TÜRK OCAKLARI

GENEL MERKEZİ

Bütçe Üzerine
Rasih DEMİRCİ

Bütçenin bilinen en yaygın tanımında bütçe; bir devletin gelir ve harcamalarının tahminlerini gösteren, gelirlerin toplanmasına ve harcamaların yapılmasına izin veren bir kanun olarak tarif edilebilir. Bütçe ile devlet gelecek bir yıl içerisinde izleyeceği politikalar hakkında parlamentoya bilgi verir ve meclisin onayını alır. Bu çerçevede bütçe ile hükümet ekonomik hayattaki belirsizliği bir ölçüde gidermeye çalışmaktadır. Bütçe bir bakıma devletin ekonomiye ne derece müdahale edeceğini gösteren bir belge de olmaktadır. Bütçe büyüklükleri ne kadar büyükse o ülkenin ekonomik hayatında devletin ağırlığı o derece hissedilmektedir.

Devlet bütçesi, devlet ve öteki kuruluş veya toplulukların belirli bir dönem içindeki gelir ve giderlerinin oranlama niceliklerini önceden belirleyen, onaylayan ve bu işlemlerin yapılmasına izin veren kanun veya karar, bu kanun veya karar yasama organının yürütme organına verdiği bir yetki şeklindedir; bir kimsenin, bir ailenin, bir kuruluşun veya devletin gelecekteki belirli bir süre için tasarladığı gelir ve giderlerinin tümüdür; Toplum hayatının gereği olarak beliren ortak ihtiyaçları karşılama zorunluluğu, üretim ve tüketimin arasında kaynakların optimal dağılımını zorunlu hale getirmiştir. Toplum hayatının sürekliliği için, bunun bir dizi kararlar alınarak bir düzen içerisinde işletilmesi gerekmektedir. Çağdaş hayat şartlarında bu düzeni kuran ve işlerliğini sağlayan devlettir. Bireylerin ortak ihtiyaçlarının makro anlamda ifadesi olan “kamusal ihtiyaçlar,“kamusal hizmetleri gerektirir. Devletin bu hizmetler nedeniyle yaptığı gelir ve giderler arasında uyumlu ve dengeli bir bağıntı kurduğu araç ise devlet bütçesidir. Devlet, ekonomik gelişmeyi gerçekleştirmek ve ekonomik dalgalanmalarla mücadele edebilmek için gelir ve giderlerin akışını düzenlemek zorundadır. Genel olarak bütçe politikaları; bütçedeki gelir ve giderlerin hacminin değiştirilmesiyle kısa ve uzun vadeli ekonomik istikrarı sağlamak, iktisadi büyümeyi sürdürmek vb. ekonomik hedeflere ulaşmanın yanı sıra, birey ve firma bazında fiyat istikrarı, gelir dağılımı, tüketim, tasarruf ve üretim sahasında kaynakların etkin kullanımında kendini gösterir.

2008 yılında dünyadaki finans piyasalarında yaşanan sorunların artmasıyla reel ekonomiye etkilerinin çoğalması ve bankaların kredi imkanlarını kısması nedeniyle, hem dünyada hem ülkemizde yatırım ve tüketim faaliyetlerini olumsuz yönde etkilediğini hep birlikte gördük ve dünya ekonomisi 2008 yılında her şeye rağmen %3.7 yinede büyüdü. Türkiye'de ise büyüme hızı 3.5 civarında oldu. Başta ABD ekonomisindeki yavaşlama Avrupa ve diğer gelişmiş ülkelerin büyümesini de aşağı doğru çekmeye başladığından Fransa, Almanya, İtalya gibi ülkeler durgunluğa girmiş Kore, Tayvan, Singapur büyümeye başlamış, Japonya ise küçülmüştü. Gelişmiş ülkelerde de büyüme 2008 yılında 0,6'ya düştü. 2009 yılı ise küresel krizin etkilerinin uluslararası anlamda kamu otoriteleri, merkez bankası ve ulusal merkez bankalarının geniş çaplı müdahaleleri ile bir miktar yavaşladığı görülse de güven kaybı ekonomik faaliyetleri olumsuz etkilemeyi sürdürdü. 2009 yılında dünya ekonomisinin %1.1, gelişmiş ekonomilerinin ise %3.4 daralması beklenmektedir. Büyüme hızı 2009 Türkiye'de (eksi)-6.5 olarak görülmektedir.

