ABD BAŞKANLIK SEÇİMİ DEMOKRASİ KRİZİNE DÖNÜŞTÜ
6 Ocak 2021, ABD siyasi tarihinde demokrasiye gölge düşürülen “kara bir gün” olarak anılacaktır. Trump taraflısı kalabalık bir grubun Kongre Binası’nı basması sonucu, Senato’da Joe Biden’ın başkanlığını onaylamak üzere yapılan oylama tamamlanamadı. Saldırıda Kongre Binasında ağır hasar meydana geldi, 4 kişi hayatını kaybederken 52 saldırgan gözaltına alındı. Washington’da 15 Ocak’a kadar geceleri sokağa çıkma kısıtlandı. Olaylar birkaç saat sonra durdu, yarıda kalan Senato toplantısı ertesi gün tamamlandı; beklendiği gibi Joe Biden’ın başkanlığı tescil edildi. Ancak yaşananların olumsuz etkileri Amerikan toplumunda ve yönetiminde uzun süre devam edecek; adli, idari ve siyasi sonuçları olacaktır.
Aslında 3 Kasım seçimlerinin hemen ardından Trump’ın yaptığı konuşmalar, Twıtter’daki açıklamaları sonuçları içine sindirmeye, makamını sessizce terk etmeye niyetli olmadığını gösteriyordu. Bu tarihten sonraki aylarda taraftarlarını ayakta tutup motive etmek amacıyla sosyal medyadaki taraftarlarının da desteğiyle kışkırtıcı mesajlar verdi, fakat yaptığı itirazların tamamına yakını hukuken kabul görmedi. Seçimlerde büyük yolsuzluklar olduğu, oylarının çalındığı iddialarını ispatlayamadı. Buna rağmen geri adım atmadı. Trump ve destekçileri, Biden’ın başkanlığının seçim takvimine göre Kongre’de resmen tescil edileceği 6 Ocak’ı “tarihî hesaplaşma günü” ilan ettiler. Trump, 19 Aralık’ta attığı Tweet’te, “6 Ocak’ta D.C.de büyük bir protesto var, orada ol. Çılgın bir parti var” diyerek çağrı yapıyor, taraftarı radikal gruplar sosyal medyada “Eğer medeniyeti korumak için güç kullanmaya hazır değilseniz o zaman barbarlığı kabul etmeye hazır olun.” mesajlarıyla toplumu yönlendirmeye çalışıyorlardı. Trump, son ana kadar kışkırtmaya devam etti. Beyaz Saray önünde toplanan taraftarlarını, “Hiçbir zaman vazgeçmeyeceğiz, ortada bir hırsızlık olduğu zaman buna daha fazla katlanamayız.” diyerek Kongre Binası’na yönlendirdi.
Sonuçta istediği oldu, Bina’nın dışında ve içinde bütün dünyanın hayretle ve ibretle izlediği tarihî rezalet yaşandı. Olayların çığırından çıktığı sırada Trump’ın yaptığı sükûnet çağrısının doğal olarak bir etkisi olmadı. Amerikan toplumu ve politikacılar, bir yandan bu olaylardan kaynaklanan siyasi, sosyal, psikolojik “büyük hasar”ın nasıl telafi edileceğini diğer yandan 20 Ocak’a kadar Başkan sıfatıyla Beyaz Saray’da kalacak olan Trump hakkında yasal işlem başlatılması konusunu tartışıyor.
ABD’de Demokratlar, basın, entelektüel kesim başta Trump olmak üzere, sorumlulardan mutlaka hesap sorulmasını istiyorlar. Joe Biden, baskını yapanları “protestocu değil yerli terörist” diye nitelendirdi. Trump’ın 20 Ocak’tan önce görevden alınmasının yasal yolları araştırılıyor. Buna karşılık Trump da boş durmuyor, kendini ve yakınlarını güvenceye almak için yasal olarak yapabileceklerini düşünüyor. Çünkü dokunulmazlığının kalkmasıyla birlikte bir yandan icraatlarıyla diğer yandan seçim sürecindeki tutumu ve Kongre baskınıyla ilgili soruşturmalara muhatap olacağını görüyor. Ayrıca vergi kaçırdığına ilişkin iddialar da sürekli gündeme gelecektir. Bunlara karşılık 20 Ocak’tan evvel yetkisini kullanarak şahsı ve aile bireyleri hakkında “özel af” çıkarma imkânının olduğu biliniyor. Tepkiler doğuracağını, çok tartışılacağını bilse de bu yola başvurması sürpriz olmayacaktır.
