Nuri Gürgür’den Bir Güzel Eser - 60’lılardan Vatan Kurtarma Hikâyeleri
Bizde pek nadir görülen “Hatırat”, “Özeleştiri”, “Nehir Roman” ne derseniz deyiniz son üç – beş yıl içinde hareketlenmeye başladı. Prof. Turan Güven’in “İnsan Gelecekte Yaşar” isimli hatıratından sonra Osman Çakır Arkadaşımızın, Rahmetli Nevzat Kösoğlu Ağabey ve değerli iş adamı İdris Yamantürk’le yaptığı konuşmalardan oluşan “Bir Vatan Kurtarma hikâyesi”, ve “Türkiye’ye Borcumuz Var” isimli eserler, gerisinin de geleceğine işaret olarak görülüyordu.
Buna rağmen, Osman Çakır’ın daha nice hatırayı, bilinmeyenleri sır gibi saklayan bazı ağabeylere yaptığı tekliflerin sonuçsuz kaldığını da biliyorum. Kimi “kendimiz yazacağız”, kimi “daha zamanı var” dedi ve öylece kalıp gitti. Aralarında bu dünyadan göçüp gidenler de oldu ve onlar en azından camiamızın bilmesi gerekenleri de alıp götürdüler. Rahmetli Ayvaz Gökdemir Ağabey konuşmaya hazırdı ve Osman Çakır’la randevulaşmışlardı ama onu da kader bırakmadı.
Derken, hazırlık safhasından bir nebze haberdar olduğum “60’lılardan Vatan Kurtarma Hikâyeleri” isimli eserle tanıştık. MHP ve ülkücü camiaya uzun yıllar hizmet eden, Türk Ocakları Genel Başkanı olarak ve dergilerde, internet sitelerinde aydınlatıcı, yol gösterici yazılar yazan Nuri Gürgür Ağabey’in organizesi ile hazırlanıp yayınlanan bu eserde ülkücü camianın yakından tanıdığı 8 kişinin hayat hikâyesi ve bir dava uğruna verdikleri mücadele anlatılıyor. Bu isimler harf sırasına göre Acar Okan, Ahmet İyioldu, Cezmi Bayram, Mustafa Kahramanyol, Namık Kemal Zeybek, Nuri Gürgür, Şerafettin Yılmaz ve Yücel Hacaloğlu.
Nuri Ağabey’in, “Osman Oktay kardeşime sevgilerle…” diye yazıp imzalayarak 27 Ağustos 2014 tarihinde bana ulaştırılmak üzere gönderdiği kitap Ötüken Yayınları’nın Kültür Serisi’nden 594. ve 1070. yayını olarak çıkmış. Bu arada Türk Dünyası’na bazı seyahatlerim olduğu için kitabı detaylı olarak okuyup inceleyememiştim. Şimdi yeniden ele aldım ve “Bismillah” diyerek bu satırları yazıyorum.
Nuri Ağabey’in yazdığı Giriş yazısının birinci paragrafı şöyle:
“Bu kitapta 60’lı yılların başında, üniversite çağlarında tanışıp sıcak bir dostluk kuran, bu ilişkilerini hayatları boyunca sürdüren, ideallerine, değerlerine, fikirlerine hizmet yolunda birlikte mücadele veren bir dostluk grubuna ait hikâyeler kendi ağızlarından anlatılıyor.”
Bu “Dostluk Grubu” 27 Mayıs 1960 ihtilalinin getirdiği kargaşa ortamında Ankara’da bir avuç idealist tarafından kurulan “Üniversiteliler Kültür Derneği” etrafında oluşmuştu ve dernek daha sonraki yıllarda resmen kapansa da o grubun sıcak ilişkileri devam edip gidecekti. Nitekim öyle de oldu ve Emr-i Hak vaki olanların dışında görüşüp konuşmalar, fikir alışverişleri devam ediyor.
Eserde yer alan 8 vatan kurtarma sevdalısının nüfus cüzdanlarına göre en yaşlısı olan Yücel Hacaloğlu 1936 doğumlu. Diğerleri de ikişer üçer yıl arayla dünyayı teşrif etmişler. O halde bu kitabı okuyanlar 1950’li yılların başından itibaren Türkiye’de olup bitenleri ve bu “Dostluk Grubu”nun da içinde bulunduğu Ülkücü Camia’nın mücadelesini öğrenebilecekler. Tabii iş bununla da kalmıyor. Mesela Acar Okan’LA Mustafa Kahramanyol asker kökenli oldukları için son zamanlarda çeşitli vesilelerle adlarından sık sık bahsedilen Orgeneraller Hilmi Özkök, Hüseyin Kıvrıkoğlu, İsmail Hakkı Karadayı, Çetin Doğan, Şener Eruygur, Aytaç Yalman vb. gibilerin geçmişleri hakkında bilgi sahibi olunup “Ergenekon” ve “Balyoz” gibi aktüel sayılabilecek operasyonlar hakkında da ipuçları yakalanabilir.
