Yeni Döneme İstanbul Türk Ocağı Gibi Başlamalı
Türk Ocaklarının yeni faaliyet dönemi başladı. Bu dönemin özelliği, 15 Temmuz’dan sonraki faaliyet dönemi olmasıdır. Tabiatıyla menfur darbe girişimi ve ardından hükûmetin OHAL ilanı, Türkiye’de rutinin dışında bir faaliyet dönemi yaşayacağımızı düşündürüyor. İster istemez herkes gibi bizler de yaşananlardan ve söylenenlerden etkileniyoruz. Fakat bir yerde, “Arkadaş bir daha darbeye teşebbüs eden olursa yine sokağa dökülür, yine demokrasiden yana tavrımızı koyarız. Şimdi biz kendi işimize bakalım.” diyebilmek de gerekiyor.
Ya da “Kimsenin garantisi yok. ‘Nasıl olsa FETÖ ile mücadele ediliyor, adama bir çamur atarım önüm açılır.’ diye düşünen bazı bedhahların o çamuru herhangi birimize atmaları ve bizim de açığa alınmamız, gözaltına alınmamız veya tutuklanmamız mümkün. Allah göstermesin, öyle bir şey bizim de başımıza gelebilir ama biz işimize bakalım, gelirse o zaman düşünürüz.” diyebilmek gerekiyor. Böyle bir dönemde, insanların asli işlerine yoğunlaşmaları, geçen sene bu zamanlar işleriyle nasıl meşgul idiyseler yine öyle olmaları gerekiyor. Hiç kolay değil ama normale avdet etmenin, ne kadar zor olursa olsun başka yolu da yok.
Türk Ocakları da asli işine bakmalı; her sene yaptığı seminer, konferans benzeri toplantıları aksatmadan sürdürmelidir.
Bu cümleden olmak üzere Genel Merkezimiz, Geleneksel Ocakbaşı Sohbetleri’ni 1 Ekim 2016 Cumartesi günü, Millî Kütüphane Konferans Salonu’nda gerçekleştirdiği “Bağımsızlıklarının 25. Yılında Türk Cumhuriyetleri” paneliyle başlatmıştır. Genel Başkanımız Prof. Dr. Mehmet Öz’ün açış konuşmasında ifade ettiği gibi, böylece 3 Ekim Nahçıvan Anlaşması’nın yıldönümü de idrak edilmiştir. Panelin ayrıntıları için bakınız: http://turkocaklari.org.tr/faaliyetdetay/305/bagimsizliklarinin-25-yilinda-turk-cumhuriyetleri-ve-turk-dunyasi-paneli-yapildi.html
İstanbul Türk Ocağı da faaliyetlerine uluslararası bilgi şölenleriyle devam ediyor. Bir ay içine, biri yurt dışında olmak üzere üç ayrı uluslararası toplantı sığdıran İstanbul Türk Ocağı, her türlü övgüyü hak etmektedir. “Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmet Yesevi” Uluslararası Bilgi Şöleni’nin birinci ayağı, 26-28 Eylül 2016 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirildi. Toplantıyı düzenleyen kuruluşlar arasında İstanbul Türk Ocağının yanında İstanbul Üniversitesi, Üsküdar Belediyesi, TİKA ve Almatı ABAY Üniversitesi de var. Bu toplantının ikinci ayağı, 26-28 Ekim 2016 tarihlerinde Almatı’da, Abay Üniversitesinin ev sahipliğinde gerçekleştirilecek.
İstanbul’daki toplantı, Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezinde yapıldı. Üç gün boyunca 115 tebliğin sunulduğu toplantıda, Hoca Ahmet Yesevi ve Hikmetleri çok çeşitli yönleriyle ele alındı. Konunun uzmanlarından Prof. Dr. Kemal Erarslan’ın da ifade ettiği gibi günümüz meselelerine ışık tutabilecek daha birçok çalışmanın yapılması gerektiği de ortaya kondu. Kemal Hoca’nın, kapanış oturumunda Hikmetler’in ilk el yazmalarının bulunamadığı, en eski yazmaların da 17. asırdan daha eski olmadığını söylemesi, Hikmetler’e sonradan ilavelerin olduğu düşüncesini destekleyen bir bilgiydi. Kıymetli Rus bilim adamı Aleksey Pilov da koşma tarzındaki hikmetlerin Yesevi Baba’ya ait olma ihtimalinin, mesnevi ve gazel tarzında yazılmış hikmetlere nazaran daha yüksek olduğunu söylemesi, Erarslan’ı destekler nitelikteydi.
10-12 Ekim 2016 tarihlerinde, bu defa İstanbul Üniversitesi yanında Kartal Belediyesinin de organizasyona dâhil olduğu yeni bir Uluslararası Sempozyum yapılıyor: “Günümüz İslam Dünyasında Meseleler ve Çözüm Yolları”. Programın ayrıntıları için bakınız: http://istanbul-turkocagi.org/yonetim/fonksiyonlar_sabitler/tiny_mce/plugins/imagemanager/files/2016eylul/islam.pdf
Bu çalışmaların üzerinde durduğum yönü, Türk Ocaklarının yapması gereken bir işin görünmesidir: üniversiteler ve yerel yönetimlerle işbirliği. İstanbul Üniversitesi, her seferinde işbirliği yapılan üniversite olarak projelerde yer alıyor, yanına da uygun olan bir ilçe belediyesi katılıyor.
İstanbul Tük Ocağını ve Başkanı Dr. Cezmi Bayram'ı bu örnek ve faydalı çalışmaları dolayısıyla tebrik ediyoruz.