KAHRAMANMARAŞ DEPREMLERİNDEN DE DERS ALMAYACAK MIYIZ?

Türkiye, 6 Şubat 2023 Pazartesi günü Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli iki büyük depremle sarsıldı. Bu iki deprem ve akabinde meydana gelen binlerce artçı depremler başta deprem bölgesindeki 11 ilimiz (Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Malatya, Gaziantep, Osmaniye, Adana, Şanlıurfa, Diyarbakır, Elazığ ve Kilis) olmak üzere bütün ülkede derin etkiler yaptı. Antakya şehri adeta yok olurken Hatay, Kahramanmaraş ve Adıyaman illerinde çok büyük yıkım meydana geldi. Diğer yedi ilimizin de belli bölgelerinde çok sayıda bina yıkıldı. Binlerce artçı depremin yanında  6 Şubat depremlerinin üzerinden 3 hafta geçti ve esmen açıklanan vefat sayısı 44 bini aştı, bunun çok daha yüksek olduğuna dair iddialar var. Ülkede yaşayan büyük çoğunluk gibi bizlerin de o bölgede yaşayan tanıdıklarımızdan veya onların akrabalarından kayıplarımız var. Acımız, kederimiz, üzüntümüz çok büyük ama depremin 14-15. günlerinde dahi enkaz altından sağ çıkarılanlarla teselli bulmaya çalıştık. Daha sonra 20 Şubat’ta Defne ilçesinde 2 deprem daha meydana geldi. Milletimizin başı sağ olsun, vefat edenlere Cenab-ı Allah rahmet eylesin. Ülkemizde  ve hatta dünyada şimdiye kadar nadir görülen boyuttaki bu felakette meydana gelen yıkımda arama-kurtarma çalışmalarına katılıp can ü gönülden çalışan herkesten Allah razı olsun. Resmi kurumlar, gönüllüler, sivil toplum kuruluşlarının yanında kardeş Türk Cumhuriyetleri ile Kırım’dan Türkiye’deki Doğu Türkistanlılara, Gagavuzlardan Sibirya’daki Saha-Yakut Türklerine kadar Türk devlet ve toplulukları ülkemizin bu büyük felaketinde ellerinden gelen gayreti ortaya koydu. Yine dünyanın dört bir yanından ülkelerden gelen arama kurtarma ve sağlık ekipleri bu büyük yıkımda Türkiye’nin ve depremzedelerin yanında oldu. Dünyanın farklı ülke ve kuruluşlarından arama-kurtarma ve sağlık hizmetleri başta olmak üzere çeşitli şekillerde uzanan yardım elleri için de şükran borçluyuz. Türk Ocakları Genel Merkezi, şubeleri ve temsilcilikleri de bu faaliyette elinden geleni yapmaya çalıştı ve buna devam edecektir. Büyük çoğunluk bu felaket karşısında tek yürek olurken yağmacı ve fırsatçılar da maalesef bu felaketten yararlanmaya çalışıyor. Adi hırsızlıktan dolandırıcılığa, ihtiyaç duyulan malzeme fiyatlarını ve ev kiralarını iki üç katına çıkarmaya kadar her türlü kötülüğü de müşahede ediyoruz. Yüreklerin birlikte atması gereken günlerde maalesef siyasilerimizin kendi aralarındaki çatışmaları bir yana bırakmayı unutamamaları da üzerinde acı acı düşünmemiz gereken bir konudur.

Deprem felaketi hiç şüphesiz; şehir ve imar planlaması, binaların zemin etüdü, inşa süreci, yapı denetimi, toplumun deprem felâketi durumunda yapması gerekenler konusunda eğitilmesi, afetlerde kriz yönetimi, afet sonrası hayatın bütün yönleriyle normalleştirilmesi vb. bütün yönleriyle ele alınmalıdır. Bu felaket geçmişten ders almadığımızı bazı yönlerden bir kez daha gösterdi.

