini aktarayım:
“- Burada Türk Tarih, Türk Dil gibi kurum elemanlarıyla akademisyenlerin, iş adamlarımızın cirit atması lazım ama kimse gelmiyor. Ben on ay içerisinde üç ilim adamızın geldiğine şahit olmadım. Gidiş geliş 11 – 12 saatimi almasına rağmen ben on ay içerisinde tam beş defa Karakurum’a gittim. Türk Tarihi’nin burada ayağa kaldırılması lazım. Pek çok şey de yapılıyor ama ne yapsak yetersiz.
“Moğolistan 2013 yılında yüzde 11 büyüdü. Burada kömür, altın, bakır neredeyse hep yüzeyden çıkıyor. Dolayısıyla çıkarıp işlemesi kolay ama bunları Ruslarla Çinliler işletiyor. Belediyelerimizin, iş adamlarımızın, devletimizin bu coğrafya ile daha çok ilgilenmeleri gerekiyor. Burada ayrıca, öğrenimlerini Türkiye’de tamamlamış 3000’e yakın yetişmiş insan var. Takip ediyorum; bu öğrenciler facebook ve twitterde Türkçe yazışıyor ve Türk futbol takımlarının maçlarını takip ediyorlar.
“İşte, siz geldiğiniz günlerde burada Çin Devlet Başkanı vardı. O gitti Rus Devlet Başkanı geldi. Çin’le 30, Rusya ile 15 anlaşma imzalandı. Ne yazık ki burada bir TRT muhabiri ve Anadolu Ajansı’nın temsilcisi olmadığı için bunlar Türkiye’de iki satır bir haber olarak bile geçmedi.
“Dışişleri Bakanları kendi ülkelerinde düzenlenen bir dış temsilciliğin programlarına ya da özel günlerine katılıp on dakika kalır ve giderler ama Moğolistan Dışişleri Bakanı düzenlediğimiz Türk Günü’ne katıldı ve tam iki saat ayrılmadı.
“Burada daha önce büyük bir cami inşaatına başlanmış ama hukuki altyapısı oluşturulmadığı için öylece yarım kalmış. Şimdi yeni bir arazi talebinde bulunduk ve İnşaallah her şeyi usulüne uygun olarak yapıp tamamlayacağız.
“Burada yalnızca Göktürklere ait 200 kalıntı olduğu biliniyor ama bir envanteri çıkarılmamış, bunun için uğraşıyoruz. İmparator Kubilay’ın mezarı Alman, İngiliz ve Japonlar tarafından kazılıyor ama biz yokuz. Üniversitelerimiz ne yapıyorlar, bilmiyorum.
“Moğolistan baştan aşağıya bir hayvancılık ülkesi olmasına, 3 milyon nüfusa karşılık 50 milyonun üzerinde hayvan varlığı olmasına rağmen süt ve süt ürünlerinin yüzde 74’ünü Çin’den ithal ediyor. TOBB, Sanayi ve Ticaret Odalarımız ne yaparlar, onu da bilmiyorum. Kıgızistan’a, Özbekistan’a gittiklerini biliyorum da buraya niye gelmiyorlar? Bu ülkenin denize açılan kapısı yok diye ihracat için korkmasınlar. Bir yanda koca bir Çin, öbür yanda koca bir Rusya; bunlar kendi başlarına birer deniz ve hatta okyanus. Pazar hazır yani. Yeter ki yatırım yapılsın…”
İş adamlarımız, onların birlikleri, kurumları ve devlet yetkilileri İnşaallah bu sese kulak verirler ve bu imkânı değerlendirirler. Yalnız, Sayın Büyükelçimizin açıklamalarından yola çıkarak birkaç hususun daha altını çizmek gerekiyor. Orada Büyükelçilik ve TİKA olarak gayretli bir ekibimiz var ama internetten başka haberleşme imkânları yok. Kırgızistan ve Özbekistan gezimizde oralardaki kardeşlerimiz Türk dizilerini seyredebildikleri için bize Türk dizi kahramanlarını soruyorlardı. Moğolistan ise Tüksat’ın kapsama alanı dışındaymış. 3 milyon nüfuslu bir ülkenin en az 3 bini Türkiye’de öğrenim yapmışsa, geçmişimiz o topraklarda yatıyorsa, Moğol halkı bize “Amcaoğulları” diye hitap ediyorsa ve Moğol Devleti her türlü işbirliğine hazırsa biz niye ihmal ediyoruz? Moğolistan’da 46 kilometrelik Bilge Kağan, 11 kilometrelik Tonyukuk karayollarını yaparak bizleri gururlandıran devletimiz 10 – 11 kilometrelik Karabalgasun yolunu da yapar ve oralarda kazı çalışmalarını başlatır, iletişim ve yayın ağını genişletir, iş adamlarımız da bu imkânlardan faydalanarak orada büyük yatırımlar yaparlar. Buna yürekten inanıyorum.
Şimdi yeniden “Moğolistan’da Türk Ayak İzleri” kitabına dönerek Sayın Büyükelçi Murat Karagöz’ün Önsöz’ünden cümleler aktarmak istiyorum:
“Türkler ve Moğollar iki akraba millettir. Geniş Avrasya coğrafyası bu iki halkın birlikte yaşamasına tanıklık etmiştir.” Diyerek satırlarına başlayan Karagöz daha sonra şu ifadelere yer veriyor:
“…Yüzyıllar boyunca birçok Türk Devleti bu topraklarda kurulmuştur. Türk Tarihi’ne ilişkin en eski yazılı kaynakları oluşturan Orhun Yazıtları Türkler için kutsaldır. Bu itibarla her Türk vatandaşı yaşamında en az bir defa Orhun Vadisi’ndeki Bilge Kağan ve Kültigin abideleri ile Ulanbaatar, Nalayh yakınlarındaki Bilge Tonyukuk abidelerini de kapsayan Ötüken coğrafyasını ziyaret etmeyi iştiyakla arzular.
Her ne kadar bu anıtlar Göktürk devleti (M.S. 6 – 8. Yüzyıllar) döneminin en gözde tarihi anıtları ise de henüz kazılmayı, restore edilmeyi ve titizlikle muhafaza edilmeyi bekleyen yüzlerce başka arkeolojik ve tarihi eserimiz mevcuttur…”
Ulanbaatar’daki Türk Büyükelçiliği’nin 20. Yılı dolayısıyla hazırlanan bu kitap için değerli Büyükelçimiz Sayın Murat Karagöz’ü tebrik ediyor, kitabın hazırlanıp yayınlanmasında büyük gayret gösteren başta Moğolistan Devlet Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ts. Battulga olmak üzere O’nun Türkiye uzmanı akademisyenlerden oluşan ekibine teşekkür ediyorum.