Biz Öyle Bir Gençliğiz Ki
Biz Öyle Bir Gençliğiz Ki;
Çok küçük yaşlarda And içeriz; yaşımıza başımıza bakmadan: koca davaları omuzlamaya… Adımız Atila olmuştur, Bilge, İlteriş, Çağrı ve Tuğrul, Alparslan, Kemal olmuştur… Ve; Ruhi’dir, Dursundur, Mustafa’dır, Velican’dır.. veya Ahmet, Mehmet, Ali… Ancak hepimizin adı aslında KürŞad’dır; baskın yapmaya hazır; Çin saraylarına…
Daha komşu şehrimizi bile görmemişken belki de; bir gün öğrendiğimizde çok uzaklarda bizde olmayan ancak bizden olanların olduğunu, derhal gitmek isteriz bağımzsızlıkları için çarpışmaya… Henüz 15 yaşındayken tek başımıza düşeriz yola, Doğubeyazıt’a kadar gideriz durdururlar, nereye gittiğimizi sorarlar, “Esir Türkleri kurtarmaya” deriz. Tutuklanır geri gönderiliriz. “On iki yaşında ettim yemini, Bu canı Türklüğe adadım anne..” diye şiirler yazarız. Okul defterlerimizin kenarlarında köşelerinde ay yıldızlar çizilidir, uluyan kurtlar.. Hayatımızda ders çalışmadığımız kadar okumuşluğumuz vardır. Bir de ezberleriz. Küçükken İstiklal Marşı’nın on kıtasını, sonra Alageyik Destanı’nı. Şiirler vardır bir de. Yolların Sonu kitabını kaç kere hatmetmişizdir kim bilir… Ortaokulda yahut en geç lisede Ocaklara gitmeye başlarız… Ocaklarımız vardır bizim evlerimizden çok zaman geçirdiğimiz.. Kapısından girerken farklı ruhhallerine büründüğümüz, tüğlerimiz diken diken… Biz Ocaklarda pişeriz…
Bozkurtlar’la öğreniriz GökTürk tarihini… Siganfu sarayını basacakken, Yamtar oluruz, Gökbörü, Sungur… En son, Vey’in kıyısında Ölen fakat attan düşmeyen, Ölen ancak yenilmeyen KürŞad oluruz…
Biz Almıla’lara vuruluruz… -Görmediğimiz halde- görebileceğimiz en güzel kız odur… Aşık böyle olunur.. Sevgililerimizin çekik gözlü olması bir tesadüf değildir. Türk yurtlarından evlenmek isteriz…
Biz Marşlar söyleriz… Bozkurtların başbuğları, Kür Şad, Çankaya, 3 Mayıs…
3 Mayıs günü ATSIZ’ı garda karşılayıp omuzlarında mahkeme salonuna götüren gençler biziz… birbirlerinden habersiz meydanları dolduran. 3 Mayıs 1944 biziz! Nejdet Sançar’ın kısacık savunmasını okuyunca bir irkilip, titreyip kendimize döneriz “Türk Irkı Sağolsun”la… En fazla ettiğimiz dua “Tanrı Türk’ü korusun”dur.
Odamızın duvarlarında bayraklar asılıdır. Tanrıdağı’nı işaret eden Kür Şad ve bozkurtlar asılıdır.
Kitaplığımız vardır, süs olmayan cinsten. Her birini en az bir kez okuduğumuz kitaplarımız. Cebimizdeki son parayı bir “Orkun” dergisine veririz, bir “Türk Yurdu”na, bir “Töre”ye, “Kömen”e…
Gazete okumaya son sayfadan başlamayız. Memleketimizin, Milletimizin dertleriyle dertleniriz.
Edebi Adabı biliriz. Büyüğümüze saygımız, küçüğümüze sevgimiz vardır. İlimizi, Töremizi vardır.
Ve;
Üstte Gök basmazsa, altta Yer delinmezse İlimizi Töremizi kimse bozamayacaktır!
Bir özetle,
İşte biz böyle bir gençliğiz…