Ziya Gökalp'ı Anlamak Paneli Açış Konuşması
Aziz Ocaklılar,
Bugün burada merhum Yahya Kemal Beyatlı’nın “… bir radyum olan beyni söndüğünden beri vatandaki ilimde karanlık vardır.” dediği Ziya Gökalp’i ölümünün 90. Yıldönümü vesilesiyle anmak üzere toplanmış bulunuyoruz. Gökalp, Türk düşünce tarihinin zirve şahsiyetlerinden, modern Türk sosyal biliminin kurucu babası, Türkçülük fikriyatının en mümtaz teorisyeni büyük mütefekkir ve âlimdir. Düzenlenen toplantıda konunun uzmanı olan değerli dostlarımız onu çeşitli yönleriyle anlatacaklar. Toplantımızı birlikte tertip ettiğimiz Milli Kütüphane Başkanlığına, değerli Başkan Zülfü Toman Beyefendiye teşekkürlerimi sunuyorum.
Bu vesile ile geçtiğimiz aylarda Kobani olayları bahanesiyle kadim Türk şehri Diyarbekir’de, o şehrin mümtaz evladı Ziya Gökalp’in adını taşıyan müzeye yapılan barbarca saldırıyı bir kez daha kınıyor, Ziya Gökalp’in adını silerek o aziz şehrimizi Türksüzleştireceğini zanneden zavallıları tel’in ediyorum. Onlar, bu topraklarda yaşanan bin yıllık tarih ve kültür ortaklığına vurgu yapan Gökalp’i anlamayan etnik ırkçılardır.
Günümüzde Osmanlı Türkçesi tartışmalarının siyasî zeminde ve siyasî karşıtlıklar üzerinden cereyan etmesini üzüntüyle takip ediyoruz. Geçmişimize sahip çıkmak, ecdada saygı göstermek ilkesini benimsediğini iddia edenler dahi mazimizi karşıtlıklar üzerinden yeniden inşa ediyorlar. Kimsenin bunları siyasetin aracı haline getirmemesi iktiza eder. Göktürkler de, Uygurlar da, Karahanlılar da, selçuklular da Osmanlılar da bizim geçmişimizin halkalarıdır. Bu devletler ve medeniyetler döneminde gerek bunların bazılar arasında, gerekse içlerinde tartışmalar, iç kavgalar yaşanmıştır. Ancak biz bugünden bakarken geçmişin ayrılıklarını, oradan tevarüs ettiğimiz çatışma unsurlarını yeniden canlandırmanın peşinde mi koşacağız? Hayır… Biz, ilmî alanda bunları ortaya koyarız ama ecdadımızın kendi dönemindeki çatışmalarını bugüne taşımak gibi abesle iştigalden başka bir şey olmayan işlerle uğraşmayız. Biz, Türk dünyasının gelecekteki birliğini istyorsak, bugünkü nesillere Şah ile Sultan’ı, Yıldırım ile Timur’u birlikte sevdirmeliyiz.
Burada son tartışmalar sonucunda üzülerek müşahede ettiğim bir hususa da temas edeceğim. Osmanlıca dersleri konusunda bilenin de bilmeyenin de ahkam kestiğini gördük. Anadolu sahasına yerleştikten bir süre sonra yazılı edebiyat ve resmi yazışma dili olarak uzmanların Eski Anadolu Türkçesi dedikleri dönemden Cumhuriyete uzanan bir macerası olan Osmanlı dönemi Türkçesinin siyasi kutuplaşmanın bir başka aracı haline getirilmemesi gerekir. Tarihi değerlerimiz hiçbir zümrenin, grubun tekelinde değildir. Türkiye’de maalesef sahiplenme üzerinden bir ötekileşme ve ayrışma psikolojisi kök salıyor. Milli tarihine, kültürüne sahip çıkarak, geçmişten ilham alarak geleceği inşa etmek isteyenlerin bu tuzağa düşmemeleri elzemdir. Biz ne tarihimizi, ne mukaddesatımızı güncel siyasi çekişmelerin taraftarlığının gölgesinde değerlendirmek durumundayız. Bu konu üzerinde çok uzun durmayacağım: Kendisini Ziya Gökalp-Mümtaz Turhan geleneğinin devamı olarak gören merhum Erol Güngör’den bir iktibasla yetineceğim. Teknolojik ilerlemenin muhakkak surette kültür alanında da eskiye göre ilerleme anlamına gelmediğine işaret için şunu söylüyordu:
“Bin kelimelik uydurma dille yetiştirilen gençler arasından bin yıllık Türkçeye dayanarak yazan ve düşünen Yahya Kemal ayarında bir şair çıkması beklenebilir mi?”
