Musul Neresi?
Musul bölgesi, daha düne kadar Irak sayılmıyordu ve Irak'tan ayrı olarak “Yukarı El-Cezire” bölgesi içinde gösterilmekteydi.
İlk olarak 1055-1056 yıllarında Selçuklu Devleti'ne bağlanan Kerkük ve Musul, bin yıldır hep “Türk Yurdu” oldu.
I. Cihan Savaşı ve Sonuçları
İstemeyerek girdiğimiz I. Cihan Savaşı’nda (1914-1918), bütün cephelerde galip gelmemize rağmen, müttefikimiz Almanya’nın yenilmesiyle biz de mağlup sayıldık. Mondros Ateşkes Antlaşması (30 Ekim 1918) ile teslim alındık, Sevr Antlaşması (10 Ağustos 1920) ile de taksim edildik. Sevr ile Orta Anadolu’da küçük bir toprak parçası Türklere bırakılıyor; İmparatorluk’un tamamı İngiltere, Fransa, Yunanistan, Ermenistan ve İtalya arasında paylaşılıyor; Musul ve Kerkük’ün bulunduğu Irak coğrafyası da İngiltere’de kalıyordu.
Misak-ı Millî (Millî Yemin, Ulusal Ant)
İstanbul'da toplanan son Osmanlı Mebusan Meclisinde, daha önce Mustafa Kemal tarafından hazırlanan Misak-ı Millî maddeleri, 28 Ocak 1920'de oy birliği ile kabul edilmiş ve 17 Şubat 1920’de kamuoyuna açıklanmıştır. Bildiri, Türkiye'nin kabul ettiği asgari barış şartlarını içermektedir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları, büyük ölçüde, Misak-ı Millî ilkeleri doğrultusunda oluşmuştur. Kerkük ve Musul, Misak-ı Millî sınırları içindedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılışından bir hafta sonra, Gazi Mustafa Kemal, Meclis kürsüsünden konuyu şu şekilde ifade ediyordu: "Millî hududumuz, İskenderun'un güneyinden geçer; doğuya doğru uzanarak Musul'u, Süleymaniye'yi, Kerkük'ü içine alır.”. Atatürk Musul, Kerkük ve Süleymaniye’yi Anadolu’nun bir parçası olarak tanımlıyordu.
Lozan Antlaşması
Millî Mücadele’deki başarımızdan sonra, yeni kurulan Türk Devleti’nin durumunu görüşmek ve sınırlarını tespit etmek üzere, İsviçre’nin Lozan şehrinde bir barış konferansı tertip edildi.
İlk görüşmeler 20 Kasım 1922-04 Şubat 1923 arasında yapıldı ve petrol olduğu için Musul vilayeti konusunda anlaşma sağlanamadan konferans dağıldı.
İkinci görüşmeler 23 Nisan 1923’te başladı. Musul konusu yine çözüme bağlanamadı. Musul maddesi daha sonraya bırakılarak Lozan Antlaşması imzalandı (24 Temmuz 1923).
Ankara Antlaşması
Musul sorunu, 1926 yılında Milletler Cemiyetine götürüldü. Sorun burada da çözümlenemeyince Yüksek Adalet Divanına verildi. Buradan da olumlu bir sonuç alınamadı. Nihayet 5 Haziran 1926 tarihinde, Türkiye ve Irak arasındaki siyasi sınırları belirlemek ve komşuluk münasebetlerini düzenlemek amacıyla İngiltere ve Türkiye tarafından Ankara Antlaşması imzalandı.
Bu antlaşmaya göre, Musul vilayeti Irak'a ait olacaktı. Irak, Musul'dan elde ettiği petrol gelirinin %10'unu, 25 yıllık bir süre için Türkiye'ye verecekti.
Türkiye, bu parayı 4 yıl boyunca almış; kalan 21 yıllık hakkından ise 500.000 sterline İngiltere lehine vazgeçmiştir.
