-Kutlu Fetih Hakkı İçin…
Bir rüyada uyanıyor düşlerim
Kanayan yönümü seviyor İstanbul
Bedenimde kanatlanıyor ruhum
Ölmüyorum ne çare
Ne çare bulmuyorum uçmağı
İstanbul beliriyor
Neden sonra gözümde
Şehri kucaklıyorum
Bir avuç dua misali merhametle…
Surlar ülkemin Garb’ını kucaklıyor,
Kur yapıyor Yedi Kardeş Burçları’na Şark’ın.
İstanbul’u sevmek farksız
Leyla’nın Kays’a yangınından
Ferhat’ın delmesinden Bîsütun’u
Hasretinden Aslı’nın Kerem’e
Züleyha’nın Yusuf’a bakan gözlerinden…
İstanbul’u sulara bırakıyorum
Martılar rüzgâra savuruyor umutlarımı
Şairlerin Marmara kokan şiirleri
Düşüyor birer birer Boğaz’dan
Mısralar buz gibi, tutunuyor dalgalara…
Köprü ardında gecekondular
Hayatları İstanbul’dan habersiz
Onların da var sol yanlarında
Çırpınan birer kuşları
Bakışları kaçamak
Dünyaları İstanbul,
İstanbul dünyaları,
Sevdaları hayatın gerçek yanı…
Gemilerin oynaşmalarına özeniyorum
Hayal meyal gözlerin düşüyor aklıma
Kız Kulesi Üsküdar’da benimle ağlıyor
El sallıyor Haydarpaşa’ya…
Selamını alıyor Sarayburnu âşıkların,
Bize ağlıyor gözü yaşlı lodos…
Deniz fenerleri gözlerini kıskanıyor
Dalgaların şamarıyla o lahza
Fenerler uyanıyor gafletten,
Gözlerin İstanbul gibi gülüyor
İstanbul uyumuyor gözlerin için…
Galata’da intiharı düşlüyor bir şair
Ne hoş olurdu Galata’da ölmek
Sonu cennet olsaydı…
Küser miydi o zaman Sultan Ahmet,
Seccadesiz namazım kılınır mıydı?
Yazılır mıydı Zincirlikuyu’ya adım,
Güvercinler konar mıydı taşıma,
Karışır mıydı Haliç’e gözyaşlarım…
Çocuk yüreğim yetmiyor
İlanıaşk etmeye,
Serenat imkânsız
Yahut serde belâ olunca
Sığmıyor kelimelere aşk…
Hercai gönüller gibidir Ayasofya
Topkapı’ya tepeden bakamıyor
Mağrurluğu ezemiyor Gülhane’yi,
Soğuk bir nazardır İstanbul’da aşk,
Aşk İstanbul’da üşüyen bir ateştir…
Kapılar aralanmadan henüz,
Kapanıyor sıra sıra
Çığlıklar sıralanıyor serhatlarına ülkemin
Bir oğul yeşerse diliyorum
Gencecik, körpe can evimde
Fatih’in mirasına bekçi olsa,
Beklese zindan kapısında Cem’in
Azat etse tutsaklığını rızasız seferlerin
Taştan surlar yıkılsa artık
Tırnağı olsam Ak Şemsettin’in
Oğluma ak alınlı ana olsam…
Nağme nağme büyüyor
Sevdaya yaktığım türküler
Ağıtları susturuyor İstanbul
Neyler, tamburlar
Efsununu hıçkırıyor gazellerin…
Ellerimin temizliğiyle bir şiir yazsam
İstiklal Caddesi’nde
Bir Akif büyüse içimde
Mısralar yürüse Marmara Apartmanı’na
Bir Yahya Kemal tutsa elimden
Vuslat’ı olsa İstanbul’un dizeler
Aklıma Nedîm düşse sonra
Lale devri ilişse gözüme,
Nâbi’ye öykünse ezgisi sedamın
Şark’ın divanlarına hoyratlar düşse…
Üşüyor yine kandilleri İstanbul’un
Şair olup düşüyorsun Boğaz’ın sularına
Çamlıca’da at süren yiğitler
Veremiyor aşka sürgün…
Bu bahar yetmiyor
İstanbul’u ısıtmaya hasretim,
Ağlıyor yüreğim kana kana
İstanbul’da beni düşleyen
Yedi Kule Zindanları…
Öz ellerim oluyor kanatan kendimi
Yine de kendimi sen yapıyorsun
Gözlerin tutsaklığımdır niçin
Bakırköy’ün mecnun koridorlarında?
Utanmıyor oysa İstanbul çırılçıplak
Durmaktan ortasında Türkistan’ın
Sevdam sırılsıklam utanmıyor…
Üşüyor yüreğim hasretinin ocağında.
Başkent’te,
Payitahtını düşlüyorum cetlerimin…
ARTUÇ, S. (2014). Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Şiir Metinlerinden Yararlanma. Nobel Yay. Ankara.