Madımak'tan Başbağlar'a Samimiyet Sınavı
Dün 26 yıl önce Sivas Madımak Oteli’nde ikisi otel personelinden, 35 yurttaşımızın hayatını kaybettiği facianın yıldönümüydü. Yarın da bu olaydan üç gün sonra, Kemaliye’nin Başbağlar köyünü basan otuz PKK’lının, köylülerden 28’ini kurşuna dizerek, 5’ni evleriyle yakarak yaptıkları alçakça katliamın yıl dönümü. Aradan yıllar geçtikçe gerçekler unutulmaya, politik ve ideolojik kalıplara göre senaryolar üretilip herkes bunlara inandırılmaya çalışılıyor.
O dönemde Sivas Belediye Başkanı olarak olayın içerisinde olan Temel Karamollaoğlu’nun bu facianın yeniden etraflı şekilde araştırılıp faillerin ortaya çıkarılması çağrısı son derece doğru ve yerinde bir taleptir. Partiler gecikmeden bu maksatla harekete geçmeli, Meclis Araştırma Komisyonu kurularak bu iki olay etraflı şekilde incelenerek gerçekler ortaya konulmalı, siyasi ve ideolojik malzeme şeklinde kullanılmaları önlenmelidir. O yıllarda doğan otuz yaş altındaki gençlerimize olaylar her yönüyle doğru bir şekilde anlatılmalıdır. Bu yapılırsa soğuk savaş döneminin ideolojik, mezhepçi ve etnik kalıplarının dışına çıkamayan marjinal grupların, her yıl Madımak faciasının acılarını malzeme yaparak, toplumu kışkırtmaya, birbirinden nefret eder hale getirmeye, iç çatışmanın raylarını döşemeye yönelik ajitasyon çabalarının önüne geçilmesi zor olmaz.
Temel Karamollaoğlu’nun Sözcü gazetesinden Saygı Öztürk’e anlattıkları Madımak faciasının üç önemli sebepten kaynaklandığını işaret ediyor. Bunların en başında Başbakan Yardımcısı ve SHP Genel Başkanı Erdal İnönü’nün Özel Kalem Müdürü iken Sivas Valisi yapılan Ahmet Karabilgin ile emniyet ve istihbarat müdürlerinin tutumu yer alıyor. Pir Sultan Abdal’ı anma toplantıları daha önce otuz yıl boyunca Banaz köyünde yapılırken o yıl Kültür Bakanı Fikri Sağlar’ın da isteği ve valiliğin sahiplenmesiyle kent merkezine alınıyor ; bir hafta boyunca çeşitli etkinliklerle kültür festivali şeklinde kutlanması, Aziz Nesin’in onur konuğu olarak çağrılması uygun görülüyor.
Mizah ustası olan Aziz Nesin kendi anlatımıyla koyu bir ateisttir. Allah’a Peygambere inanmamakta, o dönemde yönetmekte olduğu Aydınlık gazetesinde bilim ve düşünce özgürlüğü adı altında çok yoğun din ve İslam karşıtı yayın yapmaktadır. Salman Rüşdi’nin Kur’an’a, Peygambere ve ailesine ağır hakaretler içeren kitap ve yazılarını sürekli yayınlamakta oluşu büyük tepki toplanmaktadır. Ama Aziz Nesin bundan memnundur; seksen yaşına girmek üzeredir, hastadır. Ömrü boyunca savunduğu sosyalizmin Sovyetler’in dağılmasıyla beraber iktidara gelme şansının bulunmadığını görerek derin bir hayal kırıklığı yaşamıştır. Ömrünün son döneminde hiç olmazsa teolojik görüşlerine taraftar toplayarak, inanan kesimleri provoke edip tartışma çıkararak ömrünü tamamlamak niyetindedir.
Aziz Nesin'in, beş gündür çeşitli etkinliklerle olaysız geçen bu toplantının son günü Sivas’a gelmesiyle birlikte tansiyon süratle yükseldi. Hem toplantıda yaptığı konuşmada hem de bazı gazetelere verdiği röportajlarda ateist görüşlerini, İslam karşıtlığını savunuyor, bunlara tepki gösterenleri bilim karşıtı cahiller olarak nitelendiriyor, görüşlerine saygı gösterilmesini istiyordu.
Madımak faciasının üçüncü sebebi Müslümanların, mütedeyyin kesimlerin önemli bölümünün yeterli dini bilgiye sahip olamamaları nedeniyle duygularıyla hareket etmeleri, telkine, kışkırtmaya elverişli ruh haletlerinin olmasıdır.
T. Karamollaoğlu önemli bir noktaya daha dikkat çekiyor; o dönemde çok aktif olan, cami çıkışlarında sık sık provokatif eylemleriyle adlarını duyuran bir grup Aczimendi olaydan iki gün önce Sivas’a gelmiştir. Olaylar Cuma namazının ardından başlamıştır. Karamollaoğlu bir tören için bulunduğu askeri birlikte kalabalığın oluştuğu haberini alınca hemen caminin önüne gelir; toplananlarla konuşarak dağılmalarını sağlar.
