Amy’nin Ölümü Alemin Ölümü mü?
Bugün 24 temmuz 2011 Pazar. Haber sitelerine baktığımda Mardin’de bölücülerin hain pususu sonucu şehit düşen 3 askerimizin haberi dikkatimi çekiyor. Daha geçen hafta verdiğimiz şehitlerin acısı tazeliğini korurken yeni bir acıya tahammül edebilir miydik? Bunu düşündüm… Fakat bu millet ne acılar yaşadı, ne badireler atlattı. Elbette “bin yıldır şehitlerimizin kanıyla vatanlaşan bu coğrafya” üç beş baldırı çıplak çapulcuya teslim edilmeyecektir. Haberin medyadaki yansımasını merak edip öğle kuşağında popüler haber kanallarından birini açtım. Gün ortası saat 13.00… “objektif?” haberciliği ilke edinmiş haber kanalı önce haber başlıklarını sunuyor; çok önemli bir haberin detaylarını verebilmek için diğer haberleri 1-2 dakikada geçiştiriyor. Bu arada Mardin’deki şehit askerlerimizin haberi son derece tabii bir olaydan bahsedercesine 10 sn’lik bir haber olarak malum kanalda yer bulabiliyor. Spiker önemsiz! haberleri çabucak bertaraf ettikten sonra asıl mühim habere geçiyor. Dün geceden beri dünya’yı durduran ve bütün haber saatlerinde geniş bir şekilde yer bulan Amy’nin ölümü… Amy Winehouse, bu ismi ilk defa geçen ay İstanbul’da vereceği konserin iptal edilmesi sırasında yine medyadan işitmiştim. Cehaletimi mazur görün ama soul ve caz müzik hiç ilgimi çekmediği için Amy’nin ismini de duymamıştım. Halbuki Amy icra ettiği bu müzikle, müzik dünyasının en prestijli ödülü kabul edilen Grammy ödülünü 5 kez kazanmış. Rahmetli Belgrad konserine zil zurna sarhoş çıkınca seyircinin büyük tepkisini çekiyor. Mesele Amy’nin içmesi değil, bu onun özel hayatıdır ve onu ilgilendirir. Ancak binlerce insan karşısında kötü bir performans göstermesi, sendeleyip yere düşmesi, şarkı sözlerinin diline dolanması doğal olarak seyirciyi çileden çıkardı. Sonrası malum, ıslıklar, yuhalamalar… Rahmetli Amy bu olay üzerine İstanbul’un da içinde bulunduğu Avrupa turnesin iptal etti. Hayranları sükutu hayale uğradı. Daha da yıkıcı olan haber dün geldi. Uzun süredir alkol ve uyuşturucu problemiyle uğraşan Amy Kuzey Londra’daki evinde ölü bulundu. Haber dün geceden beri bütün haber saatlerinin değişmez konusu oldu. Tekrar kaldığımız yere dönecek olursak, gün ortasında Amy’nin ölümü 12 dakikalık haberin 10 dakikasını işgal etti. Bunu nasıl okumak gerekir? Küreselleşmecilerin iddia ettiği gibi popüler müziğin/kültürün evrenselliğiyle mi? Aymazlıkla mı? Kutsallarımızın değişmeye başlamasıyla mı? İlginçlikler serisi devam ediyor. Aynı haber sitesindeki 13.30 özet haberlerinde bu defa Mardin’deki şehit düşen askerlerin haberi yer almıyor. Amy bu özet haberde de yer buluyor. İşin daha da trajik olan yanı kanal, özet haberde yeterince yer veremediği Amy’ye bir jest yaparak haberi rahmetli Amy’nin bir klibiyle sonlandırıyor.
Bu satırları neden yazdığımı düşünebilirsiniz. Pazar gün can sıkıntısından kaleme alınan satırlar olmadığının altını çizmek isterim. Gidişatımızın hayra alamet olmadığına dikkat çekmek istedim. Şehitler üzerinden siyaset yapılmasın diye fırtına koparan medyanın büyük kesimine sesleniyorum: “Şehitleri görmezden gelerek, özgürlük adına ülkede korku, huzursuzluk yaratmak isteyen bir örgüte destek olarak, kiralık kaleminizin mürekkebini kan ve gözyaşı yaparak, hak etmediğiniz halde bu ülkenin imkanlarından faydalanarak nereye kadar gideceksiniz? Genel başkanımız sayın Nuri Gürgür ve gazeteci Murat Bardakçı köşelerinde, geçen hafta Aynur konserinde yaşanlarla ilgi medyanın mide bulandırıcı tavrını çok güzel özetlediler. Okumayan arkadaşlar için bu iki yazıya bakmaları tavsiye olunur.
Sözün özü; medyadaki kozmopolit entelektüel elindeki imkanları kullanarak maalesef öncelikleri belirleme ve geniş kitleleri yönlendirme gücüne sahipler. Bunu kendi düşünceleri doğrultusunda çok da güzel yapıyorlar. Halbuki bu güç ülkemizin bütünlüğüne kastedenlere karşı da pekala kullanılabilir. Ama bu işlerine gelmiyor. Üstad Necip Fazıl, Mehmetçik konferansında “Samanyoluna kadar gökteki bütün yıldızları sermaye olarak kullanan bir kumarbaz olsaydı hepsini tüketirdi de, Mehmetçik’i siyasi kumar masalarında kullananlar harcaya harcaya tüketemediler” teşbihinde bulunmuştu. Üstad çok haklıydı. Çünkü Türk anası doğurduğu evladını “ya el alır gider, ya sel alır gider yahut cansız coğrafyayı vatan yapmak için sınıra gömmek icap eder” düşüncesiyle yetiştirir. Mehmetçik bir ölür bin dirilir, Mehmetçik şehit gömleğini peşin giymiştir.
Şehitlerimize Allah’tan rahmet ailelerine ve milletimize sabır dilerim.