Sevgili Gençler Biz Bu Oyunu Daha Önce Gördük

Yine üniversiteler karışıyor. Aslında karıştırılıyor demek daha doğru. Geçtiğimiz yıllarda nadirattan olan öğrenci çatışmaları şimdi hemen her üniversite kampüsünde ve sık sık olmaya başladı. Bu aslında hayra alamet değil.

 

Astrolojiye filan itibar etmem ama bu sene bir öfke krizi bölgemizde tırmanıyor. İyi saatte olsunlar insanların sakin düşünmesini engelleyecek, öfkelerini tırmandıracak hokus pokus mu yapıyor, yoksa güneş sistemi öyle bir öfke kanalına mı girdi bilemiyorum. Ama bir taraftan IŞİD, bir taraftan İran Rusya ittifakının Suriye’deki operasyonları, bir taraftan PYD’nin Suriye sınırımızdaki etkinliği derken İran Suudi Arabistan krizi patlak verdi. İşin şakası bir yana bu gelişmeleri esrarengiz güçlerin etkisiyle açıklamak yerine, sebepleri üzerinde düşünmek şüphesiz en akılcı yoldur.

1968 gençlik olaylarında olduğu gibi, şimdi de etrafımızdaki olaylar Türkiye’nin içine sıçrıyor. Gençlerin akıllı olması lazım, kimsenin oyununa alet olmamaları lazım. 2012’de üniversiteye dönmüş olmamın bir faydası oldu; gençlerle daha sık görüşüyorum. Ülkü Ocaklı, Alperen Ocaklı gençler, hatta nadiren kolektiften gençlerle sohbet ediyorum. Onların cevaplamasını istediğim soru, “kavga etmelerinin, üniversitede fiziki hâkimiyet mücadelesine girişmenin, üniversite kampüslerini kendileri için birer kurtarılmış bölge haline getirmenin kime ne faydası olacak” sorusudur. Bu yollara başvurmaktan kendini alamayan gençler ya illegal örgütlere girmişlerdir; ya da onlar tarafından kullanılmaktadırlar. 12 Eylül öncesi böylesi illegal örgütler arasında darbeyi meşrulaştırmak isteyen cuntaların kontrolünde olanlar da vardı. İnşallah şimdi bir şekilde devletin şu ya da bu kurumuyla ilişkilendirilecek gençlik örgütleri yoktur. Velhasıl gençlerin uyanık olmaları lazım. Kimsenin piyonu olmamaları lazım.

 

Geçenlerde bir gencimizle sohbet ederken bir de baktım ki 40–45 sene önce babam ve Nuri Gürgür ağabeyim bana ne söylüyorsa ben de gencimize aynı şeyleri söylüyorum. Rahmetli babam son sınıftayken “oğlum okulunu bitirsen, hayata atılsan, bir işin gelirin olsa memlekete daha iyi hizmet edersin” deyince ben de “babacığım ben okulu bitirene kadar memleket elden giderse ne olacak” demiştim. O sohbetin üzerinden 20 küsur sene geçmişti; babam beni profesör olduğum için tebrik ederken, “bak memleket yerinde duruyor değil mi?” demişti ve ben gerçekten mahcup olmuştum.

Nuri ağabey de, 1969-70’lerde “üniversitedeki günübirlik kavgalara bulaşmayıp, okulumu bitirip hayata atılırsam, bu arada mesleğim dışında da kendimi yetiştirirsem davama daha faydalı olacağımı” anlatıyordu. Tabii gençtik, kanımız kaynıyordu; ondan da önemlisi hasımlarımız biz kavgaya icbar ediyordu. Buna rağmen çok şükür okulumu bitirdim ve hayata atıldım, davamdan da hiç taviz vermedim, yani fikri kimliğimi hiç saklamadım, o kimliğin gerektirdiği işleri de yaptım. Şimdi geriye bakıyorum da rahmetli babama ve Nuri ağabeye teşekkür ediyorum.

 

Bir de gençlerin bilmesi gereken önemli bir şey, bir fikrin, o fikrin mensuplarını öldürmekle, dövmekle, kaçırmakla yok edilemeyeceğidir. Fikre karşı fikirle mücadele edilir. Hasımlarınız size, yani fikri kimliğinize hayat hakkı tanımıyor mu? Mücadele ediniz, ama onların seviyesine inmeden. Yani onlar size sopayla saldırdı ise siz de onlara sopayla saldırmayınız. Üniversite yönetimine şikâyetinizi yazılı olarak yapınız. Ülkücü hareket bugünkü noktaya çok çile çekerek geldi gençler. Bütün iftiralara, hala yazılıp çizilenlere kulak asmayınız. Biz hiç bir zaman saldıran taraf olmadık. Ne kadar mazlum, mağdur olduysak o kadar saldırgan, vahşi acımasız ilan edildik. Ama biz kendimiz biliyoruz ve ben kendi vicdanımda hareketimizi mağdur, mazlum bir hareket olarak tanımlıyorum. Vakarınızdan, izzet-i nefsinizden taviz verin demiyorum, silik şahsiyetler olmanızı asla tavsiye etmem. Ama cesaret, yiğitlik illa da kavgayla ispat edilmez; mazlum kalarak da yiğit ve vakarlı gençler olmanın yolunu bulun gençler; biz bulmuştuk.

 

Derslerinizi sakın ihmal etmeyin, benim fikirlerimi biliyorsunuz, Sizlerin de benim fikir manzumeme sahip olmanızı isterim. Amma bilirim ki itirazı olanlar vardır, hem de çoktur. Onlara da eyvallah, yeter ki gelin konuşalım. Özeti iyi olun, kötü olmayın.

 

Allah şerlerin belasından sizleri sakınsın. Allaha emanet olun.