Başlıktaki ifade bir gazete köşe yazarına ait. Bu yazar aynı zamanda akademisyen. Ve bazı rivayetlere göre ülkücü bir gelenekten geliyor.
Yazar yazısını, son günlerde siyasi bir hesaplaşmaya girişerek ülkenin enerjisini boşa harcayan kesimlerden, yine yazara göre darbe kurgulayan tarafın amacına ulaşması halinde; böyle bir gelişmenin bölgeye “birleşik Kürt Devleti” hediye edeceğini; bu ihtimalden kurtulmak için ise “ABD ve AB ile yoldaşlığa kayıtsız şartsız devam edilmesi gerektiğinin zaruri olduğu” ana fikri etrafında oluşturmuş.
Bu mantıktan hareket ettiğimizde kolayca ve kısaca şu sonuca varırız: Ne ABD ne de AB, bölgede bir Kürt devleti istemiyor. Ve bölgede ABD tarafından gerçekleştirilen tüm faaliyetler aslında bir Kürt devleti inşa etmek için değil, tersine böyle bir süreci akamete uğratmak için oluyor.
Yazarın bu değerlendirmeleri, tam da Dick Cheney’in Türkiye ziyaretine tesadüf ediyor. Her ne kadar bu ziyarette kapılar ardında neler konuşulduğuna dair, kamuoyuna malumat sızmış değil ama, biraz akıl yürütme ve mevcut verilerden hareketle yapılacak bir analiz; bu ziyaretin öncelikli meselesinin ABD’nin muhtemel İran operasyonuna ilişkin Türkiye’nin her türlü desteğini sağlamak. Tabii aynı zamanda İsrail’in de güvenliği.
Aslında 1979 İran İslam Devriminden bu yana bölgeye dair ABD’nin yeniden oluşturulmuş bir siyaseti vardı. 1980’li yılların ikinci yarısındaki Özal iktidarlarının yürüttüğü politikalardan bunun nasıl bir şey olduğunun ipuçlarını yakalamak mümkündür. Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra ise bu defa bölgede, dün ABD tarafından ittifak edilen tüm Müslüman güçler, ABD derin devleti tarafından “Fundamantalist Tehdit” adı altında bir pozisyona sokularak yeni bir politika aşamasına geçildi. Bu tanımlamaya rağmen Birinci körfez harekatında, soğuk savaş döneminde Sovyetler birliğine yakın duran Irak ABD’ye yanaştı, dün Şah döneminde ABD müttefiki olan, ancak İran İslam Devrimi ile ABD muhalifi bir konuma yerleşen İran’a karşı savaş açtırılması sağlandı. Afganistan işgal edildi. Irak en az üç parçalı bir federasyona götürülmek isteniyor. Sırada İran var. Bütün bunlar ABD’nin içerideki müttefikleri açısından iş kazası mı? Şimdi aynı ABD ılımlı İslam istiyormuş! Geçiniz bunları! ABD ne ılımlı ne de ılımsız; esasen İslam istemiyor.
Şimdi resme bir defa daha bakalım:
Birinci Körfez Harekatı, ABD açısından bölgenin yeniden tanzim edilmesi açısından bir elverişli alet durumundaki Kürt Kartını da yeni bir aşamaya geçiren dinamik olmuştur. O gün bu gündür bu kart, ABD’nin eline çok çeşitli kullanım imkanı sunmaktadır. İkinci Körfez Harekatı ise herkesin çok yakından takip ettiği ve bildiği sonuçları üretti ve üretmeye devam ediyor.
Bölgeye dair ABD siyasetinin geride kalan 25 yıllık döneminde olup bitenlere baktığımızda ve bu gün geldiğimiz noktada hala, “ABD bölgede Kürt devleti İstemiyor” diyebilmek için herhalde uluslar arası ilişkiler dalında akademisyen olmak gerekiyor. Fakat olur ya, gerçekten durum bu Yazarın dediği gibi ise şu sorunun da cevaplanması gerekmiyor mu: Peki öyleyse ABD ve AB ne istiyor?
Yazar bu soruyu da cevaplandırırsa hepimizi tenvir etmiş olur.