Emin Çölaşan’a Bilgi Notu: Türkiye’de “Serseri Güruhundan” İnsanların Torunları Var
Sayın Emin Çölaşan
Sol gözünüzdeki kanlanmanın geçmiş olmasını dilerim.
9 Aralık 2015 tarihli “Enver Paşa’dan Tayyipgillere Dipsiz Kuyu” başlıklı yazınızı okudum. Murat Bardakçı’nın İş Bankası Yayınlarından henüz çıkan “Enver” isimli kitabını da kaynak olarak göstermişsiniz. Bendeniz o kitabı henüz görmedim. Murat Bardakçı’yı televizyon programlarından izler ve yakın tarihimizle ilgili değerlendirmelerini ilginç bulurum. Kimi görüşleri benim görüşlerimle uyuşmaz ama saygısız ifadelerine rastlamadım.
Sizin yazınızda Enver Paşa ile ilgili bir cümle dikkatimi çekti: “1922 yılında Kafkasya’da yanına topladığı bir serseri güruhuyla birlikte Buhara’da Rus Ordusu’yla çarpışırken ihanete uğradı ve öldürüldü.” Bu cümleyi de Murat Bardakçı’nın kitabından aldığınız bilgilere dayanarak yazdıysanız doğrusu kendimi Murat Bardakçı’nın görüşlerinin objektif bilgilere dayandığı kanaatimi gözden geçirmek zorunda hissediyorum.
Ben de size, akademik olmayan popüler tarihçilik cephesinden Şevket Süreyya Aydemir’in “Enver paşa” ciltlerini, Nevzat Kösoğlu’nun “Enver Paşa” isimli kitabını, Ali Bademci’nin Türkistan’la ve Enver paşa ile ilgili kitaplarını, Yılmaz Öztuna’nın bir zamanlar İş bankası yayınlarından çıkmış olan “Büyük Türkiye Tarihi” ciltlerini tavsiye ederim.
Bütün bu kaynaklardan çıkarılabileceği gibi Enver paşa ile ilgili değerlendirmeler farklıdır. Bir defa objektif olarak şunu söylemek gerekir: Birinci Cihan harbinin mağlup tarafında Osmanlı da yer aldıktan ve İstanbul’u İngilizler işgal ettikten sonra Genel Kurmay Başkanı Enver Paşa emperyalizme karşı mücadeleyi bırakmadı. Ona maceracı diyenler de vardır; bahtsız diyenler de, kahraman diyenler de. Neyse siz de Allah rahmet etsin demeyi esirgememişsiniz.
“Kafkasya’dan topladığı serseri güruhu” ifadesi kusura bakmayın ama, nezaketsizliği, kabalığı bir tarafa tamamen yanlış… Buhara’yı Kafkasya’da sanıyorsanız coğrafya bilgilerinizde de yanlışlık var demektir. O serseri dediğiniz güruh, Kafkasya’da değil Türkistan’da idi; Rus Bolşevik tarihinde “Basmacılar” olarak isimlendirildi, onlar kendilerine “Korbaşılar” dedi. İstilâcı Ruslara karşı istiklâl için mücadele ettiler. Ama kader ağlarını böyle örmüştü, bağımsızlık onların mücadelesinden 70 yıl sonra, ama geldi. Sizin serseri güruhu, Bolşeviklerin burjuva hainleri olarak nitelendirdiği o insanlar bugün Özbekistan’da, Tacikistan’da, Türkmenistan’da, Kazakistan’da ve Kırgızistan’da saygıyla anılmaktadır.
Enver Paşa’nın ihanete uğraması? Lakay İbrahim ile aralarında görüş ayrılığı olduğu, hatta Lakay İbrahim’in Enver Paşa’yı bir lider olarak hazmedemediği söylenebilir. Ama Ruslar tarafından, Buhara’da değil, Duşanbe’ye yakın bir yerde şehit edildiği zaman ihanete filan uğramadı. Tersine Enver Paşa ve silah arkadaşları Bolşevik Rus ordusunun kalleşliğine kurban gittiler. Kurban bayramı idi. Bolşevikler bayram günü Türkleri gafil avlayacaklarını hesap ettiler ve bayram namazı kılınırken saldırdılar. Allah Enver Paşa’ya ve yanındaki kahramanlara rahmet etsin.
* * *
Yazınızı okuyunca Recep Tayyip Erdoğan’ın başarısının sebepleri arasında muhaliflerinin önemli bir yer tuttuğu görüşüne hak verdim. Önce size bir cevap yazmak aklıma gelmedi. Ama daha sonra yazılarınızı sürekli okuyan kimi gençlerin sizin “sorumsuz ve vicdansız” olarak nitelendirdikleri değerlendirmelerinize cevap beklediklerini fark ettiğim için bu mektubu yazmaya karar verdim. 13 Aralık tarihli yazınızda Sur ilçesini haritada bulamayan gençleri tenkit ederken onlara dolaylı şekilde tavsiye ettiğiniz “yüzeysel değil, derinlemesine araştırma alışkanlığını” kazanmış okuyucu gençleriniz de var yani. Ben de hayatım boyunca kendi kanaatlerimin oluşmasında bu alışkanlığı kazanmaya çalıştım ve size de salık veririm. Ama siz kendi doğrularının mümini iseniz yanlışlarınızı kabul etmenizi bekleyemem.
Son bir konu daha var yazınızla ilgili: Türkiye’nin Suriye politikalarını ben de başından beri yanlış buluyorum. Ama Türkiye’nin yanlışlığı, Esad rejiminin totaliter olduğunu, Türkmenlere haksızlık yapıldığını ve Türkiye’nin onlara yardım etmesi gereğini görmemi engellemiyor. Bir de Rusya’nın, Amerika’nın Suriye’de ne işi var? Sahi sadece IŞİD ile mücadele için mi oradalar? Bu soruları da sorup cevabını vermeye çalışmak, AKP iktidarının yanlışlarını görmemi engellemiyor.
Putin’i ne kadar benimsiyorsunuz bilemem. Ama Osmanlı’nın gerilemesi başladıktan bir süre sonra önce Köprülü Mehmet Paşa ve sonra Köprülü Fazıl Ahmet Paşa dönemi bu gerilemeyi 20 sene kadar belki biraz daha fazla öteledi. Sovyetlerin dağılmasıyla Rusya’nın gerilemesi gün yüzüne çıkmıştır. Putin de bu gerilemenin devamını 20 sene bile öteleyemeyecek bir Köprülü dönemidir; Rusya’nın Köprülüsü…
Saygılarımla.