Hezeyan Hali
Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’ne atanan Recep Güven, görevine başlarken nasıl bir anlayışla çalışacağı anlamına gelen ve çok tartışılacak bir açıklama yaptı: “Teröriste ağlamayan insan değildir.”
Recep Güven’in kimler için ağlayacağı kendi bileceği bir iştir. PKK’lılara ve yandaşlarına duygularını göstermek, şefkatini anlatmak çabasıyla şahsen yas bile tutabilir. Ancak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni temsil makamında bir kişi olarak bu sıfatla konuşurken görüşlerini paylaşmayanları insan olmamakla suçlamaya kalkışması haddini bilmemektir; tam bir hezeyan halidir.
Bu sözler ağzından çıkar çıkmaz, görüşleri, düşünceleri ve meşrepleri herkesçe bilinen çevrelerden yükselen koro halindeki övgüler bile Emniyet Müdürü’nün gaflet derecesinin tam bir göstergesidir.
Yıllardır içinde yaşanılan terör olaylarına karşı tavır alamayan, PKK karşısında sinip kalan, örgütün yaptığı kanlı saldırılara sanki bir başka gezegende oluyormuşçasına seyirci kalan bölgedeki Sivil Toplum Kuruluşlarının yöneticilerinin Emniyet Müdürü’ne destek vermelerinin şaşırtıcı bir tarafı yok. Ancak Hükümet sözcüsü sıfatına sahip Bülent Arınç’ın “Müdürün sözlerini takdir ediyorum” demesi, partisinin Grup Başkan Vekili’nin “Emniyet Müdürü vicdanıyla hareket etmiştir” ifadesi doğal olarak bu sözleri sarf eden kamu görevlisi gibi meseleye şaşı bakanların kendilerine çeki düzen vermelerine, hatalarını anlamalarına imkân bırakmıyor.
Bir gün sonra Başbakan Erdoğan partisinin grup toplantısında, Emniyet Müdürü’nün sözlerini yanlış bulduğunu çok net ifade etti ve eleştirdi. Böylece çok garip bir durum oluştu. Tam tersi görüşleri öne süren iktidar partisinin yöneticileri görüşlerinde ısrar edecekler mi yoksa yakın geçmişte yaptıkları şekilde “Başbakanı beklememekle hata ettik” deyip dönüş yapacaklar mı; bekleyip göreceğiz.
Bu arada Recep Güven’in pozisyonu çok daha zor. Teröriste ağlamayanı insan kabul etmeyen bu Emniyet Müdürü, Başbakanı hangi kategoride gördüğünü açıklasa da açıklamasa da durumunu kurtaramaz. Hezeyanlarını övgüyle karşılayan bilinen kesimler övgülerini sürdürseler de Başbakana karşı durumunu telafi etmesi mümkün değil.
PKK’lılar, ölülerine ağlayan bir Emniyet Müdürü’nün görev yapması nedeniyle Diyarbakır ve çevresinde eylemlerine son verecek değiller. Güvenlik güçlerimiz de bunlara karşı şimdiye kadar olduğu gibi gerekeni yapacaklar; silah kullanarak saldırıları önlemeye çalışacaklar, Emniyet Müdürü ağlayacak diye teröristleri etkisiz hale getirmekten elbette kaçınmayacaklar.
Güvenlik güçlerimizi, şehit ve gazilerimizi PKK’lılarla aynı kefeye koymanın insanî bir tavır olduğunu düşünenlerin, her birinin ayrı ve iç burkan bir hikâyesi bulunan al bayrağa sarılı cenazeler karşısında Türk halkının ne düşündüğünü, duygularının ne olduğunu anlamaları mümkün değildir.
Çarpık zihniyetli, kimliğini yitirmiş ufak bir kesimin dışında Türk toplumu büyük çoğunluğuyla şehitlerini sahipleniyor, acılarını yüreğinde duyuyor. Dağlarda, şehirlerde askerine ve polisine saldıran, mayınlı tuzaklar kuran, arkasından yaklaşıp kalleşçe kurşun sıkan teröristlerin itlafından kesinlikle üzüntü duymuyor. Tam tersine şehidinin kanının yerde kalmamasından mutluluk duymayı onlara olan manevi sorumluluğunun gereği olarak ferahlık duyuyor. Ülkenin bütünlüğünün, milli varlığımızın korunmasının başka türlü olmayacağını biliyor. Bu gerçeği herkesin içlerine sinse de sinmese de görüp algılamaları gerekiyor. PKK’lılar, kendi ifadeleriyle dağlara çiçek toplamak, piknik yapmak için değil, amaçlarına şiddet kullanarak, kendilerini engellemek isteyen devlet görevlilerini, polis ve askerleri öldürerek ulaşmaya çalışırken ölüyorlarsa bunun sorumluları kimdir, kimlerdir; Recep Güven ve onun gibi düşünenlerin bu soruların cevabını açıkça vermeleri ahlâki bir mecburiyettir.
Esas insanlığa aykırı olan, vicdani ve ahlâki olmayan teröristlerle şehitlerimizi aynı kefeye koyma anlamına gelen bu gibi saçma sözlerdir; bunlara arka çıkan kimi siyasetçilerin, PKK yılgını bölgedeki Sivil Toplum Temsilcileri’nin, medyadaki zihniyetleri malum kalemlerin tavrıdır.