Ancak kent genelinde gerginlik sürmektedir. Çevik Kuvvet’in büyük kısmı bir hafta önce Divriği ve Halfeti’de olaylar olduğundan oralara gönderilmiştir. İstihbarat Müdürü bu durumu birkaç gün önce Vali ve Emniyet Müdürü’ne söylese de “bir şey olmaz abartma” cevabını almıştır. Öğleden sonraki oturumda salonda karşıt görüşlerle çatışma çıkmış ancak kısa sürede bastırılmıştır. Akşam saatlerine doğru yer yer toplanan gruplar konukların kaldığı Madımak Oteli’ne yürürken sayıları on binin üzerine çıkmıştır. Mevcut polis gücü ve iş işten geçtikten sonra gelebilen askerlerle günlerdir kışkırtılıp galeyana getirilen bu kalabalığın durdurulması mümkün değildi. Oysa olaylar aniden patlamamıştı; öğle ve akşam arasındaki beş altı saat boyunca yer yer sürüp gelen gösterilere ilk anlarda müdahale edilseydi, güvenlik gücüne takviye ihtiyacı görülüp civar illerden sevkiyat sağlansaydı bu facia rahatlıkla önlenebilirdi. Vali ve Emniyet Müdürünün basiretsizliği, gafleti, Kültür Bakanı Fikri Sağlar’ın her yıl olay çıkmadan yapılan anma gününü toplumsal ortamı hesaba katıp gerekli önlemleri almadan siyasi hesaplarla kent merkezine taşıması ve özellikle Aziz Nesin faktörü otuz beş yurttaşımızın hayatına mal olan, sadece Alevilerin değil vicdan sahibi herkesin yüreğini yakan, toplumun genelinde dinmeyen bir acı oluşturan bu feci olayın yaşanmasına yol açtı.
Olayın ardından birçok köşe yazarı facianın baş sorumlusunun Aziz Nesin olduğunu belirten yazılar yazdılar. Mesela Altan Öymen “Aziz Nesin’in bir süreden beri yaptığı konuşmaların büyük çoğunluğunun hoş karşılanmadığı muhakkak", Yalçın Doğan “önce A .Nesin’i durdurmak gerek", Ertuğrul Özkök “Bir tahrik başka bir tahrikle büyüyor. A. Nesin’in hassasiyet yaratan tahrike varan söylemi karşı tahrikle birleşiyor. Bir gün tarih yazıldığı zaman bu katliamı gerçekleştirenler kadar buna psikolojik zemin hazırlayan insanlar da sorumlu tutulacaktır.", Sabahattin Önkibar “Sivas olaylarının müsebbibi Pir Sultan Abdal’ı anma adı altında tahrik kıt’alarının bölgeye gelmesine izin veren yetkililer ile mukaddesata dil uzatan yazar A. Nesin’dir”, Oktay Ekşi “Nihayet beyin damarlarının kireçlendiği izlemini veren, öte yandan bir hırs-ı piri ile yaşayan birinin hesapları”.
Facianın ardından adli soruşturma başlatıldı,190 kişi gözaltına alındı, 124 kişi hakkında “Anayasal düzeni değiştirip din devleti kurmaya kalkışma” suçlamasıyla DGM’de dava açıldı. Uzunca süren yargılama sonunda 33 kişi hakkında idam, 14 sanık için 15 yıla varan ağır hapis cezaları verildi. Hükmün kesinleştiği 2002 yılında idam cezaları kalktığından bu cezalar müebbet hapse çevrildi.
Sivas faciasından üç gün sonra Kemaliye (Eğin)Tunceli sınırındaki küçük bir Sünni-Türkmen köyü olan Başbağlar’ı akşam namazı vakti 30 kişilik PKK ‘lı grup bastı. 28 köylüyü camiden çıkarıp kurşuna dizdiler; içinde 5 kişinin olduğu evi yaktılar. Camiyi ve evleri ateşe verip giderken katlettikleri kişilerin üzerine (Sivas’ın ve Dersim’in intikamını aldık) diye yazdıkları mesajları bıraktılar.
Başbağlar’da 33 yurttaşımızı kimlerin ve hangi nedenle katlettikleri ortada. Ama onların kanı yerde kaldı. İlk başta 14 kişi gözaltına alınmıştı, Erzincan’daki DGM tutuksuz yargılanmalarına karar verip serbest bıraktı. Dava İzmir DGM ‘ne nakledildi; fakat sanıkların hiçbiri ortada olmadığından dava bir süre sonra düştü. Tutuksuz yargılanmaları uygun görülen sanıklar buharlaşıp uçmuşlardı.
Katliamdan sonra her yıl Başbağlar köyünde mütevazi bir tören yapılarak maktuller dualarla anılırlar, ama işte o kadar. Gazetelerin pek azında konu haberve yazı olarak yer alır. Vahşice katledilen bu 33 masum yurttaş mezhebi yahut etnik bir obje olarak görülmediklerinden anılmaya değer görülmezler.
Sadece Sivas’ta yaşanan facianın değil Başbağlar katliamının da bütün yönleriyle araştırılıp aydınlatılması gerekiyor. Türkiye’nin yüzyıllara dayalı mezhebi fay hattını Madımak’ı vesile yaparak kırmaya, inançlar üzerinden insanları kışkırtıp bölmeye çalışan belli marjinal gruplara dur demek zorundayız. Bazı CHP’li belediyelerin ve yönetimlerin popülist bir yaklaşımla marjinallerin toplantılarına katılmaları büyük hatadır. Kırk yıldır bu yanlıştan vesayetten kurtulamadılar. Son seçimlerde birazcık normalleşerek, toplumun değerlerine saygı göstererek Ankara ve İstanbul’da aldıkları sonucu doğru değerlendirmediklerinden Sivas’ı araçlaştıran grubun gölgesinde kaldılar.
Bakalım Çankaya Belediye Başkanı Başbağlar katliamının yıl dönümünde de aynı coşkulu mesajları verebilecek mi?