Öcalan Türkiye’ye Tehdidi Sürdürüyor


27 Kasım 2010
Nuri GÜRGÜR


Öcalan Türkiye Devleti’ne yeni bir ültimatom vererek 1 Mart tarihine kadar kendini tatmin edecek bir adım atılmaması hâlinde eylemsizlik kararının sona ereceğini açıkladı.
Bir süreden beri terör eylemlerinin görülmemesini, Öcalan ve örgütün makul bir çözüm eğilimine girmesi şeklinde yorumlayan çevrelerin nasıl bir yanılgı içinde oldukları bir kere daha ortaya çıktı.

PKK’nın geçen Ağustos ayındaki ilk eylemsizlik kararını değerlendirirken bu çıkışın, Öcalan’ın, “taktik manevrası” olduğunu, “iki milletli devlet” projesinin temelini oluşturan “demokratik özerklik” yahut “Özerk Kürdistan” projesinde herhangi bir değişikliğin söz konusu olmadığını belirtmiştik.

Olayların birkaç aylık seyrine bakıldığında bu kanaatimizin doğrulandığını görüyoruz. Her şeyden önce, Hükûmet, “demokratik açılım” olarak tanımladığı süreçte, kafa karışıklığından bir türlü kurtulamadı. Problemin çapıyla orantılı ciddi ve kapsamlı bir projeye dayanılmadan “Yörük göçü yolda düzelir” mantığıyla Polis Akademisi’ndeki talihsiz toplantıyla ilk adımın atılması büyük bir hataydı. Habur’da yaşanan rezaletle zirveye tırmanan bu hatalar zincirini aynı doğrultuda sürdürdü ve bugünlere gelindi.

Öcalan’ın komutasının dışında sivil bir örgüt yapılanması uman, BDP’yi bağımsız bir siyasal örgüt olarak tahayyül eden çevrelerin “serap” görmeye çalıştıklarını kendilerinin dışında herkes görüyor. Buna rağmen gazete ve televizyonları önemli ölçüde kontrollerinde tutan bu “liberal”ler, “ikinci cumhuriyetçi”ler, kozmopolit siyasal “İslamcı”lar yanıldıklarını itiraf etme yerine kamu oyunu hayallerine inandırmaya çabalıyorlar. Gerçekleri kabullenmek istemeyen bu çabalar kendilerini doğal olarak aklıselim sahibi herkes nazarında komik durumu düşürüyor.

Bir kere daha görüldü ki, Öcalan örgüt üzerindeki otoritesini kimseyle paylaşmak niyetinde değil. Bölge halkının çeyrek yüzyıldır sürüp gelen yorgunluğunun, bıkkınlığının etkisiyle, bazı sivil toplum kuruluşlarının ve BDP içindeki bazı politikacıların son derece cılız, ürkek, nahif demeçleri bile, İmralı’dan sert tepki gördü. Öcalan vakit geçirmeden çizgi dışına çıkma emaresi gördüğü mensuplarını şiddetle azarladı. Hatta “Diyarbakır’da kendine bağlı gençlerden gelebilecek tepkiler” şeklindeki sözleri doğrudan “can tehdidi” anlamına geliyor.

Öcalan’ın tehditleri yerini buldu, muhataplarınca tam dilediği tarzda algılandı. Baydemir istifa aşamasına geldi. Parti sözcüleri Öcalan’ın dediklerinin doğruluğunu kabullendiklerini ifadeye çalıştılar. BDP Öcalan’dan bu konularda yeni bir direktif beklentisi içinde karar açıklamasını erteledi. Osman Baydemir ise tam bir teslimiyetle ve tevekkülle bekliyor.

Abdullah Öcalan’ın son açıklamalarında KCK’dan silahlı bir mücadele için hazırlık yapılmasını istemesi PKK- KCK ilişkisinin birinci ağızdan doğrulamasıdır. KCK davasını demokratik mücadele yapmak isteyen, meşru ve legal bir hareket olarak gören ve tutuklamaları ağır bir şekilde eleştiren bilinen çevreler, doğal olarak bu sözleri de görmezlikten gelecekler. Ancak bu derece açık ve net beyandan sonra KCK’ya hukukî bir yaptırım uygulamamak doğrudan yasaların çiğnenmesi anlamına gelir.

Öcalan ve PKK önümüzdeki aylarda “taktik manevralarını” sürdüreceklerdir. PKK’nın silahlı tehdit bir unsuru olmasında kararlı olan, bunu varlığının teminatı olarak gören Öcalan ve silahlı militanları, bir yandan, barıştan, silahların susmasından bahsederken, diğer taraftan terör eylemlerini sürdürecek hazırlıkları eksiksiz yapıyor. Önümüzdeki kış aylarının iklim şartları nedeniyle mevsimi her yıl olduğu gibi barınaklarında geçirmelerini bir ateşkes olarak sunmakla yandaş sempatizanlarının dışında kimseyi kandıramaz.

Hükûmet hiç vakit geçirmeden problemin çözümüne ilişkin projesini hazırlayıp, uygulamaya koymalıdır. Bunu yaparken PKK’nın silahlı varlığının izole edilmesini, Kandil’in barınak ve eğitim merkezinin boşaltılmasını vazgeçilmez bir ön şart olarak benimsemelidir. PKK varlığını ve etkisini sürdürdükçe, yani bölge halkı özgür iradesini kullanamadıkça atılacak diğer bütün adımlar sonuçsuz girişimler olarak kalır.

Etnik bir problem etnik imtiyaz ve açılımlarla çözülemez. Bugünkü belirsizlik sadece PKK’nın ve Öcalan’ın işine yarıyor. İtibarı tartışılır hâle gelen Öcalan, son bir buçuk yıl içinde bu nedenle yeniden ön plana geçti. Megaloman yanını kamufle ihtiyacı duymadan, bir yandan örgüte diğer yandan Devlet’e tehdit içerikli mesajlar gönderiyor. Üstelik bunları devletin temin ettiği araçlarla gelen sözde avukatları aracılığıyla yapıyor. Daha da hazini Türkiye’nin televizyonları ve basını teröristbaşının dediklerini harfi harfine yansıtıyor, yorumlarıyla destek oluyor.