Mütevazı, ağırbaşlı kişiliği ile Ahmet İyioldu’dan milliyetçi camianın yüz akı Ötüken Yayınevi ile bir yayın dağıtım şirketi olarak kurulup görevini tamamladıktan sonra kapanan ANDA’nın kuruluş ve faaliyetlerini, Cezmi Bayram Ağabey’den Ülkücü Öğretmenler Birliği Ülkü-Bir’in hikâyesi mutlaka okunmalıdır.
“28 Şubat Mağdurları” edebiyatının çok yapıldığı malum. Aslında bunun kimi gruplar için bir mağduriyet değil lütuf olduğu da biliniyor. Ama asıl mağdurlardan biri olan Mustafa Kahramanyol’un esamesi bile okunmuyor. Çünkü o bir Türk Milliyetçisi ve Evlad-ı Fatihan’dan. Ama işe bakın ki milliyetçi olduğu için ordudan atmak abes olur diye düşünmüş olacaklar ki “irticacı” kılıfına sokuyorlar. Ne yazık ki o süreç hala devam ediyor ve en son 30 Ekim 1914 tarihinde Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yaptığı savunma Nuri Ağabey tarafından Türk Ocakları web sitesine taşındı. Kahramanyol’un hayat hikâyesi ve mücadelesi de kitapta etraflı şekilde yer alıyor.
Kitapta hayat hikâyesine yer verilenlerden Namık Kemal Zeybek’i bilmeyen yok. Renkli kişiliği ve kendine has üslubu ile dikkat çekiyor. Ancak ülkücü camianın siyaset sahnesinde adını duyurmaya başladıktan sonra MHP’nin ilk Gençlik Kolları Başkanlarından oluşu, ilk bürokratlarından biri, 1970’li yılların sonlarına doğru partide oluşturulan ve “Eğitimciler” olarak adlandırılan grubun başkanı olması dolayısıyla camia içinde farklı bir yeri var. Ayrıca, kitapta yer alan 8 kişi içinde MHP dışında bir başka partiden Milletvekili ve hatta Bakan olan tek kişi.
Nuri Gürgür, Şerafettin Yılmaz, İbrahim Metin, Sadi Somuncuoğlu üniversite yıllarından sıkı arkadaşlar. Bu arkadaşlıkları Türk Ocakları Gençlik Kolları’nda ve daha sonraki hayatlarında da devam ediyor. Kitapta hayat hikâyesine yer verilen Şerafettin Bey, ülkücü camianın önde gelen avukatlarından biri. Ankara’daki avukatlık hayatını bitirip İstanbul’a yerleşmişken 12 Eylül darbesi vuku buluyor ve tekrar Ankara’ya dönüp genç arkadaşlara bıraktığı Avukatlık Bürosu’nun başına geçiyor. Kitapta yer alan bu bölüm, Türk siyasi tarihinin yüz karalarından biri olan 12 Eylül süreci ve özellikle MHP ve Ülkücü Kuruluşlar davasının safahatları hakkında bilgi edinmek için ayrıca önem taşıyor.
Yücel Hacaloğlu bizim camia içinden yetişen ilk gazetecilerden, ilk Yayın Yönetmenlerinden biri. Nihal Atsız başta olmak üzere Türkçü – Milliyetçi camianın önde gelenleriyle yakın dostluğu, arkadaşlığı var. Ancak bazen o sert ve katı tutumlarına rağmen öne çıkmayı sevmeyen bir yapısı var. Gazeteci olarak 27 Mayıs mahkemelerini takip etmesi, defalarca Yassıada’ya gidip gelmesi, MC Hükümetleri olarak adlandırılan hükümette Alparslan Türkeş’in Basın Müşavirliği’ni yapması ve uzun yıllar Türk Ocakları Genel Merkez yönetiminde bulunması elbette O’nun hayatını da önemli ve okunmaya değer kılıyor.
Kitapta hayat hikâyeleri ve mücadeleleri anlatılan 8 kişinin ortak özellikleri elbette milliyetçi-ülkücü olmaları. Hepsinin bir ortak özelliği de bu camianın Ağabeyi Galip Erdem’le birer Ağabey – Kardeş olmaları. Onun için hepsinin hatırasında O’nun adı mutlaka geçiyor.
Nuri Ağabey elbette güzel bir iş çıkararak gençlik yıllarından itibaren bir ömür verdiği Türk Milliyetçiliği ülküsüne yaptığı hizmetlere bir yenisini ekleyip bu ülkü uğrunda verilen mücadelelerin kahramanlarından bir bölümünü çeşitli yönleriyle tanıtmaya vesile olmuş. Kitap bir bütün olarak ele alındığında, önceden hazırlanan sorular üzerinden gidildiği ve karşılıklı oturulup soru soruyu açmadığı, cevaplara göre araya girme imkânı da olmadığı için bazı tekrarlar ve kopukluklar hissedilebiliyor. Bunlardan bazılarının muhtemelen telefon görüşmeleriyle telafi edilmeye çalışıldığı da anlaşılıyo
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz. Yazmak ve okumak lazım. Hatıralar, sahipleri ve şahitleri ile birlikte göçüp gitmemeli. Başka büyüklerimizin ve ağabeylerimizin hatıralarının yayınlanmasını da bekliyor ve umuyoruz.