TÜRK KÜLTÜRÜNÜN KÜRESELLEŞME KARŞISINDA DURUMU
Neden Türk Kültürü?
Millet ve milliyetçilik tartışmaları içinde konumuzun başlığını özellikle “Türk Kültürü” vurgusu ile belirlemek istedik. Küreselleşme karşımıza olgusal ve ideolojik boyutta çıkıyor. Bu süreç karşısında doğal olarak olgusal tepkiler ve fikri tavır almalar görülüyor.
Küreselleşmenin Etkisi
Küreselleşme bütün dünyayı etki altına almış durumda. Küreselleşmenin dünya milletlerini ve kültürlerini aynı oranda etkilemediği de meydanda. Soğuk savaş zamanında iki süper gücün liderliğini üstlenen devletlerden ABD, savaşı kazanmanın zafer coşkusu ve dünyada tek süper güç olarak (tek) dünya devleti olma hazırlıklarıyla ön plana çıkmış durumdadır. Dolayısıyla dünyada küreselleşmenin etkileme oranı ABD öncülüğündeki dünya ile, ekonomik, siyasi, stratejik ve kültürel ilişkinize bağlıdır. Burada Türk kültürünün etkileşimini bu çerçeve içinde görmek zorundayız.
Türk Kültürüne Etkisi
İlk olarak soğuk savaş sonrası, bir tarafta tarihin sonu ilan edilerek küreselleşmenin zorunlu bir olgu olduğu iddia edilirken, diğer tarafta Sovyet Bloğu içindeki farklı milli unsurlar bağımsızlıklarını ilan ederek yeni devletler ve milliyetçilikler ortaya çıktı. Bu milli unsurlar ve devletler büyük oranda Türk kültür dairesi içinde yer aldıkları için, küreselleşmeyle Türk kültürü arasında ilişki çok sıcak kuruldu. Birden bire dünyada Türkiye Cumhuriyeti yanı sıra 5 ayrı Türk devleti ve özerk bölgeler ile birlikte Türk nüfus varlığı ortaya çıktı. Küreselleşme sürecinde hiçbir millet bu derece değişimle yüz yüze gelmedi. Belki Almanya Berlin Duvarı ve iki Almanya’nın birleşmesi nedeniyle bu değişimi o derece yaşadı.
Türk Kültürünün Yayılma Alanı
Başlıkta “Türk devleti veya Türk milletinin küreselleşme karşısındaki durumu” ifadesini kullanmamamızın sebebi, kültür kavramının daha geniş ve kapsayıcı olmasındandır. Küreselleşen dünyada etkin rolü köklü milletlerin kültürü oynamaktadır. Türk kültürü de bu çerçevede tarihi bir aktör olarak rol oynamaktadır. Osmanlı egemenliğinde uzun yıllar kalmış olan Balkan topraklarından Moğolistan’a ve hatta Çin içindeki Doğu Türkistan’a kadar hala etkisini canlı olarak sürdürmekte olan bir Türk kültüründen bahsetmek mümkündür. Hatta Cumhuriyet döneminde işçi olarak Avrupa devletlerine göç eden Türklerin oluşturdukları etnisiteler etkileşimin boyutunu göstermektedir.
Türk kültürü bir siyasi yapıya veya bir coğrafi alana sıkışmış durumda değildir. Soyut ve somut unsurlarıyla global boyutta varlığını sürdürmektedir. Diliyle, düşünce adamlarıyla, musikisiyle, edebi sanatlarıyla, mimarisiyle, estetik süsleme sanatlarıyla, mutfağıyla, değerler sistemiyle, ve hatta yeni dönemin yeni sanatlarıyla dünyada sayılı kültürler arasında gücünü göstermektedir. Etki alanı sadece Türk milletiyle sınırlı değildir. Türklerin egemenliğinde ve çevresinde yaşamış topluluklar ve kendisini kardeş millet olarak hisseden gruplar üzerinde de yoğun bir etkiye sahiptir.
Türklerle birlikte yaşamış ve etkileşime girmiş Müslüman gruplar yanı sıra, Müslüman olmayan alt gruplarda da Türk kültürünün derin etkileri görülmektedir. İsrail’e temelli göç etmiş Türkiye Yahudileri hala bu kültürün etkisinde hayatlarını sürdürmekte, bu kültür içinde yoğrulmuş Ermeni sanatçıların eserleri hala çalınıp söylenmekte, köken itibariyle kendisini Kürt tanımlamaya özen gösteren romancılar Türk edebiyatının baş köşelerinde itibar görmektedirler. Yunanlıların sık sık haberlere konu olan bazı kültür unsurlarımıza sahip çıkma atraksiyonları nasıl bir kültürel etki içinde olduklarını gösterir.
