Nursultan Nazarbayev: Yetmiş Yıla Yüzyılları Sığdıran Adam
Ankara Büyükşehir Belediyesi Belediye Meclisi 12 Şubat 2010 tarihinde bir karar aldı. Meclisin 500 sayılı bu kararına göre Ankara’nın işlek caddelerinden birine Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in heykeli konulacak.
Anakara Büyükşehir Belediyesi Belediye Meclisi’ni böyle anlamlı bir karar verdiği için tebrik ederiz. Kararın oy birliğiyle verilmiş olması, Nursultan Nazarbayev’e insanların siyasi tercihi ne olursa olsun olumlu baktığını gösteriyor.
Kazakistan Cumhurbaşkanı, bu sevgiyi hak etmiştir. Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin yaptıracağı heykel de aslında O’nun için ve O’nun şahsında Kazak halkı için mütevazı bir hediyedir.
Nursultan Nazarbayev, 1986’da Kazakistan Komünist Partisi Birinci Sekreterliğine Moskova tarafından atanan Genady Kolbin görevine Sovyet idaresi tarafından şiddet kullanılarak başlayabilmişti. Çünkü halk bu atamaya tepkiliydi; görevden alınan daha doğrusu istifa ettirilen Dinmuhammed Kunayev’i çok seviyordu. Olaylar oldu, kesin sayısı bilinmemekle beraber “yüzlerle” ifade edilecek kadar çok sayıda insan öldü.
Kolbin 1989’a kadar görevde kaldı. Haziran 1989’da Kazakistan Komünist Partisi Birinci
Sekreterliğine Nursultan Nazarbayev getirildi. Kendi ifadesiyle Kunayev’in yanında tecrübe kazanmış olan Nazarbayev, Nisan 1990’da Başkanlık sistemine geçme kararı aldı ve Parlamentonun kararıyla da Kazakistan’ın ilk Cumhurbaşkanı oldu. Kazakistan, 25 Ekim 1990’da, diğer birçok Sovyet Cumhuriyeti gibi, egemenliğini ilân etti. Böylece Kazakistan, Sovyetler Birliğinden ayrılmasızın, kendi toprakları üzerinde kendisinin hükümran olduğunu ilân etmiş oluyordu.
Egemenlik ilânı ülke genelinde, kuzeyde bir iki aleyhte gösteri dışında, memnuniyetle karşılandı. Artık 1730’larda başlayan Rus hâkimiyet dönemi sona ermişti. Sovyet döneminde Kazakistan’ın Kazak çoğunluğunu eritme girişimleri ve Kazak aydınları üzerine baskılar ters tepmişti. Bu noktaya gelinceye kadar Kazak halkı çok çile çekti. İşte özet bir liste:
-
1895’lerden itibaren birkaç defa sürgün, kolektifleştirme, Rus göçmenleri yerleştirme, meraları tarla arazisi yapma gibi Moskova kararlarının uygulamasından kaynaklanan kırgınlar oldu. Sadece hayvanlar değil, çobanlıkla geçinen Kazaklar da kırıldı. Öyle ki Kazakistan’daki Kazak nüfus, doğurma oranlarının Dünya rakamlarının çok üzerinde olmasına rağmen 1895’ten 1995’e 6 milyondan ancak 8 milyona değişti. (Bir mukayese olması için, aynı dönemde Türkiye’nin nüfusu 13 milyondan 65 milyona değişmiştir.)Kruşçev zamanında 1960’lı yılların sonlarında Kuzey Kazakistan’da “Bâkir Topraklar Ülkesi” adında yeni bir idari bölge kurulması, buraya Slav kökenliler ve Volga Almanları ağırlıklı olmak üzere Kazak olmayan birçok etnik gruptan insanların yerleştirilmesi planlanmıştı. Bölgenin merkezi de Akmola şehri olacaktı, hatta adı da bu yeni misyonuna uygun olarak “Tselinograd” olarak değiştirilmişti. Kazakistan Milli Yönetimi o zaman da bu kararı hayata geçirmemek için çok ciddi bir mücadele verdi.Gorbaçov döneminden hemen önce, “Az I Ya” kitabının yazarı Olcas Süleyman cezalandırılmış, kitap yasaklanmıştı.
- Alman Oblastı (Vilayeti) kurma kararı alınmış, ancak bu da ciddi uğraşlar sonunda engellenmişti.
Nazarbayev böyle bir dönemde işbaşına geldi. Kısa zamanda önemli kararlar alındı. 16 Aralık 1991’de Egemen Kazakistan, bağımsızlığını ilân etti. Bir taraftan Kazak halkının kendi milli benliğine uygun bir yaşayış biçimi geliştirilmeli, bir taraftan da ülkenin o güne kadar bozulmadan devam etmiş olan barış ve sükûn ülkesi olma özelliği korunmalı, Rus kökenli vatandaşların da varlıklarını sürdürme hakkı korunmalıydı. Rusya ile ilişkiler komşu ülke ve tarihi ilişkilerin korunması esasına göre daha da iyileştirilerek sürdürülmeliydi. Diğer taraftan da ülke üzerinde artık yeni bir hegemonya olmamalıydı. Bu çerçevede komşu ülkelerle birliktelikler geliştirilmesi, Hazar’ın batı tarafında kalan diğer Türkçe konuşan ülkelerle de yakınlaşma sağlanması gerekiyordu.
Nursultan Nazarbayev, ülkenin bu gereklerini çok iyi okudu ve buna uygun bir Dış Politika geliştirdi. Avrupa Birliğine benzer bir Avrasya modeli teklif etti; O’nun Avrasya’sı, Dugin’inkinden farklı olarak, güçlü olanın hegemonyasına değil, eşitlerin birliğine dayanan bir teklifti. Batı ile ABD ve AB ile ilişkileri, üyesi olduğu Şanghay İşbirliği örgütünün normlarına uygun biçimde geliştirdi.
Bütün bu Dış Politika uygulamalarında Türkiye’nin ve Türk Dünyası’nı özel bir önem kazandığını görüyoruz. Ekim 2009’da Astana’da Türkiye Büyükelçiliğinin karşısındaki parkta, Atatürk heykelinin açıldığına şahit olduk. Dünyada, başkentinde Atatürk’ün heykeli olan herhalde tek ülkedir Kazakistan ve Nazarbayev “Türkçe Konuşan Ülkeler” kavramını benimseyip hayata geçirilmesi için samimi davranan ve ciddi teklifler geliştiren liderlerin belki de ilkidir.
Kazakistan bağımsızlığını ilân ettiği zaman “yedi sente muhtaç” durumdaydı. Diğer birçok Sovyet cumhuriyeti gibi, emeklilerin maaşını dahi ödeyemeyen bir ülke konumundaydı. Daha önce Tselinograd yapılması öngörülen Akmola, 1998’de “Astana” adıyla ülkenin yeni başkenti ilân edildi. Böyle bir heyecanla başlayan kalkınma hamlesi büyük bir hızla sürdürüldü. Ülkenin petrol, doğal gaz ve madenler gibi zenginlikleri verimli bir şekilde işletilmeye başlandı. Oluşturulan fonlarla, 2,7 milyon km. karelik bir şantiyeye dönen ülkenin inşaat istihkakları karşılandı. 1992’de 100 doların altında olan Kazakistan’da fert başına milli gelir bugün 7 bin doların üzerine çıktı.
Ankara Büyük şehir Belediyesini tebrik ederken, çok daha fazlasını hak eden Cumhurbaşkanımızın daha nice büyük işler yapacağına inanıyor, O’na 70. yaşında, “uzak ömür ve ten sağlığı” diliyoruz.