Yasin'i Diriye Okumak - 6
3. KONU: KISSALAR (Devam) 20. AYET: “VECA EMİN AKSAL MEDİNETİ RECULUN YESA” “ Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak gelip "Ey kavmim" dedi, "Elçilere uyun.” Bu bir Darbımesel. Gelen adamın kim olduğu önemli değil, neler söylüyor ona bakılır. Gelenek bunun Habibi Neccar olduğu söyler, marangozluk yaparmış. Aksal Medine; şehrin öte ucundan gelse olayı bilemezdi, şehrin ileri gelenlerinden, hatta yöneticilerinden olmalı. Eksik tercüme gibi… Bir “Yiğit Adam” bu, dosdoğru konuşuyor, hikmetli konuşuyor. Ayrıca bu zat, “Ey Kavmim” diyor. Kavmim diyebilmesi için hatırı sayılır, bilge ve yönetici olması lazım. Uzaktan gelen birisi böyle hitap edemez. Sıradan sözler değil, peygamberlerin sözlerini söylüyor. Onların Resul olduğunu ifade ediyor. Hâlbuki şehir halkı onlara Beşer demişti. Sonra, “Uyun Elçilere” diyor. Peygambere inanmak ona tabi olmayı gerektirir. Devam ediyor: 21. AYET: “Sizden hiçbir ücret istemeyen bu kimselere uyun, zira bunlar doğru yoldadırlar.” BU ayette, peşinden gidilecek peygamberlerin iki özelliğinden bahsediliyor: 1. Özellik: Tabi olun, “sizden hiçbir ücret istemeyecek olanlara.” Peygamber Allahtan ecir bekler, insanlardan ücret almaz. Şimdi din adına konuşan insanların pozisyonlarına bakın. Para vermeden ağızlarını açmayacaklar; Allah Resulü’nün fakirliğinden bahsederek zengin oluyorlar. Para almamak üzere, ekstra görev yapabiliyor musunuz? Profesör ders anlattığında maaşını ve ücretini alıyor. Parayı helal ettirebilmek için devletin koyduğu şartla yetinilmez. Devlet dediğin halkın parası, ilave bir şeyler yapmak lazım. Paraya dayalı değil, ecre dayalı hizmet yapmalısınız. Okul dışı dersler, konferanslar vermeli, insanlara ve topluma faydalı projeler üretmelisiniz. 2. Özellik: Vehüm muhtedun: “Doğru yolda olmaları” lazım. Biz beşerin hidayete erdiğini bilemeyiz. Hidayet üzere olduğu kesin olanlar sadece peygamberlerdir. Ve ancak Hidayet üzere olanlar örnek alınıp, takip edilir, başka kimse değil. Geriye kalanlar; - Kimin ümmetindensin? Hz. Muhammed’in. Başka soru yok. - Hangi görüştesin? Müslümanım. “O din konusunda sizi zora koşmadı ve O sizleri Müslüman olarak isimlendirdi (Hacc 22/78).” “Müslüman kimliği,” bir adamı tanıtmaya yetmelidir. Bu adı Allah verdi, diğerlerini insanlar takıyor. Diğer farklılıklar kültürel bir motiftir ve zenginliğimizdir. Müslümanlık üst kimliğinde birleşilebilselerdi, Müslümanlara kimse dokunamazdı. Bu Yiğit Adamın 3 cümlesini dinledik; hepsi de ders niteliğinde. Rabbimiz bizi Mesellerle eğitiyor. “YESA” Koşarak geldi. Bir hakikati insanlara ulaştırmak ve öğretmek için gelmek yetmez, koşacaksın. Bir insan bir âlemdir; bir kişiyi kurtarmak âlemi kurtarmaktır. Bu koşma yeter mi? Hayır. İlmin ve öğrenmenin de peşinden koşmak lazım. El Hakk olan Allah, hakikatin bilgisini Kur’an’da vermiştir. Hz Muhammed’in biz öğrettiği gibi… “İnkâr edenler, “Sen peygamber değilsin” diyorlar. De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah ve bir de kitap (Kur’an) bilgisini gerçekten anlayanlar yeter (Rad 13/43).” Bu ayete göre insanların peygamberle alakalı 2 görevi vardır: 1. İman etmek ve tabi olmak. 2. O’nun peygamberliğine şahit olmak. Ancak, Kur’an’ı gerçekten anlamadan Peygamberi tanımlayamazlar. Bu konuda ilave bir söz: Din eğitiminin referansı Kur’an olmalıdır. AYET 22: " Hem ben neden beni yoktan yaratana ve hepinizin huzuruna varacağı Allah'a kulluk etmeyecek mişim? “Siz, sizi yoktan var edene kulluk yapın” demeye getiriyor. Karşısındakine bir şey demiyor. Kendi üzerinden tebliğ yapmaktır bu. Bu bir eğitim ve tebliğ ilkesidir. İnsan, “Neden ben?” sorusunu sormalıdır. Ben inanıyorum yetmez; inancını da sorgulamalı. Din iman sorgulanınca bilgiye dönüşür, o zaman bilgi bizim olur. AYET 23: “Onu bırakıp da başka ilahlar edineyim, öyle mi? Eğer Rahman bana bir zarar vermek isterse (ki, istemediği açık) ne onların şefaati zerre kadar fayda getirir, ne de beni koruyabilirler” Başka ilahlar edinmem, siz de edinmeyin (yine kendi üzerinden tebliğ yapıyor). AYET 24: “O takdirde ben, apaçık bir sapıklığa düşmüş olurum.” Onlara bir şey demiyor, kendi üzerinden mesaj veriyor: Ben dalalette değilim, siz dalalettesiniz. AYET 25: “Ben sizin de Rabbiniz olana iman ediyorum (güveniyorum), artık beni dinleyin!" Onlar Allah’a inanıyorlardı, ama güvenmiyorlardı. Bugünkü Müslümanların da problemi bu; inanıyorlar ama güvenmiyorlar. Hâlbuki Rabb olan Allah bizi sahiplenmeye hazırdır. AYET 26: “Ona "Sen cennetliksin!" denildi. Dedi ki: "Ah, keşke kavmim bir bilseydi” Söyleyen kimse ve ölümünün şekli önemli değil, söylenen önemli: Cennete gir. AYET 27: “ (Bilselerdi) Rabbimin beni bağışladığını ve bana ikram ettiğini” Yasin’deki “Yiğit Adam” meseli bu. Değerli Dostlar! Kur’an’ı anlamak, Rahman olan Rabbimizle konuşmak ne güzel değil mi? Nasıl da doyuruyor insanı, tatmin ediyor. “Çünkü kalpler ancak Allah’ı zikretmekle tatmin olur (Rad 13/28).” Hele bir Kur’an oku! Bak bakalım başka bir şey okuyabiliyor musun? Bize Kur’an lütfeden Rabbimiz, Seni sınırsızca övüyor ve çok seviyoruz.