Küresel kriz ülkemizde hiç şüphe yok ki kamu maliyesi performansını önemli ölçüde olumsuz etkilemiştir. Kriz ülke ekonomisinde bir yandan ihracatı, sanayi üretimini çökertti ve işsizliğin zıplamasına da neden oldu. Krizin etkilerini azaltmak amacıyla alınan harcama artırıcı önlemler ile iktisadi faaliyetteki yavaşlamaya ve reel sektörü desteklemeye yönelik yapılan indirimlere bağlı olarak vergi gelirlerinde yaşanan düşüş neticesinde merkezi yönetim bütçe açığı hızlı bir artış gösterdi.

2009 yılı bütçesinde Hükümet 202 milyar liralık bir gelir tahmininde bulunmuştu. Maliye Bakanının ifadesine göre; kesinleşen 2009 yılı geliri 172.4 milyar liradır,böylece yüzde 85.3'lük bir gerçekleşmeye ulaşılmış oldu. 2010 yılı bütçesinde vergi gelir hedefi 193 milyar 324 milyon lira. Bu 2009 gerçekleşmesinden (172.4 milyar) yüzde 11.21 daha yüksek bir gelir tahminidir. Buna karşılık bu değer 2009 hedefinden yüzde 4.73 daha azdır. Rakamları tekrar gözden geçirecek olursak; 2010 yılında bütçe giderlerinin 286,9, bütçe gelirlerinin ise 236,8 milyar TL olacağı öngörüldü. Bu da, bütçe gelirlerinde geçen yıla oranla yüzde 16 oranında artışa rağmen bütçenin henüz baştan 50,1 milyar dolar açık vereceğinin öngörüldüğü anlamına geliyor. Bütçede ayrıca 58.8 milyar faiz ödemesi ve 6.6 milyar lira faiz dışı fazla öngörüldü. Bütçede personel giderleri 60.3 milyar lira olarak yer alırken, bu yıl devletin kasasına yukarıda ifade ettiğimiz gibi, vergilerden 193.3 milyar lira girmesi hedefleniyor.2009’da kaydedilen rekor bütçe açığının ardından içine girilen borç sarmalı, etkilerini 2010 bütçesinde de gösteriyor. Buna göre geçen yıl yüzde 3,5’lar düzeyinde olan faiz dışı fazla rakamı, 2010 bütçesinde yüzde 6,6 düzeyine çıkmış durumda. Buna karşılık, geçen yıl yüzde 20 olan faiz dışı harcama artışı rakamı, bu yıl yalnızca yüzde 9 artıyor. Bu da kamu harcamalarının mal ve hizmetlere yönelik değil, borç faizi ödemeye yönlendirileceğini gösteriyor. Sıkı maliye politikası anlamına gelen bu yön değiştirmenin, ekonomide yaratacağı daralma etkisiyle bütçe gelirlerini daha da azaltacağını ve bu yüzden en iyimser senaryoda bile bütçe açığının 65 milyar TL olacağını vurgulanıyor.

Hükümetin yüzde 3,5’luk ekonomik büyüme hızına rağmen gelirlerinde yüzde 11.21’lık bir artış öngörmesi, 2010 yılının zam yılı olacağını gözler önüne seriyor. Bütçenin gelir kaleminde yer alan dolaylı vergilerde öngörülen yüzde 18.5’lik artışsa, zamların halkın üzerine dolaylı vergi biçiminde yağacağını teyit ediyor. Diğer bir deyişle, şimdiden başlayan elektrik, doğalgaz, telefon, tütün ve alkol mamulleri zamları 2010’da şiddetlenerek sürecek.

Sonuç olarak 2010 mali yılı bütçesi, gelirler çok hızlı oranda artarken, faiz dışı giderlerin oldukça makul oranlarda tutulduğu bir yapı taşımaktadır. Vergi gelirlerindeki hedeflerin, hem ekonomik yapıdaki gelişmeler hem de vergi esnekliğinde kendisini gösterdiği gibi çok iddialı öngörülmesi nedenleriyle reel olarak beklentilerin altında kalma riski bulunmaktadır. Yine faiz dışı harcamaların hedeflenen düzeyde tutulmasının çok riskli görüldüğü bir ortamda, bütçenin 2010 yılında oldukça kaygan bir zeminde yol alacağını düşünmekteyiz.