Meriç Coşkun'un Ardından
Son 50 yıllık dönemdeki Türk milliyetçiliği faaliyetlerinin geri plandaki sessiz kahramanlarından biri olan Meriç Coşkun bir süredir tedavi olduğu menhus hastalıktan maalesef kurtulamayarak dar-ı beka’ya intikal etmiş bulunuyor.
O’nu Üniversiteliler Kültür Derneği’nde aramıza katıldığı 1962 yılında henüz ortaokul öğrencisi olduğu yıllarda tanımıştım. İnancını, fikri çizgisini, hizmet aşkını nasıl özenle koruduğunun, ülkücülüğü bir ahlak ve davranış ilkesi olarak benimsediğinin , şartlar ne olursa olsun Türklüğe yararlı olmak için çalıştığının yakınen şahidiyim.
Kendisinden nerede hizmet beklenirse, nerede yararlı olacaksa sessiz ve sakin , hizmete amade şekilde orada hazır bulunurdu. Bu yer, 70’li yılların ölümün kol gezdiği çileli yıllarında bazen MHP kurultayı, bazen Devlet dergisi, Töre dergisi, bazen ülkücü kuruluşlardan biri olurdu. Şahsı için bir talebi ve beklentisi hiç olmazdı. 1980’deki 587 sanıklı MHP davasının savunma karargâhı konumundaki Şerafettin Yılmaz’ın avukat bürosunda , hemen her gün Galip Ağabeyin özel müdürü gibi 6 yıl hiç aksatmadan hizmet etti. Büroda o sırada stajını yapan muhterem eşi Çiğdem hanımla da bu vesileyle tanışıp mutlu bir yuva kurdular.
Türk Ocakları’nın yeniden faaliyete başladığı 1985 yılından itibaren yakın zamana kadar Genel Merkez’de Denetleme ve Danışma Kurullarında birlikte olduk. Sorumluluk bilinci çok yüksekti. Üstlendiği görevleri eksiksiz yerine getirmeye çalışırdı. O’ na bir işi havale ettiğimde başaracağından her zaman emin olmuşumdur.
Bir kaç yıl önce ilk gençlik yıllarından itibaren birlikte Türk milliyetçiliği fikrine hizmet ettikleri bazı arkadaşlarıyla “Eskimeyen Dostlar” adını verdikleri, Salih Dilek’in Başkan olduğu güzel bir platform oluşturdular. Meriç buranın faaliyetlerini, özellikle haberleşme işlerini sağlığı elverişli olduğu sürece maharetle yürüttü. Böylelikle bu oluşum üzerinden her yıl 3 Mayıs Türkçüler gününü duygu yüklü bir ortamda kutlayan , sitelerinde “dostlar”la ilgili haberleri duyuran , lokallerini bir buluşma mekanı haline getiren anlamlı ve gerekli bir beraberlik kurmuş oldular.
Bir kardeş muhabbeti içersinde 67 yıl boyunca birbirimize duyduğumuz sevgi, saygı ve güveni hep diri tutarak yaşamak bu fani hayatın en güzel taraflarından biriydi. Nevzat Kösoğlu’nun vefatının altıncı yılında Meriç’i , O’nun ve Yücel Hacaloğlu’nun birkaç metre yakınına buluşmaya uğurlamak hazanın bütün hüznüyle etrafı kuşattığı günlerin manevi bir nüktesi gibi yüreğimize oturuyor; en büyük, en anlamlı ve düşündürücü gerçek olan ölümle çaresiz ve itirazsız bu kaçıncı yüzleşme...
İnna Lillahi ve İnna İleyhi Raciun
Cenab-ı rahmet ve mağfiretini lütfedin, makamı inşallah Ali, mekanı cennet olsun, ruhu şad olsun