Resmi kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyon ve kriz yönetiminde özellikle ilk iki günde yetersiz kaldık. AFAD ve Kızılay’ın ilk günlerde, gönüllülerin üstün gayretleri bir yana, iyi organize olamadıkları, ilk günden yardıma koşanların uzun süreler bekletildikleri sadece medyadan edindiğimiz bilgiler değil bizzat bölgede bulunan kişilerden de duyduğumuz gerçeklerdir. Ordunun ve diğer güvenlik güçlerinin yeterli sayı ve kapsamda zamanında sahada yer almaması da yanlış olmuştur. İçişleri, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme, Sağlık, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Çevre ve Şehircilik, Aile ve Sosyal Politikalar, Gıda Tarım ve Hayvancılık, Maliye bakanlıkları ile Kızılay’ın  ana çözüm ortakları olarak yer aldığı AFAD’ın Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP)’nda, Milli Savunma Bakanlığı ve Ordunun destek çözüm ortağı olarak konumlandırılmıştır.  Gerek güvenlik gerekse arama kurtarma, sağlık hizmetleri gibi boyutlar dikkate alınarak bu durum behemehal düzeltilmelidir.

Bu büyük felakette dahi siyasi kutuplaşma ve rekabeti bir yana bırakamadık ve bu yüzden valilikler ile bazı belediyeler arasındaki işbirliği ve koordinasyonda sıkıntılar yaşandığı kamuoyuna yansıdı. Depreme dirençli olmayan binalara iskân ruhsatı verildiği, bazı binalarda ise daha sonra usulsüz olarak yapılan müdahalelerin ciddi boyutlarda can kaybına sebep olduğu ortaya çıktı. Sorumlu mevki ve makamlara ehil ve layık kişiler yerine kayırmacılık ve partizanlık saikiyle ehil olmayan kişilerin getirilmesinin bedellerini ödedik.

Konunun uzmanları depremin meydana geldiği bölgede er ya da geç büyüklüğü 7’nin üzerinde bir depremin olacağını yıllardır söylemekteydi. 2019 yılında İçişleri Bakanının da katılımıyla AFAD, Kahramanmaraş merkezli muhtemel bir deprem senaryosunda yapılması gerekenlerin tatbikatını yapmış, bölge siyasetçileri konuyu feryat ederek dillendirmişti. Hatay’da 7,5 büyüklüğünde bir depremin yaratacağı yıkım maalesef, zamanında bilimsel çalışmalarda öngörüldüğü gibi gerçekleşmiştir. 

Bu ülkenin deprem ülkesi olduğu açıktır. Bunu idrak etmemiz için illa 7’nin üstünde büyüklükte depremlerin vuku bulup on binlerce can kaybına ve büyük yıkımlara yol açması mı gerekiyor? 1939 Erzincan depremini hatırlayanlar az kalsa da 17 Ağustos 1999 Gölcük depremi ve sonrasındaki büyüklü küçüklü depremler milletimizin hafızasında mevcuttur. Ne var ki, hâlâ geçmişten yeterince ders almadığımız ortadadır.

Biz ne kadar bilim ve akla uygun yapılaşma olmalı dersek diyelim, rantı hayata tercih eden anlayış, derece derece yönetim kademelerinde ve toplum katmanlarında egemendir. Onun içindir ki Gölcük depremi gibi Kahramanmaraş depremlerinin suçunu da sadece bazı müteahhitlerin sırtına yükleyip işin içinden sıyrılmamalıyız. Gerek kentleşme ve yapılaşma süreçlerinde gerekse depreme karşı kriz yönetim konusunda çok büyük hata ve eksiklerimiz olduğunu gördük. Bazı binalar sapasağlam ayakta dururken cazibeli bazı sitelerin yerle bir oluşu, zemin etüdünden inşaatın aşamalarının inşa ve denetim süreçlerinde ciddi eksiklik ve usulsüzlükler olduğunu gösteriyor. Artık, imar affı kavramının lügatten çıkarılması gerektiği ortadadır. Binaların inşa sürecinden sonra yapılan tadilatların da aynı titizlik ve ciddiyetle denetlenmesi şarttır.  Afet yönetiminde belediyeler dahil resmi kurumların, asker ve polisin, sivil toplum kuruluşları ve arama-kurtarma ekiplerinin koordinasyonu ve kriz yönetimi konusunda yapılacaklar yeni baştan planlanmalıdır.

