Türk Ocakları Genel Başkanı Prof. Dr. Mehmet Öz’ün, Kırım Türklerinin Sürgününün 76. Yılı Dolayısıyla Yaptığı Açıklama
Büyük Türk Milleti, Aziz Ocaklılar,
18 Mayıs 1944 tarihinde, Stalin rejimi tarafından büyük bir zulme uğrayıp vatan topraklarından koparılan Kırım Tatar Türklerinin sürgün edilmesinin 76. yıldönümünde, bu vahşi ve zalim uygulamanın mağdurlarını hatırlamak, sadece bir Türk olarak değil, bir insan olarak hepimizin görevidir. Çünkü “Onlar da insandı.” ve “o topraklar” asırlardır onlarındı. Türk yurdu Kırım’ın asıl sahiplerinin, Rus işgalinden itibaren her şeye rağmen sürdürdükleri varlıklarına son verilmek, bir soykırımla Kırım’ın Türk kimliği silinmek isteniyordu.
Kıpçak Bozkırında bin-bin beş yüz yıl öncesine dayanan Türk varlığı, Altın Orda Devleti ve onun haleflerinden Kırım Hanlığı ile devam etmiş; 1475’te Osmanlı Devleti’ne tabi hâle gelen Hanlık, 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması ile bağımsız olmuşsa da kısa süre sonra, iç çatışmaları kışkırtarak istediği ortamı olgunlaştıran Rus Çarlığı tarafından 1783’te ilhak edilmiştir.
İşte bu ilhak ve işgalden sonra, Kırım’dan üst düzey yönetici ve askerler ve halktan pek çok insan, Osmanlı topraklarına göçmek zorunda kaldı. Osmanlı-Rus Savaşları dönemlerinde ve bilhassa Kırım Savaşı sonrasında büyük baskılara uğrayan Kırım Tatarları ve Nogaylar, büyük kitleler hâlinde yurtlarını terk etmek zorunda kaldılar. Rus Çarlığı’nın Karadeniz ve Sıcak Denizlere inme siyaseti bakımından stratejik öneme sahip olan Kırım’ın Türksüzleştirilmesi, büyük önem taşıyordu. Bu işi, 1944’te Komünist Çar Stalin, büyük bir soykırıma ve insanlık suçuna imza atarak yapacaktı.
11 Mayıs 1944’te imzalanan ve Kırım Tatar Türklerinin son ferdine kadar Kırım’dan sürülmesini emreden karardan sonra, 17 Mayıs’ı 18 Mayıs’a bağlayan gece yataklarından kaldırılan Kırım Tatarları, hazırlanmaları için yalnızca 15-20 dakika zaman ve ancak ellerinde taşıyabilecekleri kadar eşya almalarına izin verilerek hayvan vagonlarına yüklendiler. Pek çoğunda oturmaya yer kalmayacak derecede insanla doldurulan vagonlar, dışarıdan mühürlendiler ve en az üç-dört hafta sürecek olan yolculuğa çıkarıldılar. Açlık, susuzluk, hastalık, bitkinlik ve havasızlıktan on binlerce insan hayatını kaybetti. Geçen yıl, 75. Yıl Anma Toplantısı’nda, o sürgünü çocukken yaşayanların hatıralarını anlattığı belgeseli izlerken gözyaşlarımıza engel olamamış; o sürgünlerden bazılarıyla tanışmak şerefine nail olmuştum. Yaşadıkları, gerçekten tarif edilemez bir zulüm ve acı idi.
Kırım Tatar Türklerini taşıyan vagonların hemen tamamı, Asya’nın ortasına (özellikle Özbekistan), Urallar ve Sibirya’da boşaltıldılar. Toplam insan kaybının 100.000 kişiden az olmadığı, hatta 190 bine vardığı ve 18 Mayıs 1944’te sürülenlerin yarısına yakınının hayatını kaybettiği, genel olarak kabul edilmektedir.
Sürgünün mimarları, Kırım’da böyle bir milletin hiçbir zaman var olmadığını göstermek, Kırım’dan Türk izini tamamen silmek istiyordu. Yer adları değiştirildi, “Kırım Tatar” sözünün kullanılması dahi yasaklandı. Bu, kelimenin tam anlamıyla bir soykırımdı.
Kırım Türkleri, bütün zorluklara rağmen kimliklerini korudukları gibi vatan Kırım’ı da asla unutmadılar. Kırım Tatar Millî Hareketi’nin emekleri, 1980’lerin sonlarına doğru meyvelerini vermeye başladı. Göçler arttı ve Kırım, Ukrayna’ya bağlı bir muhtar cumhuriyet hâline gelirken Kırım Tatar Millî Meclisi, faaliyetini arttırdı. 1991’de Sovyetler dağılınca Ukrayna’ya bağlanan Kırım’ı, Rusların böyle bırakmaya niyeti yoktu. Nitekim Rusya, kendini toparladıktan sonra baskıları artırdı ve neticede 16 Mart 2014’te Kırım Tatar Türklerinin boykot ettiği düzmece bir referandum ile Kırım’ı ilhak etti. Kırım Türklerinin lideri Mustafa Aga’nın ve Millî Meclis Başkanı Refat Çubarov’un Kırım’a girmesini yasakladı. Böylece Stalin’in 1944’teki Türksüzleştirme siyasetini, 21. yüzyıl Çarı Putin de devam ettirdi.
Bugün, Kırım işgal altında… Ama Kırım Türkleri, o derin tarihleri ve yüksek millî şuurları sayesinde, büyük bir inanç ve azimle mücadeleyi sürdürmeye kararlıdır. Türk Ocakları olarak biz, bütün mağdur ve mazlum kardeşlerimiz gibi Kırım Tatar Türklerinin de sonuna kadar yanındayız. Bu destek ve dayanışmamızı bir sivil toplum kuruluşu olarak yardım kampanyalarımızda, Ramazan ve Kurban Bayramlarında Kırım Tatar Türkü kardeşlerimize ulaşarak göstermeye çalışmaktayız. Son olarak bu yıl, “Turaneli Kampanyası”nda, Kırım Tatar Türkü kardeşlerimiz için 500 kişilik bir iftar programı düzenledik. Her yıl olduğu gibi bu yıl da Kurban Bayramı’nda inşallah yine onlarla birlikte olacağız. Bunlar yeterli olmasa da onların yanında olduğumuzu hissetmeleri açısından çok değerli olduğunu düşünüyoruz.
Bu vesileyle büyük lider ve dava adamı Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun, Mustafa Aga’mızın şahsında bütün kardeşlerimizi selamlıyor; sürgünler ve katliamlarda hayatlarını kaybeden Kırım şehitlerini saygı ve rahmetle anıyor; Vatan Kırım’ın bir gün mutlaka, asli sahiplerinin yönetiminde özgürlüğüne ve bağımsızlığına kavuşacağına inanıyorum.
Prof. Dr. Mehmet ÖZ
Türk Ocakları Genel Başkanı