Ödemelerdeki aksaklıklar, 1951 yılına kadar Türkiye’nin milli bütçesinde hep alacak olarak gösterildi.
Fakat 1986 yılında Saddam Hüseyin’in ricası üzerine, bu kalem de bütçeden kaldırılarak Kerkük ve Musul üzerindeki haklarımız, kâğıt üzerinde bitirilmiş oldu.
Körfez Savaşı (1991)
Birinci Körfez Savaşı sırasında dönemin ABD Başkanı George Bush’un Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a, “Musul ve Kerkük’te hakkınız var. Alın ve çıkmayın.”dediği anlatılır. Ancak Turgut Özal, Musul ve Kerkük’ün sıkıntı yaratacağından bahisle etrafındakilere, “Bunlar tanelerdir, kuşlar için taneleri dökerler; sonra da tanelere gelen kuşları avlarlar.” dediği rivayet edilir.
Belki, o günün şartları öyleydi.
Kerkük ve Musul için Milat: 1 Mart Tezkeresi
Türkiye Cumhuriyeti’nin, ABD ile birlikte, Türk düşmanı Saddam’a karşı Irak’a girmesi için TBMM’de yapılan oylamada ret kararının çıkması, Irak için ters şartların alabildiğine ürediği olaydır.
ABD, Irak’a kuzeyden değil de bu sefer yanına Peşmerge ve Kürtleri alarak güneyden girdi ve 2003 yılında Irak işgal edildi.
10 Nisan 2003 tarihinde Irak askerlerinin Kerkük’ü boşaltıp güneye doğru çekilmeleri üzerine Kürt Peşmergeleri Kerkük’e saldırdı. Türkmen şehrine girmekle kalmadılar, şehirdeki resmî daire binaları, hastane, işyeri, evler ve özel araçları yağma ve talan ettiler.
İlk yağmalanan yerlerin Tapu ve Nüfus Daireleri olması, Kürtlerin maksadının Kerkük’teki Türkmen nüfus kayıtlarını yok ederek Irak Türklerini azınlık durumuna düşürmek ve Türkmen şehri Kerkük’ün demografik yapısını değiştirmek olduğunu gösteriyordu.
Maalesef Türkmen kardeşlerimiz heder edildi ve maalesef Türk askerinin başına çuval geçirildi.
Türkiye’nin Irak üzerindeki siyasi etkisi ve caydırıcılığı sıfırlandı. Kırmızıçizgilerimiz çiğnendi, daha da acısı Türkiye’ye karşı yeni kırmızıçizgiler oluşturuldu.
Keşke, 1 Mart 2003 Tezkeresi reddedilirken Misak-ı Millî aklımıza gelseydi.
Gelelim Günümüze
Şimdi her şey bambaşka. 15 Temmuz darbe gecesi yaşananlar ve yüzlerce harikulade olay, Türk milletine yeni bir şuur kazandırdı. Olaylara, dosta ve düşmana daha başka bakmaya başladı.
O gece Rabbimizin sadece bizi değil, bütün İslam coğrafyasını, bütün ümmeti Muhammed’i bizzat koruması altına aldığına şahit olduk. Zalim Batı’nın zulmü Gayretullah’a dokundu, kim bilir Rahman’ın zalimlere verdiği mühlet doldu.
Sonuç
Kerkük ve Musul, demografik olarak da tarihsel olarak da siyasi olarak da 81 vilayetimiz gibi Türk şehirleridir; uzakta olsalar da bizimdir ve Türkiye’nin orada hakları vardır. Bu hak aranmalıdır.
Misakı Millî mülk-i millettir! Musul'u tribünden izleyemeyiz.
Bu milleti çok seven Rabbimiz! Bize güç ver; bizi, aklımızı kullanmaya yönlendir; birlik ve beraberliğimizi bozma. Bu, 80 milyonluk Türk milleti, seni sınırsızca övüyor ve çok seviyor Allah’ım.