Bu deprem, muhtemel İstanbul depremi ve diğer depremler için behemehal gerekli çalışmaların yapılması ve tedbirlerin alınması konusunda sade vatandaştan devletin üst yetkililerine kadar hepimize çok kuvvetli ama aynı zamanda çok çok acı ve elem verici bir ikaz olmuştur.

Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yapılan hasar tespit çalışmaları çerçevesinde 830 bin 783 binadaki 3 milyon 273 bin 605 bağımsız birimde inceleme yapılmıştır. 19 Şubat 2023 tarihinde yapılan açıklamaya göre; yürütülen çalışmalar kapsamında 105 bin 794 binadaki 384 bin 545 bağımsız birimin acil yıkılması gereken, ağır hasarlı ve yıkık olduğu tespit edilmiştir. 24 bin 464 binadaki 133 bin 575 bağımsız birimin orta hasarlı, 205 bin 86 binadaki 1 milyon 91 bin 720 bağımsız birimin az hasarlı, 407 bin 786 binadaki 1 milyon 409 bin 654 bağımsız hasarsız olduğu tespit edildi. 87 bin 653 binada 254 bin 111 bağımsız birime ise girilemediği için tespit yapılamamıştır. Rapora göre; Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Elazığ, Gaziantep, Kahramanmaraş, Malatya, Hatay, Kilis, Osmaniye ve Şanlıurfa’da toplamda 20 bin 662 bina 71 bin 52 bağımsız bölümün yıkıldığı tespit edilmiştir.

Bu büyük yıkımın ardından Deprem mağdurlarının barınması için AFAD ve Kızılay’ın kurduğu çadır-kentler başta olmak üzere Türk cumhuriyetlerinden ve pek çok STK’nın katkılarıyla gönderilen çadırlar,  konteyner evlere, KYK yurtlarından otellere kadar farklı çözümler uygulama alanına konuldu. Bundan sonra yıkılan kentlerin yeniden inşasında yer seçiminden binaların yapımına kadar her işin artık siyasi veya başka kaygılar bir yana bırakılarak layıkıyla yapılmasını, bütün bu süreçlerin şeffaflıkla icra edilmesini bekliyoruz.

Deprem mağdurlarının barınma ihtiyacının KYK yurtları yoluyla karşılanması için bu yurtlarda kalan öğrencilerin yurtlardan çıkarılması gerektiğinden Üniversitelerde 2022-23 Öğretim yılı bahar döneminin, uygulamalı eğitim gerektiren bazı istisnalar dışında uzaktan eğitim şeklinde sürdürülmesi kararı alındı. Bu karar, üniversite öğrencilerinin büyük çoğunluğu tarafından tepkiyle karşılanınca uygulamalı alanlarda yüz yüze eğitim diğer alanlarda Nisan’a kadar uzaktan eğitim kararı alındı. Nisan’da şartlara göre hibrit eğitime geçilmesi için yeniden bir değerlendirme yapılacağı duyuruldu. Bu vesileyle ifade etmek gerekir ki; YÖK, KYK yurtları dışında kirada, üniversite yurtlarında veya özel yurtlarda barınan öğrencileri belirsizlik ortamında bırakmak yerine Bahar döneminde hibrit eğitim kararı almalıdır. Hibrit eğitim Nisan’da düşünülebilecek bir seçenek ise şimdi uygulanmaması için hiçbir gerekçe yoktur. Kovid 19 salgını sürecinde yaşanan tecrübe uzaktan eğitimin eksiklik ve yetersizliklerini açıkça ortaya koymuşken depremzedelerin barınma meselesi gerekçe gösterilerek aceleyle karar almamak gerekirdi.