Bilişim Teknolojisinin Etkisi
Küreselleşmenin en önemli dinamiklerinden biri teknolojik alandaki devrimdir. Elektronik, telekomünikasyon ve bilgi işlem alanındaki büyük gelişmeler dünyada bir bilişim devrimine yol açmıştır. Demir perdenin erimesini sağlayan en büyük etken teknolojik imkanlarla bu alana nüfuz edilebilmesiyle başlamıştır. ABD’nin yayına soktuğu hür radyo (radyo liberty) Sovyetlerin en kapalı dönemlerinde Müslüman Türk azınlıklara ulaşabilmiştir. 1989 yılında Çin’in Tiananmen meydanındaki Uygur Türkü gençlerin de katıldığı muhalif gösterilerinden yine medya teknolojisi sayesinde dünya haberdar olmuştur.
İletişim imkanlarını sınırlar ötesine hitap edecek şekilde sunan yeni teknolojiler, hem kültür sunmakta, hem de iletişim sağlamaktadır. Artık dünyanın hangi köşesi olursa olsun TV yayınları, telefon ve internet ulaşmakta ve yoğun bir bilgi akışı ve etkileşim meydana getirmektedir. Türk kültürü için de bu bir fırsattır. Bu fırsatı kullanacak olan yeterli bilinç ve donanıma sahip olan milletin fertleridir. Milliyetçilik alanı bu anlamda genişlemiş durumdadır.
Televizyon yayıncılığında Türkiye’nin uydu yoluyla dışa açılması önemli başarılar getirmektedir. TRT’nin yurt dışına yönelik yayınları ve özel TV’ler bu alanda önemli rol oynamaktadırlar. Türk kültürü merkez olarak çevreyi etkisi altına tekrar alabilmektedir. Balkanlardan, Azerbaycan’a ve İran’a, Kırım’dan Suriye ve Irak’a, hatta Almanya’dan Avustralya’ya kadar uzanan bir yayın akışında ciddi etkileşimler gözlenmektedir. İran’da ev ziyaretine giden bir Anadolu Türk’ü, akıcı bir İstanbul Türkçe’si ve hayat tarzı karşısında şaşkınlığını gizleyememektedir. Bunun örneklerini çoğaltmak mümkündür.
İnternet imkanı ise her ne kadar global güçlerin ortak dili İngilizce üzerinden etkisini sürdürse de, üretilen ve dinamik olan kültürlere de imkan vermektedir. Amerika’daki, Avustralya’daki, Almanya’daki Türk anında iletişim kurmanın yanı sıra, istediği kültür ürünlerine bu ortamdan ulaşmakta, kendi ürünlerini sunabilmektedir. Dünyanın her noktasına TV veya basın yoluyla ulaşma imkanı olmasa da, bu ortamdan ulaşılabilmektedir.
Etkileşimin Gücü
Küreselleşmenin sağlamış olduğu imkanlar tek yanlı ve asimilasyona dönük olduğu zaman tehlikeli olduğu ortadadır. Siz üretmez, sadece pasif alıcı durumunda kalırsanız bu tehlike sizi esir almaya doğru götürür. Kimliğinizi törpüler, kültürünüzü yok eder, devletinizi zayıflatır ve varlığınızı tehdit eder. Kültürünüz güçlü ve dinamik ise, bu imkanı kullanarak daha da güçlenebilir. Dünyadaki bütün Türkler arasında tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar iletişim ve etkileşim ortamı doğar. Herkes birbirinden haberdar olur, kardeşlik duyguları gelişir, aradaki farklılıklar gittikçe azalır. Ortak noktalar fark edilir ve çoğaltılır. Birliği engelleyici unsurlar tespit edilir ve çözüm üretilmeye başlanır.
Türk kültürü içinde bu etkileşim başlamış durumdadır. Türk dünyası hakkında 20 yıl önce sadece afaki duyumlar ortada dolaşırken, 15 yılda epeyce bir mesafe alınabilmiştir. Hem birebir, hem de teknoloji sayesinde etkileşim başlamış ve devam etmektedir. Bunu ileriye götürecek olan Türklerin ortak niyeti ve kararlılığıdır. Bunun için de hamasi milliyetçilik yerine kültürün bütünlüğünü pekiştirecek rasyonel bir milliyetçiliğe ihtiyaç vardır. Ortak örgütler kurulması, ekonomik ve kültürel işbirliği sağlanması, birlikler ve köprüler oluşturulması, gidiş gelişlerin kolaylaştırılması gibi…
Türkiye öncülüğünde bu tür projeler uygulamaya konulmuştur. En somut projelerden birisi “büyük öğrenci değişim projesi”dir. Öğrenci projesi ile Türk ve akraba topluluklardan Türkiye’de eğitilmek üzere yüksekokul öğrencileri getirilmektedir. Bu öğrencilerin Türkiye’de okumalarıyla karşılıklı yakın etkileşim sağlanmaktadır.
