Öteden beri başta Kürt kökenli birtakım aydın ve siyasetçilerimiz olmak üzere bazı çevrelerden bu ülkede hep şu şikâyetleri duya geldik.” Devlet; (siz buna onların kastıyla resmi ideoloji de diyebilirsiniz) kimlikleri inkâr ediyor. Bu insan haklarına aykırı bir tutumdur. Ayrıca ayrılıkçı ve bölücü düşünceleri de devletin bu tavrı oluşturuyor ve besliyor.”
Şimdi bir bilim adamı çıkıyor ve konuşmasının ilk cümlesinde; ‘İnsanın geçmişini bilmesi kadar güzel bir şey var mıdır? Herkes kimliğini öğrenme hakkına sahiptir’ diyor. Aslında yukarıda belirttiğimiz çevrelerden takdir alması lazım; ama öyle olmuyor. Çünkü bilim adamı, tarihe ve verili duruma da uygun bazı gerçekleri ifade edince kıyamet kopuyor. Çünkü Türkiye üzerinde oynanmakta olan oyunun tarafları ve hedefleri açısından ortada bu oyunu bozmaya matuf ciddi bir darbe var.
Tarihçi bu bilim adamının dile getirdiği bu hakikatleri, çeşitli kesimlere mensup olduğu iddia edilebilecek gazetelerden toplayarak, yine bilim adamının konuşmalarından alıntılayarak özetle şöyle belirtmek mümkün:
“1915'teki tehcir sırasında bazı Ermeniler bazı bölgelere yerleşerek kendilerini Alevi-Kürt olarak göstermeye başladılar. Mesela, Tunceli'nin Ovacık ilçesindeki ve Sivas'taki bazı Alevi Kürtler Ermeni asıllıdır. Ama buradaki Alevi Kürtlerin tamamının Ermeni asıllı olduğu sonucu çıkartılmamalıdır. Ermenilik'ten Alevi-Kürtlüğe dönenlerin birçoğu da samimi değil. Kilise kurma çabasında oldukları biliniyor. Mesela, bazı PKK'lılar sünnetsiz çıkıyor. Terörün hangi bölgelerden çıktığına iyi bakmak lazım. 1936-37'de devlet bu dönmeleri ev ev tespit etmiş.
İddialarımı belgeleriyle ispat ederim. Bu kişisel bir araştırmadır. Bilimsel bir çalışma yapıyorum. Bunun ırkçılık olarak gösterilmesini kasıtlı ve önyargılı buluyorum.
Kürt olarak bilinen Çukurova ve Kayseri Pınarbaşı civarında yaşayan Recepli Avşarları, Doğu Anadolu'da yaşayan Körekan aşireti ve Bitlis bölgesindeki Hasanilerin Türkmen kökenli... Ben Türkiye'de Kürt yoktur demedim. Ancak, kendine 'Kürt' diyenlerin yüzde 30'u Türkmen asıllıdır. Herkes kendi kimliğini öğrenmelidir.
Bugün Türkiye'de 'Kürdüm' diyen bazı aşiretler, kayıtlara göre 1500'lü yıllarda Türkmen olarak görülüyor.
Türkiye'de Kürt yoktur' demedim. 1500'lü yıllardaki Osmanlı tapu tahrirlerine göre Türkiye'de kendine 'Kürdüm' diyenlerin yüzde 30'u Türkmendir. Kürtler Sünni, Aleviler Türkmen; bu nedenle de Kürt-Alevisi yok. Tunceli ve Sivas'ta kendilerine Kürt-Alevi diyenlerin bir bölümü Ermeni dönmesi”
Bilimsel yaklaşım bilim adamından, mutlak olarak mümkün olmamakla beraber objektiflik (nesnellik) ister. Söz konusu alan tarih olduğunda nesnellik en çok belgelerden, yine söz konusu alan sosyoloji veya antropoloji olduğunda ise saha araştırması ve gözlemlerden elde edilir.
Sayın Yusuf Halaçoğlu’nun yaptığı bundan başka bir şey değil aslında. Üstelik öteden beri bölücü çevrelerin “kimlik de kimlik” taleplerine de bilimsel bir cevap. Ama yine de “ırkçılıkla” suçlanıyor; bölücülükle suçlanıyor. Yukarıdaki ifadelerin bölücülük sayılması eğer mümkünse, yine birkaç yıldır Türkiye’de bilmem şu kadar etnik kimlik var diyenleri nasıl adlandırmak gerekecek. Yoksa asıl mesele, Halaçoğlu’nun yapmış olduğu bu konuşmada bölücü terörün altyapısını ve arka planını deşifre etmiş olması mı?
Sayın Halaçoğlu çok hayırlı bir iş yaptı! Çünkü maskeleri düşürdü.