Deprem sonrası bütün alanlarda alınacak tedbirleri etraflıca ele almak zorundayız. Muhtemel Marmara veya İstanbul depremine hazırlık bunların başında gelmektedir. Nüfusu, ekonomimizdeki yeri itibariyle İstanbul’un geleceğini kapsamlı bir şekilde yeniden planlamalıyız. Bunun yanında başta Hatay olmak üzere depremden en çok etkilenen Kahramanmaraş, Adıyaman ve diğer illerin belirli ilçelerinde kırsal nüfusun bölgede sağlıklı bir şekilde hayatlarını idame ettirmeleri için ivedilikle gereken önlemler alınmalıdır. Gıda ve tarım konusunun stratejik önemi hasebiyle köylülerin kış şartlarında köylerini terk etmemeleri için hem kendileri hem de varsa hayvanları için en uygun şartlarda geçici barınma meselesi aciliyetle çözülmelidir.

Hatay’ın stratejik konumu ayrıca üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir başka konudur. Hatay’ın özel durumu, yapısı mümkün olduğu ölçüde korunmalı, Atatürk’ün şahsi meselem dediği Hatay hakkında kapsamlı bir plan hazırlanıp hayata geçirilmelidir. Kentten ayrılmak zorunda kalan yerli nüfusun en kısa zamanda uygun barınma şartlarında geri dönmeleri ve hayatlarını yeniden kurmaları, kentin demografik dengesinin değişmemesi için her türlü tedbir alınmalıdır. Bayır Bucak Türkmenleri dışında Hatay’dan bu süreçte ayrılan sığınmacı ve göçmenlerin buraya geri dönmemeleri ve ülkelerine geri gönderilecekleri zamana kadar uygun başka yerlerde yerleştirilmeleri de bu planda muhakkak yer almalıdır.

Hülasa yapılacak çok işimiz vardır. Bütün bu konularda siyasilerin mümkün olan en geniş mutabakatla birlikte hareket etmesi bir zorunluluktur. Başta çocuklarımız olmak üzere ailesini ve yakınlarını kaybeden ve travma yaşayan insanlarımızın deprem sonrası hayatlarını yeniden kurmaları için maddi-manevi her türlü desteği sağlamalıyız. Deprem ve afet yönetimi konusunu ilk öğretimden üniversitelere kadar bütün eğitim-öğretim kademelerinde ciddiyetle ele almalıyız.  Bu gibi meselelerde jeoloji, inşaat, çevre mühendisliği, şehir ve bölge planlaması, top ve sağlık bilimleri vb. alanların yanında bu gibi konuların siyasi, sosyal ve kültürel boyutlarını önemini dikkate alarak sosyoloji, psikoloji, kamu yönetimi vb. sosyal ve beşeri bilim alanlarındaki uzmanların da seferber edilmesi asla göz ardı edilememelidir.

Son olarak tekrar vurgulamak isterim ki, devlet ve millet olarak adeta bağıra çağıra gelip büyük bir yıkıma sebebiyet veren ve insanlarımızı derin acılara gark eden  bu depremlerden ders alamazsak bu ülkenin geleceğine yazık etmiş oluruz. Artık “-mış gibi” yapmayalım. Bilimin, aklın, vicdanın ve ahlakın icaplarına harfiyen uyarak; başta  hükümet ve meclis olmak üzere, devletin resmi kurum ve kuruluşları, belediyeler ile depremler ve afet yönetimi ve sağlıktan eğitime kadar ilgili alanlardaki uzman, kurum, kuruluş ve yapıların yeni baştan bu konuyu masaya yatırmaları,  sorumluluk bilinci, ciddiyet ve titizlikle konuyla ilgili yol haritalarını ve senaryoları ortaya koymaları şarttır.

Depremde hayatını kaybedenlere bir kez daha Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize baş sağlığı, yaralılara acil şifalar diliyorum. Allah milletimizin yâr ve yardımcısı olsun.