Yükselen Milliyetçilik
Sovyetlerin yıkılması ve soğuk savaşın sona ermesi dünyada en fazla belki de Türk kültürünü etkilemiştir. Sovyetlerin komünist ideolojiyle yok edemediği milli kimlikler, uygun fırsatı bulduğunda başlarını kaldırmışlar ve bağımsız milli devletlerini kurmuşlardır. Bu yükselen bir milliyetçiliktir ve özellikle Türk milliyetçiliğinin o dönemde yükselmesidir. Bu milliyetçiliğin yükseldiği an, aynı zamanda evrenselci küreselleşmeciliğin ivme kazandığı dönemdir.
İdeolojik Küreselleşmenin Atraksiyonları
İdeolojik küreselleşme dünya dengelerini iyi takip etmekte ve Türk kültürü ile hesaplaşarak projelerini sürdürmektedir. Bu projelerin yürütülmesi için tek yönlü stratejiler uygulanmamakta, çok yönlü farklı versiyonlar denenmektedir. ABD öncülüğündeki küresel güçler, Çin’i zayıflatmak için Doğu Türkistan’lı Türklere destek verirken, Irak’ta Türkmenleri katledebilmektedir. 11 eylül sonrasında Afganistan’a müdahale ederken Türkiye’yi yanında isterken, başka bir alanda (mesela Orta Asya’da) Türklerin önünü kapatmaktadır.
Yeni Türk Medeniyeti
Küresel dünya egemenliği peşinde olan güçler için ahlaki ve kültürel kaygı söz konusu değildir. Demokrasi, insan hakları ve özgürlük ifadelerini sadece maske olarak kullanıp, asıl niyetlerini hayata geçirmeye çalışmaktadırlar. Dünya egemenliği mücadelesini amansız bir şekilde sürdüren bu güçler, 19. yüzyılın sömürgeci vahşi kapitalizmini günümüz şartlarında modernize ederek küreselleşme adı altında sürdürmek istemektedirler. Bu vahşetin karşısında da ahlaki ve insani değerleri koruyabilecek, savunabilecek ve insanlığın ümidi olabilecek bir medeniyet gücüne ihtiyaç vardır. bu ihtiyaca karşılık verebilecek en büyük güçlerden birisi yine Türk kültürü olacaktır.
Türk kültürünün yayılma alanı, tarihi tecrübesi ve değerler sistemi buna çok uygundur. Bu tarihi bir misyondur aynı zamanda. Türk milletinin dünya sahnesinde oynadığı roller düşünüldüğünde bu misyonun gereğini yapabilecek potansiyel görülebilir. Ancak bunu harekete geçirecek niyet ve kararlılık için, yeni bir milliyetçilik ateşine ihtiyaç vardır. Bu milliyetçilik küreselleşme karşısında, küreselleşmenin imkanlarını en iyi şekilde değerlendirebilen modern ve akılcı bir milliyetçilik olmalıdır.
Türk milliyetçiliğinin tarih boyunca yöneldiği kızıl elma ülküsü zamana ve mekana göre şekillenmiştir. Osmanlının yıkılma aşamasında Turancı milliyetçiliğin yöneldiği alan doğal olarak Batı karşısında çekilme zaruretinden dolayı ata topraklarına olmuştur. Bugün ise karşımızda, Alman veya Fransız vatandaşı Türkler var. Osmanlının çekildiği alanlarda tekrar canlanan kültürel kardeşlik ilişkileri var. Henüz Anadolu topraklarına geleli üçüncü kuşağı geçmemiş bir canlı hafıza var. Türkiye’de kucaklaşmış Kırım’dan, Kafkasya’dan, Kırgızistan’dan, Doğu Türkistan’dan, Kerkük’ten Bulgaristan’dan, Batı Trakya’dan ve daha nice değişik coğrafyadan insan var. Bu insanları kimse ırkına, rengine, kanına bakmadan kardeşlik hukuku içinde kucaklamış durumda. İşte Türk kültürü’nün farklılığı ve bizce üstünlüğü burada…