Son yaşananlar en fazla Joe Biden’a yaradı; daha göreve başlamadan yaptırım gücünü, itibarını artırdı. Üst görevlere, kritik makamlara kendi kadrosundan tayinler yapabilmesinin önü açıldı. Georgia seçimlerinde bir senatörlüğü partisinden bir adayın kazanmasıyla Senato’da da çoğunluğu sağladı. Böylece dört yıl süresince Kongre’de engelleme olmadan icraat yapabilecek, kendisinin ve partisinin görüş ve felsefesine uygun politikalar sergileyebilecek.
Diğer taraftan son olaylardan sonra Trump’ın çok istese bile siyasi kariyerini sürdürmesi mümkün görünmüyor. Ancak bir gerçek var: Trump, siyaseti noktalasa bile Amerikan toplumunda “Trumpizm” sürecek gibi görünüyor. Çünkü yapılan son bir ankette Cumhuriyetçiler arasında her şeye rağmen onu haklı bulan yüzde 47’ye yakın bir kesimin olduğu görülüyor. Zaten toplumda bu kadar ciddi bir tabanı bulunmasaydı medya desteği olmamasına rağmen binlerce insanı Kongre Binası’nın önüne yığması mümkün olamazdı.
Bu seçim döneminde yaşananlar ve özellikle son baskın olayı, Amerikan toplumunda çok ciddi sosyo-psikolojik, etnik ve ekonomik sorunların olduğunu ortaya koydu. Zaten Trump yapısındaki bir insanın Başkan olarak tercih edilmesi, son seçimde kazanmasa da 70 milyon oyla desteğini sürdürmesi, bu tarz sorunların varlığını işaret ediyor. Son seçimin galibi Joe Biden, çok uzun yıllardır siyaset dünyasında yer alıyor; kapasitesinin ne olduğu biliniyor. Dünyanın en büyük ekonomisine, en ileri teknolojilerine, en seçkin üniversitelerine sahip olan ABD, bütün bu imkânlara rağmen her nedense daha liyakatli, üstün liderlik özelliklerine sahip bir başkan çıkaramıyor.
ABD’nin ırk olarak beyazlara, din olarak Hristiyanlara dayanan geleneksel toplum yapısı, giderek değişiyor. Meksika’dan akıp gelen göç dalgaları önlenemediğinden İspanikler, doğum oranlarının yüksekliği nedeniyle siyahiler çoğalıyor. Müslümanların gelmeleri de engellenemiyor. Trump’ın tepkilere yol açan göçmen yasası, Meksika sınırına yüksek duvarlar inşa etmesi de bu sorunlara çare olamadı. Bu tablo ülkedeki ayrımcı, ırkçı ve İslamofobik eğilimleri güçlendiriyor; radikalizm yaygınlaşıyor. Sosyolojik gelişmeler siyasete yansıyor; son seçimde somut olarak görüldüğü gibi, toplum bölünüp kutuplaşıyor. Biden’ın bu sorunlara çözüm sağlar ümidiyle önemli makamlara yaptığı atamaların, beyaz olmayan Hint asıllı bir kadını yardımcı yapmasının etkilerinin ne olacağını yakında görebileceğiz.
Şimdiden görünen o ki Başkan Biden’ı 20 Ocak’tan itibaren ağır sorunlar bekliyor. Bir felaket boyutuna ulaşan Korona salgını, çökme noktasına gelen sağlık sistemi, adaletsiz gelir dağılımının giderek derinleşmekte olması, ayrımcı ve ırkçı uygulamalar, siyasi kutuplaşmanın sadece seçim süreciyle sınırlı kalmayıp süreklilik kazanması, diş ticarette yükselen Çin ekonomisinin yol açtığı rekabet meseleleri şimdiki sıkıntıları daha da artırabilir.