Kendi geçmişimize bir bütün olarak sahip çıkmalıyız. Ancak burada mühim bir nokta var. Arnold Toynbee’yi okuyanlar bilir. Burada Herodyan yani geçmişi tamamen inkar edip başkasını taklit etmeyi esas alan tavırdan da, zealot yani kendi geçmişini putlaştıran bir tutumdan da uzak, merhum Yahya Kemal’in “kökü mazide ati” diyerek ifade ettiği bir yaklaşımı esas almalıyız. Hele, geçmişimizin dönemlerini birbirleriyle savaştırmak gibi abesle iştigalden başka anlam taşımayan ve enerjimizi boşuna harcamamıza sebep olan faydasız tartışmalardan uzak durmalıyız. Geçmişe, tenkidî bir nazarla bakacağız ama asla ecdadımızı tahkir etmeyecek, atalarımıza hakaret ettirmeyeceğiz. Hatasıyla savabıyla geçmiş bizimdir. İlim ve düşünce insanlarımız bu geçmişi kendi alanlarının usulleriyle ve soğukkanlı bir şekilde inceler, araştırır. Milli düşünce mimarları da bu ilmî temel üzerinden gelecek tasavvurumuzun inşasına katkı yaparlar.
Bugün burada andığımız, Ziya Gökalp’in kuvveti, merhum Erol Güngör’ün de isabetle teşhis ettiği gibi sadece çok parlak bir zekaya sahip olmasından değil aynı zamanda sosyal ilimlere dayalı bir milliyetçilik görüşünü işlemesinden ileri geliyordu. Onun, kısa sayılacak bir ömre sığdırdıkları hakikaten takdire ve hayrete şayandır. Aziz hatırası önünde saygıyla eğilirken yeni Gökalp’ler, Turhan’lar, Güngör’ler; Yahya Kemal’ler, Osman Turan’lar çıkarmak için yüklendiğimiz mesuliyetin şuurunda olmalıyız.
Bu toplantı vesilesiyle bu günlerde andığımız iki önemli şahsiyeti, Dilde fikirde işde birlik şiarıyla Rusya Müslümanlarını, Türk dünyasını, İslam âlemini bir yeniden diriliş hamlesine çağıran ve ömrünü bu ülküye vakfeden İsmail Bey Gaspıralı’yı ve “Gönülleri birleşenler selam sizlere”, “Bilsin cihan ki ben bu cihanın nesindeyim, Bir ülkünün mehabetinin zirvesindeyim” diyerek ukbadan bizlere seslenen merhum Nihal Atsız’ı saygı ve rahmetle anıyorum.
Yine bu vesileyle, Doğu Türkistan’dan Telafer’e Bayır Bucak’tan Gazze’ye acılar ve katliamlarla yüzyüze kalan Müslüman-Türk dünyasının mazlumlarının yanında olduğumuzu ilan ediyorum. Vatanı yeniden işgal edilen ve oraya girmesine izin verilmeyen Kırım Türklüğünün yiğit evladı Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nu, zindanlara mahkum edilen Uygur bilim adamı İlham Tohti’yi, Irak Türkmenlerinin kahraman lideri Erşad Salihi’yi ve Türk dünyasının zulme ve katliamlara karşı mücadele veren diğer önderlerini selamlıyorum.
“Vatan ne Türkiye’dir Türklere ne Türkistan/Vatan büyük ve müebbed bir ülkedir Turan”
Bir bunalım ve inkıraz çağında Ziya Gökalp gibi bir dehayı çıkaran bu büyük milletin 21. Asırda tarihî müktesabatıyla mütenasip yeni medeniyet hamlesinin sancılarını çektiğimize, Türk-İslam aleminin yaşadığı sıkıntıların aşılacağına olan inancımı ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.