Yeniçağ Gazetesi 17 Mart 2008 tarihli nüshasında, AKP’nin kapatılması için dava açan Yargıtay Başsavcısı’nın iddianamesine, “Vatandaştan ek iddianame” başlığı altında aşağıda sıraladığımız şu başlıkları ilave etmiş;
Bu başlıkların altlarının Gazete tarafından nasıl doldurulduğunu tahmin etmek kolayca mümkün olabileceği için sadece başlıkları vermekle iktifa ettik. Biz burada, bizce de çok önemli olan bir hususa dikkat çekmek istiyoruz:
Yeniçağ Gazetesinin bu başlıklarda özetlemeye çalıştığı hususlar gerçekten çok önemli hususlar. Hele bazıları var ki… Ama tam burada şu soruyu sormak gerekmiyor mu? Peki bu hususlar niçin Başsavcının iddianamesinde yer almıyor?
Çünkü bu iddianame sadece Başörtüsü etrafında kurgulanmış ve yazılmış bir iddianame. Bunun için yer almıyor Ayrıca iddianamenin temelini başörtüsü ile ilgili düzenlemeler (Anayasa değişikliği ve yapılması düşünülen YÖK Kanunu’nun ek 17’nci maddesindeki değişiklik) olduğu için samimi olmak gerekirse MHP’nin de bir kapatılma davasına muhatap kılınması gerekiyordu. Bunu temenni olarak ifade etmiyoruz; bir tuhaflığı ortaya koymak için ifade ediyoruz. Ancak şimdilik böyle bir durum yok ve İnşallah da olmaz.
Biz bu vesilelerle Türkiye’de mücadele eden kesimlerin siyasal zihniyetini bir kere daha ortaya koymak istedik.
Yeniçağ Gazetesi, alınma sayısı 55 binlerde olan bir gazete. Kendisini milliyetçi olarak tanımlayan bir gazete için oldukça iyi sayılabilecek bir sayı. Ancak bir süredir bu Gazetemiz, tarih ve geleneğe uygun sahih bir milli çizgi takip etmek yerine, jakoben-laik bir çizgiye oturuverdi. Hiç kimseyi de beğenmiyor. Şu anda başka hiçbir gazetenin yapmadığı bir şekilde, tam bir sayfasını Din’e ve dini bilgilere ayırmış olmakla beraber, bu sayfadan geri kalan kısımda Gazetenin asla cumhuriyet Gazetesinden bir farkı yok. Peki bu nasıl olabiliyor? Siz kendinizi milliyetçi olarak tanımlayacaksınız, buna mukabil jakoben-laik-ulusalcı bir çizgi takip edeceksiniz. Bunun nedeni öfke olarak görünüyor. Çünkü öfke akla galip geldiğinde itidal kayboluyor. Tamam AKP’ye de MHP’ ye de öfkelenelim ama öfkemiz kendimiz için değil, milletimiz, geleneğimiz ve değerlerimiz için olsun; Allah için olsun.
Öfkeniz, millet adına, din ve devlet adına, Allah adına olmadığı için; gözünüz sadece hasım olduğunuz siyasi parti ya da partileri görüyor, İddianamedeki tuhaflıkları ve asıl olması gereken eksiklikleri görmüyor. Öfke körlük yaratıyor.
Biz de Yeniçağ Gazetesi gibi düşünüyoruz: Yani aslında “vatandaştan ek iddianame” başlığı altında sıralanan hususların, dava gerekçesi yapılması gerekirdi, diyoruz. Ancak görülüyor ki, Yeniçağ Gazetesinin de bizim de bu hassasiyetlerimizin Başsavcının gözünde hiçbir kıymeti yok. İşte bu fark çok önemli bir fark. Bu fark, bir dünya görüşüne tekabül eden bir fark. Bu fark, Türk Milliyetçiliği ile jakoben-seküler ulusalcılığın farkı. Bu fark dünyalara bedel bir fark.
Öteden beri söylüyoruz; Türk siyaseti ve kültürü iki sakat çizgiye sıkıştırılıyor: Bunlardan birincisini, millet ve milliyet gerçeğini idrak edememiş; bu nedenle kimlik krizini aşamamış “İslamcı siyaset”, diğerini ise Milleti verili bir durum olarak değil, bir kurgu, mühendislik malzemesi; oyuncak hamuru olarak gören; tarihten, gelenekten ve Din’den kopuk jakoben-laik/seküler ulusalcı siyaset çizgisi oluşturuyor. Ve biz bu iki çizgi arasından çıkış yolunu bir türlü bulamıyoruz.